Kâbustan Cehenneme Uyanmak

İnsanı aşık eden akıl değil, duygudur. Mutsuz evliliklerin baş sorumlusu ise akıldır. Hangi akla hizmet ettiğini bilmediğimiz bir akıl! Akıl gönül vermediğimiz kişinin servetini, makamını ya da şöhretini bize sevdirir. Kendisini sevdirmez. Aklımız zenginliği ve ünü kucaklarken, aşkımız günahın hasretini çeker. Ulaşılması yasak olanı kucaklamak ister.

Akıl, güç ve karizmanın meydanında mutlulukla ?körebe' oynarken, aşk yasaklar âleminde duygularla kumar oynar. Aklın gündüz bizden gizlediği gerçeği hayal, aşka gece gösterir.

Sevmediği kişiyle evlenen kadının çeyizinde mutsuzluk ve gözyaşı vardır. Bir insanı parası ya da şöhreti için sevmek, bir ölüyü sevmek gibidir. Bu bahtsızlarca söylenen bir şarkı vardır: ?Ben seni benim olasın diye sevmedim' Bu, akıl evliliği yapanların trajedisidir. Akıl hükmettiği bedenin bir yaşayan ölü olduğunu anladığında, önce gerçeğin bilincine varır. Sonra da hâline uygun şarkıyı söyler: ?Ben seni ruhumu öldüresin diye sevmedim'.

Aşka hasret çeken, zamanla kendi kaderine ?yuh' çeker. Aslında kaderini yaratan kendisidir. Kendi egosudur. Kader maskesi altında kendisine ?yuh' çeker.

Bir atasözü ?Zorla güzellik olmaz' der. Güç ve servet, aklın başını döndürünce, bu da olur. Güzelliğin zorla olduğu yerde, zaman mutsuzluğa davetiye çıkarır. Duyguların dünyasında aklı kendine yar olmayan, gerçekler dünyasında var olmak ister. Ama olamaz. Onun söylediği türkü tam kendine göredir: ?Kendim ettim kendim buldum.'

Ama bu türkü onu çok dertlendirir ve sonunda türküsünü değiştirir. Yeni türküsü eskisine göre daha az dertlidir: ? Bu da gelir, bu da geçer, ağlama!' Hiç olmazsa bu türkünün içinde biraz ümit vardır. Önceki türkü ümit kapısını kapamıştır,?gül gibi sararıp solma'larla ?ahlar'la, ?vahlar'la, ?eyvah'larla doludur. Oysa bunda ?sıkma canını, dertler gelip geçicidir' mesajı vardır.

Mantık evliliği yapan 'akıllı'larımızı, akşam olunca efkâr basar. Gündüz kaderine ?yuh' çekenler, gece dağlara çıkıp kurtuluşa ermek için ?of ? çeker. Dağdan herhangi bir ses gelmeyince de, dertlerini paylaşacak dost,?efkâr'ını dağıtacak meyhane ararlar. Müziğin eşliğinde alkol akla hükmeder ve geceler akşamcılara ?yar' olur.

Kadehler tokuştukça dünyası yıkılmışların koyulaşan muhabbetinde yeni dünyalar kurulur. Sarılmalar artar, hasretler çoğalır. Akıl evliliğinin yarattığı hasret, alkolün hayal perdesinde filme dönüşür. Hasret hayallerin perdesinde filmleşince de, mazi kalplerde yara olur.

Artık senaryoyu yazan da onlardır, filme çeken de. Filmde oynayanlar da onlardır, filmi seyredenler de. Çaresizlik alkol duvarını aşınca, akıllar da terelelli olur. Ayağa kalkacak dermanı olmayanlar, asırlık sorunlara çare ararlar.

Gecenin koyu karanlığı arttıkça ?En kötü günümüz böyle olsun!' dilekleri arasında sohbet koyulaşır, muhabbet derinleşir. Şafağın alacakaranlığı yaklaştıkça da, ümidin sevinci düşer hasretin çilesi üstüne.

Şafak söker, meyhane kapanır. Efkâr dağıtmak gibi masum bir niyetle meyhanenin yolunu tutanlar, dünyayı kurtaracak düşünceleri içki masasında yaratmış olmanın sevinciyle evlerine dönerler. Ama evdeki gerçekleri hayatın gerçekleridir, meyhaneninkine uymaz.

Hayatın alkolle bastırılmış gerçekleri uykuda pembe düşlere çevrilir. Düşlerde renk yoksa, uykuda görülenler kâbusa döner.

Duygularda sevgi, düşlerde ümit yoksa, uykulardan hayata değil, kâbustan cehenneme uyanılır.

30 Temmuz 2013 3-4 dakika 15 denemesi var.
Yorumlar