Kadına Yönelik Şiddet

Kadına yönelik şiddetin kökleri Roma İmparatorluğu'na dayanmaktadır. Roma İmparatorluğu döneminde erkekler kadınları dövebilir, istediği gibi cezalandırabilir hatta gerekirse öldürebilirdi. Erkeklere benzer haklar 1700'lü yıllarda medeni ülke sandığımız İngiltere de ve 1900'lü yıllarda Amerika da tanındı. Sanayi devrimi yıllarında İngiltere de kadınlar en ağır işlerde acımasızca çalıştırıldı. Diğer ülkelerde kadına şiddeti bizzat devlet yasalarla bu hakkı erkeklere vermişken;

Ülkemizde yasalarımızda ve dinimizde yasak olmasına rağmen kadınlar şiddeti en yakın aile bireylerinden eşi, abisi, babası ya da akraba oldukları erkekler tarafından görmektedir. Aile dışından gelen şiddet genelde cinsel istismar şeklinde gerçekleşmektedir. Erkek egemen bir toplum olduğumuz için; kadının şiddete maruz kalacağı doğduğu anda ona duyulan hoşnutsuzluktur. Erkek çocuğu olduğu zaman davul zurna çalarak halaylar çekilip kurbanlar kesilirken; aynı sevinç ve mutluluk kız çocuğu olduğunda yerini buruk bir sevinç ve hüzne bırakmaktadır.

Ülkemizde erkeklerin çoğunluğu kadınlara; Tuttuğum takım yenildiği için, kadın hasta olduğu ya da geç iyileştiği için, kadın çocuk doğuramadığı ya da erkek çocuk doğuramadığı için, çocuk başarısız olduğu için, kadın bir işte çalışmak istediği için, kendi işsiz kaldığı için, eşi kilo aldığı için, kapıyı geç açtı diye, soba yanmadı diye gibi sebebinin çoğu kendinden kaynaklanan sorunlar yüzünden şiddet uygulamaktadır. En büyük neden ise ekonomik sıkıntı, aileye bakamayacak kadar gelirin olmamasından yaşanan stres ve gerilim sonucu kadınlar erkekler tarafından şiddete maruz kalmaktadır.

Günümüzde eğitimin artması ile şiddet azalmasına rağmen, şiddetin dozu korkunç bir hal almıştır. Sapkın davranışlar uyuşturucu maddelerin yaygınlaşması gibi nedenlerden dolayı kadına yapılan şiddet bir vahşete dönüşmektedir. Örneğin; hepimizin kanını donduran satanistlerin Şehriban Coşkunfırat adlı kızı şeytana kurban etmesi, Güldünya adlı kadının töre yüzünden vurulup ölmediği için hastaneye kaldırıldı ama yakınları hastanede bulup yine vurup öldürdüler, Münevver karabulut adlı kızı testereyle kestiler, sokak ortasında vücuduna 40 defa bıçak saplanan kadınlar, kapkaççıların çantalarıyla birlikte sürükleyip ölümüne neden olduğu kadınlar, kulağı burnu kesilen kadınlar, yüzüne kezzap atılan, tırnağı çekilen gibi gazetelerde her gün en az 5 ya da 10 haber görmek artık doğal oldu.

Kadınların şiddete uğramaması için devletin alması gereken bir çok tedbir vardır. Sığınma evlerini ihtiyaç kadar artırmalı, kadınlara eğitim parasız olmalı, kadınlara çalışma hayatında uğrayacağı taciz, cinsiyetinden dolayı ayrımcılık vb. durumlara karşı yasal önlemler almalı. Devlet yönetiminde kadınlara erkekler kadar yer vermeli , milletvekili seçiminde en az % 40 gibi kota koymalı, Avrupa ülkeleri seviyesine gelinceye kadar pozitif ayrıcalık tanımalıdır. Ev kadınlarının emeğinin sömürülmemesi için yasal tedbirler almalı onlara eğitim vererek iş sahibi, beceri kazandırıp kendi ayakları üzerinde durmaları sağlanmalıdır. Avrupa da olduğu gibi yaşlı bakıcılığı, bebek bakıcılığı, gibi meslekler kazandırmalıdır. Ülkemizde varlıklı ailelerin yaşlıları ve bebekleri Ermenistan , Romanya, Moldovya gibi ülkelerden gelen kadınlara emanettir.

