Irak ve Filistin'de Çocuk Olmak

Irak ve Filistin, evet ortak kaderleri her ikisinde de her gün anneler, babalar ve çocuklar ölmekte öldürülmekte... Belki oralarda olan bitenleri renkli cam arkasında izleyerek tam idrak edemiyoruz, ama bir gerçeğin eminim herkes farkındadır. O gerçek ise; insanların her gün bir sinek, bir böcek gibi öldürülüyor olmasıdır. Bir sabah uyanınca, mahallemizde tanıdığımız bir komşumuzun ölüm haberini öğrendiğimizde ne kadar sarsılır ve ürpeririz. Oysa, Irak ve Filistin'de işte bu sarsılma ve ürperme sıradanlaşmış ve bizim rutin işlerimiz gibi oralarda ölmek normal olmuş.

Düşünün bir kere; Irak'da çocuk olmayı veya Filistin'de çocukça dünya kurmayı... Anlayamayız ama düşünüp empati kurabiliriz sanırım. Yanı başında babasının kanlar içinde yatan bedenini gören bir çocuk dimağı ne haldedir. Her gün balon gibi uçuşan bombalara şahit olmak hangi çocuğun kaldırabileceği bir yaşam ki... Yetim ve öksüz kalmak o memleketlerde kimin aldıracağı bir haber ki... Ya da merhamet o topraklarda kimin yitik malı ki...

Kucağında annesinin başı ve 'ne olur ölme anne' feryadı ile gözünün içine bakışı ve bir çocuğun semayı titretecek haykırışı, hayal değil bunlar acımasızlığın ve gözü dönmüş dünyanın çirkef ve çirkin gerçeği, hem de aleni işlenen cinayetlerin umarsızca bilinen gerçeği, bu tüm dünyaca görünen ve sessiz kalınan insanlığın ayıbı olan gerçek, hem de ne gerçek!

Doğru, belki onun da yaşıtları gibi parklarda salıncakta hayal kurması, tahterevalli de küçük bedeninin farkına varması ve balonlar ile renk cümbüşü yaşaması, top sektirmesi ve saklambaç ile arkadaşını sobelemesi, gülerek koşması, koşarken coşması, zamanın nasıl geçtiğinin farkına annesinin akşam oldu haydi eve demesi ile varmasıydı, doğal ve normal olan, güzel olan, elzem olan... Maalesef tüm bunların Irak ve Filistin de bir çocukta yaşanıyor olması anormal ve yaşanması ölümü göze almak ile mümkündür ancak, oyuncağını kaybeden çocuk ağlıyordu bizim çevremizde ve soranı çoktu neden ağlıyorsun ey günahsız yavru diye... Annesini, kardeşini, mahalledeki can arkadaşını kaybeden ve babasının gözünün önünde son nefesini verişine şahit olan bir çocuğun ağlayışına, masum hıçkırıklar ile çırpınışına, hiç kulak veren var mıydı, hiç neden ağlıyorsun ey gözleri yaşlı yavru diyen var mıydı ve teskin için sıcak ve şefkatli bir sinenin sarmalayarak ağlama çocuğum korkma ben varım diyecek/diyen var mıydı? Ben söyleyeyim kimse yoktu, bir şefkatli ses, bir merhametli el yoktu... Vardı ne peki; patlayan bomba sesi, uçuşan mermi sesi, feryat ile can çekişen yürek sesi... Ve kulağı tırmalayan zalimlerin hırıltılı, zırıltılı, metalik ve buz kesen sesleri vardı.

Diğer yandan; tüm bu görünenlerin ötesinde, ta en gerisinde ve gerçeğin ilerisinde, en keskinliği ile bilinen ve kalplerde en müstesna en yüce yer edinen; kimsesizlerin kimsesi, çaresizlerin çaresi ALLAH vardı. Onları Cennetine alacak ve feryatlarına ses verecektir. Zalimin zulmüne de mehil veriyor ve muhakkak bir gün azabını onlara erdirecektir. Sanmayın ki, o cılız sesler, o acılı direnişler, o ağlayan gözler cevapsız kalacak, hepsinin cevabı Adili Mutlak ve merhametlilerin en merhametlisi ALLAH tarafından gerçek olan dünyada en güzel şekilde verilecektir. Çocukluğunu yaşayamayan o sabiler, Cennette oyuncağını hiç kaybetmeden ve günahsız gözlerini yaşlandırmadan iliklerine kadar yaşayacaktır, yaşayamadıklarını elbet... Ve her seslerine ses gelecek, her istekleri karşılık bulacaktır inanıyoruz amenna. O gün gelmeden ses ver dünya bu çığlığa, ses ver insanlık çatırdayan vicdanına ve ses ver sessiz kalabalık oyuncağı şarapnel parçası olan yetim çocuğa...

14 Temmuz 2011 3-4 dakika 35 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Bundan yirmi, otuz yıl önce insanlar daha duyarlıydı toplumsal olaylara, ne zamanki batı kültürü toplumda yavaş yavaş egemen olmaya başladı, onların saçma sapan Sitcom'ları ve cadılı madılı dizileri bize sirayet etti, bizlerde kendi kişiliğimizden ve Anadolu insanının o eski temiz karekterinden uzaklaşır olduk süratle...Yıllar önce Lübnan da savaş çıktığında daha ben delikanlıyken hüngür hüngür ağladığımı bilirim...Şimdi yeni yetme gençler bu olaylara çok duyarsız amiyene tabirle Televole Kültürünü topluma bir şekilde empoze ettiler. Az da olsa çok duyarlı genç arkadaşlarda var, hiç bir gruba girmeyen vatan sevdalısı...Mutlaka zordur oralarda çocuk olmak, ama daha da zoru oralarda insanlığını yitirmemektir...Hayatı bu dünyadan ibaret sananlar bu işlerine aldırmadan devam etsede, bizim yardım talebimiz savaşı çıkarıp sonrada oraya yardım malzemesi gönderelim bari diyenlerden değil, mutlaka rabbimizden olmalıdır, ama çalışmakda lazım mutlaka, yan gelip yatma ile olmaz. Kutluyorum güzel yazınızı...👍