Kadın Kadınlığını Arıyor
O, aşkı ve kadını anlatan bir romancı... Belki de, aşkı ve kadınları en iyi anlatan romancı... Bazen onun yerinde olmak istiyorum. Çok satan bir roman yazarı olmak istediğim için değil, kadını tanıyabilmek için... Kimse, onun kadar kadınların ruhunu anlatamadı. Bu yüzden, kadınları en iyi tanıyan erkeklerden birisi olma ayrıcalığına sahip. Bizleri, kadın ruhunun en gizli saklı köşelerinde gezdiren de o, kadını kutsallaştıran da. Ahmet Altan'dan söz ediyorum elbette. O, hemen her romanında, kadın ruhunun masalını anlatır. Kadına yolculuktur O'nun satırları. O'nu okudukça, kadınların isteklerini anlama konusunda biz erkeklerin ne kadar cahil ve duyarsız olduklarını düşünüyorum. Biz erkekler, kadınları mutlu etmek için mucizelerin peşinden koşmaktan vazgeçmeliyiz artık. Günümüz kadını, gerçek anlamda "kadın olduğunu" hissetmek istiyor. Çalışma hayatının keskin kuralları, her geçen gün kadınları kadınlıktan uzaklaştırmaya çalışıyor. Kadınlar, işte böyle bir ortamda, kendisine kadın olduğunu hatırlatacak bir erkeği bulma arayışına giriyorlar. Belki, aynı şey erkekler için de geçerli. Biz de, bize erkek olduğumuzu hatırlatacak, erkeksiliğimizi hissettirecek kadını aramıyor muyuz? Kadında, en başta kadınsılık ve dişilik aramıyor muyuz? Ama, sanırım bu konuda erkek öncü olmak zorunda. Hayatın çetrefilli akışı içinde, güçlü kollarıyla kadınını sarıp onu korumak zorunda. İşte o zaman, kadın kadınlığını hatırlıyor: Kadınsı gülüyor, kadınsı bakıyor ve kadınsı konuşuyor. İşte, tüm bu kadınsılıklar da, erkeğe erkekliğini yaşatıyor. Bu yüzden, Ahmet Altan'ın romanları ve denemeleri, aslında hep es geçilen evrensel sorunlara temas ediyor. Kadına kadınlığını, erkeğe de erkekliğini hatırlatıyor. Bu, insanlığın var oluşundan beri ruhlara işleyen temel bir sorundur. Temel sorunlara değinen romancıların eserleri de kalıcı oluyor. İşte bu yüzden, Ahmet Altan'ın romanları geleceğin klasikleri arasında çok güçlü birer aday olarak değerlendirilmeli. Halkımız, insanları belirli bir etiketin içine hapsetmeye çok meraklıdır. Dinci, solcu, emekçi gibi. Ahmet Altan'ı da, "müstehcenliğin yazarı" olarak lanse eden bir kesim oldu. Tabi, bu da bizim etiket ve kalıp merakımızdan. Altan'ın yazılarını da, kalıpların dışına çıkarak değerlendirmeliyiz. Yoksa, O'nun asıl vermek istediği mesajları alamayız.
kesinlikle size katılıyorum Önder bey mesela, İsyan gülerinde aşk adlı romanı
bana göre gerçekten muhteşemdi özellikle tasvirler anlatım dili berraklığı ve akılıcığı ile okunmaya değer bir eseridir Ahmet altanın
kutlarım
Evet, "İsyan Günlerinde Aşk", "Kılıç Yarası Gibi" romanının devamıdır aslında. Okuduğumda, "Böyle bir romanı yazmak nasıl mümkün olur?" diye hayretler içinde kalmıştım. Dili, tasvirleri muhteşemdi dediğiniz gibi. Ayrıca, yorumunuz için teşekkürler. 🙂