İntihar Mavisi Sulara Yazılan Sevda Mektupları - 3

Herkes tutturmuş bir türkü gidiyor, bu sıralar nedense telefonsuzluğuma takmış cümle âlem, neymiş bana ulaşılamıyormuş vesaire, ölümü kucaklayan bir adamın telefonla ne işi olur anlamıyorum. Hem telefon ne için kullanılır? İletişim kuracak kimsen yok ise, gerek yok telefona felan. Mesela siz ağız dolusu küfürler etmekten korkuyorsanız yahut ana avrat küfürlerle birlikte isyan dolu mesajlar alacağınıza inansaydınız kullanır mıydınız telefon denen aleti. İsyanı da, küfürü de kaldıracak halim kalmadı artık, sevdiklerimden bu sözleri duyarım diye üzülüyorum ve bu sefer kendime diyorum yeter diye. Belki de bir yerde düşer kalırsam uzun uzadıya bu kışın ortasında telefon olursa yanımda birilerinden yardım isterim, birileriyle helalleşirim diye korkuyorumdur değil mi?

Birbirimizi üzmekten, intikam alıp, hıncımızı çıkarmaktan, hırsımıza yenilmekten başka bir halt etmiyoruz bu yalan dünyada; 'beni sevemedin öl o zaman, benim olmadın vur o zaman, ya benimsin ya toprağın yan o zaman...' Ama bir süre biz farklıyız diye düşündüm kendi içimde, ben bir her şey dilemiştim, hayalinle sen her şeyim olmuştun ve beni anladığını ve artık öğrendiğini, artık yetiştiğini ben olduğunu düşünüyordum ki sonra aynada görünce kendimi dedim ki ' sen öğretmen misin ki, peygamber misin sen ulan!' Hâlbuki her ikisinin de iddiasını ortaya atmamıştım ben, ben bir hiçtim aslında. Bu yalnızlığı ben hak ettim. Ve şarkımı buldum geçen gün bir filmde söylüyordu Sezen aksu 'Seni kimler aldı / kimler öpüyor seni...'

İnsanlar hep kendini düşünüyor, delirmek üzereyim kendi içimde, suskun bir hal alıyorum bazen, yavaş yavaş 'hayır' demeyi öğrendim. Öğrendim öğrenmesine de söylediklerinin ifade etmediği yerlerde oluyor haliyle, o an susuyorsun. Sadece susuyorsun kendi içinde. En iyisi susmak belki de... Yahut seçimler elinde olsaydı insanların bu dünyaya gelir miydi, yaşayacakları gösterilseydi ruhlara ve gelecek misin deselerdi 'evet' diyen olur muydu bilmiyorum ama sanırım ben o 'evet' diyenlerden olmazdım. Yaşadığımız sevdalarda söz konusu olsa da en keskin yönleriyle psikolojik şiddetten başka bir şey değil. Aslında hiç mi hiç gerek yok. Birileri gülünce kendim gülmüşçesine gülümsüyorum.

Akşam olunca namazımı kılıp yatıyorum, internete takılıp vakit kaybetmem yok, şiir yazasım gelmiyor, yazı yazmak istemiyorum ama hayat dönerken etrafımda birileri kendileri adına, egoları için neler yazıyor, ne senaryolar ortaya konuyor... Babam olsaydı belki daha mı güçlü olurdum, mezara koyduğumdan beri bende yokum, bakmayın yaşıyor gibi göründüğüme...

Buharlaşan bir damla gibiyim, gülümsemede bile hüzün beliriyorken, seni anlayanları da silmek, uzaklaştırmak zordur bu hayatta ama oluk oluk burnumdan kanlar akarken yanımda benim için üzülen bir insan olsun istemiyorum. Bazen insanlar hak ettiği şekilde yönetilirmiş sözü aklıma geliyor. Hak edecek ne yaptım diye sorguluyorum? Kötü olmalıydım, ama kaybımın sebebi sizin içinizden söylediğiniz cümle ile aynı oluyor; 'İyi niyet!' Sanırım verdiği emaneti yine kendisi alacak.

Tutunamıyorum, biliyor musunuz aslında sizler sadece yanınıza bakın, sevip kavuşamasanız da, kavuşup sevemeseniz de yanınızda sizi sadece anlayan bir insan var ise ne olursa olsun şükredin, vallahi yeter! Ama kalkıp ta size 'Oldu da ne oldu' diyorsa, ne yapacağınızı söylememin bir anlamı yok sanırım. Sadece gülümsemek geliyor içimden. Ama gülümsemede bile bir acı var, kaldıramayacaksa tebessümümü ruhun sakın karşılık vermeyin.

Yazdım, bakalım bu yazıdan hangi keskin cümleler çıkacak takdirler içinde... En iyisi uyumak! Telefonum yokmuş, ulaşılamıyormuşum, maillerime bakmıyormuşum. Siz her şeyinizi kaybetseydiniz ne yapardınız, bu boktan hayatın iç savaşlarında!

01 Mart 2012 3-4 dakika 49 denemesi var.
Yorumlar