İthal Et Rezaleti

Ülkemizde hayvan sayısı, hayvancılık korunmadığı ve teşvik edilmediği için 1980 li yıllara göre çok büyük bir azalma gösterdi. İhracat yapan ülke konumundan, ithalat yapan ülke konumuna geldik.

Hayvancılıkla uğraşanların ve bu konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının tüm yakınmalarına ve uyarılarına kulaklarını tıkayıp duymayan yetkililerin katkılarıyla, büyük bir krize dönüşen et fiyatlarını düşürmek için ithalat yoluna gidildi.

Böylece, Avrupa Birliğinden almak zorunda olduğumuz etler de alınmış olacaktı. Önce, sözkonusu ülkelerden ne kadar yaşlı, GDO lu yemlerle beslenmiş inek varsa canlı olarak ülkemize getirildi. Hatta bu ineklerin tutuldukları çok kötü koşulların da etkisiyle hasta oldukları, hasta olan bu ineklerinse yüyüyemedikleri için kesimhaneye bile götürülmeden, yıkılıp kaldıkları yerde kesildikleri ve piyasaya verildikleri ekranlara yansıdı.

Arkasından kesilmiş halde kemikli et ithalatı başladı. Bu etlerin de ciddi laboratuar tetkikleri yapılmadan, tarım bakanlığı yetkililerince yalnızca, artık nasıl oluyorsa elle ve gözle muayene edilerek piyasa sürüldüğü duyuldu. Bu etlere yapılan tetkikler sonucu etlerde antibiyotiklere rastlandığı belirtildi.

Toplum sağlığını hiçe sayarak yapılan bu et rezaletleriden sonra ,şimdi de kurban bayramı için canlı satın alınan merinos koyunları ülkemize geldi.

Bu hayvanların da yaşlı, çoğu dişi ve GDO lu yemlerle beslenmiş hayvanlar olduğunu, ekrandan izleyerek bile anlayabilirsiniz. Ayrıca, bunlara da doğru dürüst bir kontrol yapılacağını sanmıyorum.

Ben şahsen bu etleri yiyeceğime, vejeteryan olmayı tercih ederim, Ama, çoluk, çocuk dışarıda, özellikle okul kantinlerinde bu etlerden yapılmış yiyecekleri ne kadar "yeme" diye tembihleseniz de yiyorlar.

Bu şekilde yönetilen bir ülkede, çocuklarımızı hastalıklardan koruması için Allaha dua etmekten başka yapılacak birşey var mı??????????????

27 Ekim 2010 1-2 dakika 138 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar