İnsan 2

Zordur tarif etmek onu..Hala çözülmeyi isteyen, bekleyen bir varlıktır insan..Genel yargılar olsa da elimizde deneyim sayılabilecek, tek tek ele almazsak hadiseyi bu kadar bilgi onu anlamaya yetmeyecek kanımca..

Yemek zevkleri bile değişiklik gösteren insanın ki; kimi acılı, kimi acısız, bir kısmı soslu kalanı sossuz, hatta soğanlı, soğansız diye havada uçuşacaktır her insanın istekleri, damak zevklerini düşündüğümüzde..

Peki ya duygu alemleri?..onu da acılı, acısız, soslu sossuz diye ayırabilecek miyiz bir bakışta?en duygusuz insanın bile aslında ne kadar duygulu olduğunu anladığımızda, en bencil dediğimiz ya da sandığımız bir insanın bile ansızın içlendiğini farkettiğimizde, ne olacak?..tüm buluşlarımız, tüm deneylerimiz deneyimsizlik olarak mı kalacak zihnimizin tozlu raflarında...

dedim ya, zordur tarif etmek onu..
belki kendimizi süzgeçten geçirerek, kendimizi tanımaya çalışarak biraz daha yakin elde edebiliriz bu hususta..
Siz kendinizi değerlendirin bu yazıyı okurken ve ben de misal babından kendimi..

büyük hadiseler karşısında, büyük tepkiler vermeye alışmış insanların aksine, hiç tepki vermemek, fazla güçlü olmak, daha mücadeleci bir yapıya bürünmek gibi, kendimin bile şaşırdığım ruh hallerim,
normal zamanlarda ürkek, yaprak hışırtısından bile etkilenebilecek kadar hassas, duygusal, acımtrak bir yapıya bürünebiliyor..

Yaşadığımız sınavların büyük ya da küçüklüğüne göre bize sunulan bir enerji ya da denemek için verilmiş bir acziyet diyebilir miyiz bu hallerimize?

Kendimize çok güvendiğimiz zamanlarda yaşadığımız sakarlıklar bir yana, kendimize çekilip, aciz olduğumuzu anladığımızda bize verilen lütuflar bir yana..Otokontrol hep bizde gibi görünse de zaman geçtikçe gizli bir elin tecellilerini farketmemek mümkün değil..

Aslında biz zayıf olduğumuzu kabul ettiğimizde güçlendik, güçlü, süper olduğumuzu sandığımızda hep zayıftık diyebilir miyiz?..
ilginç..ben de şaşırdım şimdi..:)

insan, "ben"diye ifade ettiği, benliğini keşfetmek için kendisine verilmiş olan egosuyla bir ömür sınanıyor demek ki.. zayıf olmayı istemese de, kaçsa ya da saklasa da zayıf hallerini, hatta gizlenmek için başkalarının zayıf yönlerini açarak, acısa da hep başkalarına..

yaşadığı basit bir engelde bile ne kadar zayıf ve aciz bir varlık olduğunu anlaması, çok sürmüyor.. çok derinlerinde bu halini farketmesi hep acı verse de, ne yazık ki yüzleşmek için kendisiyle, yeterli olmuyor çoğu kez..

ilahi mesaja baktığımızda da insanın ne kadar zayıf bir varlık olduğunu anlıyoruz kesin bir dille..
herkes bir bakıma zayıf sa peki, neden hep bir güçlü- zayıf savaşı var dünyamızda?..işte burada tüm altyapımız, tüm bilgilerimiz altüst oluyor yeniden.oysa, çapraşıklık yine insanın kendisinden..zayıf olan, zayıf olana sahip çıkmak, ona yardım etmek yerine, daha da güçlenerek tüm zayıflara hükümdar olmak gibi egosel(benliği büyüten),(böyle bir kelime vardır inşallah..:) bir tanrılık iddiasına bürünüyor..

ya da kendisini teğet geçerek, zayıflıklardan müstağni sanıp kendisini, ilgisiz kalabiliyor etrafına..hani ayine olacaktık birbirimize?..hani ayrık zayıflar yerine paylaşımcı güçlüler olacaktık daima?..tahakküm hırsımız mı bizi bölen, yoksa acıma duygumuz mu hep kendimizi övüp, başklarını zayıf gösteren bize?

ne demiştik..:)zordur tarif etmek onu..niyetler, filler, muhataplara aksedişler hep ayrı ayrı ele alınmak ister..anlasak her şeyi, bunca soru ve cevap, bunca araştırma yersiz olurdu herhalde..

ama bu çaba, umuyoruz ki bizi, kendimiz başta olmak üzere insanı tanıyıp anlamaya götürecek günbegün..ve umuyoruz ki; her insan aşk içre acziyetini idrak edip, insanlık kitabındaki şerefli yerini, alacak bir gün...

28 Ekim 2010 3-4 dakika 243 denemesi var.
Yorumlar