İntihar Mavisi Sulara Yazılan Sevda Mektupları - 1

Kimi zaman bir başına kalırsın ve haz alırsın o andan, kimi zaman çok az kalabalıklaşırsın anlayışın değişir. Şimdilerde intihar mavisi denizin üstüne yazıyorum sevdaya dair mektuplarımı ve içinden bir kelime alıp sıkıveriyorum kafama kurşun edasıyla, bazen aşka dair giden yollarda karşıdan karşıya geçişlerimde yavaşlatıyorum adımlarımı... Babamı özlediğimden midir bilinmez, annem babam öldüğünden beri yabancı bana sanki bir başka biriyle yaşıyorum, biri bir acı verse bana bir gram acı, bir gram hüzün şiirlerimden bir mısra çekip sürüyorum boğazıma ama kesmiyor kör bıçak... Ölümden korkar insanlar, ne garip bir durumdur ben ölümü yaşamdan daha çok arzular gibi duruyorum duvara asılan resimlerimde... Kimsesizliğim sessizliğimden değildir aslında, sessizliğim kimsesizliğimdendir. Ağlayasım var bu sıralar, ona buna her şeye ağlıyorum, biri nasılsın diye soruyor ben gözyaşlarına boğuluyorum. Televizyonda bir çocuk rol icabı anne diyor ağlıyorum. Geçen dizide bir çocuk dünyaya geldi annesi öldü, öldüm, ağladım. Sonsuz şükrümle birlikte ağladım. Şimdi yazarken mi? Ağlıyorum.

Artık gülmeleri insanlara bıraktım, önceden kitap okurdum, şiir yazardım, bir meşgale bulurdum kendimi rahatlatacak ama hiç biri çözüm değilmiş gibi geliyor artık. Sanırım ben bu dünyanın tüm zevklerine küstüm kendi içimde yaşadıklarımdan dolayı. Birine gülümsesem suç geliyor, bir kadın işveli baksa günah, kimi zaman gülüyorum ama bakma sen kahrıma tebessümlere sadaka diyerek bulayıp sunmamdan başka bir şey değil aslında. Kendi içimde sonsuz bir düğüm oldum, sırtlandığım yükler o kadar ağır geliyor ki bana, ben diğerleri gibi olamadım içerek geçemedim kendimden ve sabaha uyandığımda her yeni günle yeni bir yüzle uyanamadım, yobaz kaldım, sevdim aldatamadım, samimi gelmediyse yazmadım bile. Anladım ki bu hayat benim hayatım değilmiş. Şimdi tüm sevdiklerime iki çocuk yapın diyorum.

Bir filmde geçiyordu, 'insanın canını en çok sevdikleri acıtırmış' dediğinde çığlıklarım kendi içimde uğunan çocuk gibi kendini bulamamış bir halde kalmıştı, bir başka filmde kadın banyoda istifra ederken erkeğine gelme diyordu, erkekse gereken cevabı veriyordu 'Hastalıkta ve sağlıkta demedik mi?' Artık insanların birbirine karşı oynayışlarını gördükçe aşk adına üzülmekle kalmıyorum, acıyorum içten içe... Ben tutunamıyorum bu dünyaya...

Victor Hugo gibi hissediyorum bazen, insanlara sunuyorsunuz bu nitelikli bir çalışmadır amacı ise kimsesiz çocukların eğitimi için kullanılacak, gel elverelim diyorsun, millet kendi egosunu aşamamasının yanında öylesine maddi düşünüyor ki kızıyorum edebini edebiyattan alanlara. Yayınevlerinden bir bir geri dönüyorum. Gülerek hem de, yol boyunca kahkahalar atarak. Çünkü bas parayı herkes yazar, çünkü edebiyatçı olmak kolay, çünkü herkes yazar, herkes şair... Oysa sefaletin içinde bile şiir üretip, kendi geçimlerini idame ettirmeye çalışırken; Peyami safa telefonunu satılığa çıkarmıştı, Ahmet Hamdi Abdulhak Şinasiden borç alarak yaşamanın yanında hastalığıyla değil parasızlıkla uğraşıyorum diye yakınıyordu. Mehmet akif Ankara soğuğunda meydan okumuştu hayata her şeye rağmen ve bu üstadların yanında birileri de çıkıp edebiyat adına benim yazdığımı bana satıyorlardı. Yaşalardı üstadlar ağlardı!

Attığım adımlar, omzumdaki yükün habercisi. Gözlerim seyriyor kaç zamandır. Kimse umursamasın beni, ben yalnız yaşamaya alışırken yazıyorum yine intihar mavisi bir denizin üstüme efsaneleşen sevda masallarımı ve döküyorum içimi gökyüzündeki samanyoluna ve şimdi gülüyorum. Ağlamayı bıraktım, insanlar ayıplıyor ben ağlayınca. Darağaçlarını kuruyorlar yüreğimin içindeki meydana ve her bir ağaçta bir yanımı asıyorlar ardı sıra ve ben merak ediyorum. Sıra bana ne zaman gelecek ve ben istemiyorum sonbahar yaprakları gibi sallanırken ardımdan hıçkırıklarla ağlayan ruhları... Ağlayan insan kalmasın bu dünyada, çünkü ağlamak için lüks bir yaşamımız yok sınavlarla örülmüş yaşamda... Mavi suların üstüne intihar mektupları yazacak kadar geçtiysen bu dünyadan, vazgeçmeler zor değildir herhangi bir şeyden. Kimsenin bir kimsesiz olmak istemiyorum kimsesizliğimin içinde kimsemi kaybetmişken. Kendinize bakın bir, düşünün. Mutluluk içinizde çocuksu oyunlar oynuyorsanız yahut içinizdeki çocuğu kaybetmediyseniz, küçük şeylerle mutlu olmayı, şükredip yaşamayı, tebessüm edip sadaka dağıtmayı ve inancınızı kaybetmediyseniz şanslısınız aslında. Şükredin!

22/2/2012

22 Şubat 2012 4-5 dakika 49 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 12 yıl önce

    Hüzünler gelir oturur bazen yüreklerede, kolay kolay hiçbir şey insanı teselli etmez. İç huzursuzluğudur bazen, arada yürek sıkışması. Alıp başımı biryerlere gitsem der insan...👍

    O eski insanların yaşantıları her zaman ibretlik ve ders çıkarılası hayatlar. Ne yoksulluklar, ne umutsuzluklar var birebir yaşanan. Ama bugün isimlerinden nasıl söz ediliyor. Biryerde hayatın cilvesi bunlar. Ressamların tablolarının sağlıklarında değer verilmeyipde yıllar sonra trilyonlara satılması gibi bir olgu aslında. Dediğin gibi küçük şeyler büyük mutluluklara dönüşüyor mutlu olmasını bilen tatminkâr insanların elinde ve yüreğinde. Güzel bir yazıydı okuduğum kutlarım Bâki...😙

  • 12 yıl önce

    Bakican annenin öldüğünü şimdi bu yazından öğrendim...Allah annene de babana da gani gani rahmet etsin...Her ikisini de tanıma şerefine nail olmuştum...O akşamı unutmam mümkün değil...Rabbim sana da sabrı celiller ihsan eylesin...İnnalillahiinnaileyhiraciun....Çok ama çok üzüldüm...Mekanları Cennet olsun..Kabirleri pür nur olsun inşallah...Rabbim sana hayırlı bir eş nasip etsin...selamlarımla çok duygulandım can dostum...