Bize düşen görev ise nedeni ne olursa olsun çocuklarımıza şiddet uygulamamalıyız. Çünkü şiddet gören çocukların bir çoğu büyüdüklerinde şiddet uygulayan birer yetişkin insan oluyor. Şu anki korktuğumuz canavarları aslında bizler yaratıyoruz. Çocuklarımızı şiddet ortamlarından uzak tutmalıyız. Onlara şiddete karşı koymayı, şiddete uğradıklarında haklarını aramasını, şiddetin yasalarımızda, dinimizde yasak olduğunu öğretmeliyiz. Okul, askerlik görevi ve iş hayatında görevimizi yapmazsak, kurallara uymazsak hukuki yaptırımlarının olduğunu şiddet ile ceza yaptırımı olmadığını öğretmeliyiz.

23 Kasım 2010 3-4 dakika 6 denemesi var.
Yorumlar (5)
  • 13 yıl önce

    Kurtuluşun adresi olarak örneklediğiniz Avrupa toplumlarında eğer ki yazı başlığı altında işlediğiniz kadınlar bugün bizde yaşananları yaşamıyorsa bu oradaki demokratik sosyal hak ve hukukun alın size helal olsun diye onlara reva gördüğünden değil, aksine, oradaki dükkanın kadın eksenli endüstrileri tıkır tıkır işletmek için kadınlara duyduğu ihtiyaçtandır. Çünkü dediğiniz toplumlarda özellikle kadınları bayraklaştırıp erkekleri bu işe bulaştırmaksızın kazandıkları tek bir hareket yokyur neredeyse.Modadan müziğe, gece alemlerinden pornoğrafik sektörlere varıncaya kadarki koskoca hayat alanı kadın sayesinde soluk alıp verir buralarda..Ki bu dünyalarda nice milyonlarca kadın hangi şartlarda kan kusarak kızılcık şerbeti içer..yazıkki sizin konunuzun dışında kalmış gibi. Kadın olsun erkek olsun insandır ana başlık altında bezirgan tezgahlarında güme giden. Bizdeki şiddet eğilimli dyelim ki erkektir...Onları kadınlar değil midir kundaklarında büyüten..??? Çünkü kullanılmaz o hayatın insanca bir karşılığı yoktur çarşı pazar olmuş sosyal dokuda. Heryeri sığınma evi yapsanız ne farkeder o yoklukta.? Kanunlarsa o kadar çok ki..ıvır zıvır laf olsuna yapılmış hali hazırda, fakat kullanılmayan

  • 13 yıl önce

    Seyfi Bey yazıma zaman ayırıp yorum yazma nezaketinde bulunduğunuz için çok teşekkür ederim. İkimizde bu toplumsal olaya farklı pencereden baktık sizin gördüğünüz bazı detayları görememiş olabilirim. Bu konu bir sayfaya indirgenecek bir konu değil. Binlerce kişi bir sayfa fikrini yazsa bile yinede eksiklikler, hiç aklımıza gelmeyen detaylar olabilir. Yazılarıma olumlu katkılarınızı daima beklerim. Bu beni onore eder. Saygılarımla......

  • 13 yıl önce

    Yazarın yazdıklarına inanacak olursak; "... ve dinimizde yasak olmasına rağmen kadınlar" aile erkekleri tarafından şiddete mahruz kalıyorlarmış. Kadınların hangi erkekler tarafından şiidet gördüğü ayrı bir tartışma. Ama er"erkeğin kadından üstün yaratıldığı, kocanın karısını dövebileceği" KUran'da yoruma mahal kalmayacak kadar açık ve net yazılmıştır. Ayet ve süre herkesin ulaşınıa açıkken "dinimizin kadına şideti yasaklıyor!" iddasında bulunmak neyin nesi acaba? Hangi ihtiyacın ürünü?

    Nisa/34: "Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için saliha kadınlar itaatkardır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün."

  • 13 yıl önce

    Özgen bey bu konu tartışıldıkça bende yeni şeyler öğreniyorum. Evet Kuranı Kerim meallerine baktım bazı tercümelerde dövün ibaresi var bazı meallerde bu kısım kaldırılmış. Kemal GÜRAN Müslümanlığın el kitabında ,Kezban Hatemi bir tartışma programında, Yaşar Nuri ÖZTÜRK kuranı kerim mealinde bu ibareye yer vermiyor. Diyanet 1983 Kuranı Kerim mealinde dövün ibaresi varken 2009 da çıkan Kuranı Kerim mealinde bu ibare değiştirilmiş. Elmalılı Hamdi ve Süleyman ATEŞ'in Kuranı Kerim meali kitabında bu ibare aynı sizin dediğiniz gibi. Din alimleri bile BU konuda hemfikir olamazken bizim görüş farkı yaşamamız sanırım normaldir. İlginize çok teşekkür ederim. Saygılarımla..

  • 13 yıl önce

    İbrahim arkadaş, sorun sadece "dövün" yazıp yazmaması değil ki... Erkeğin kadından üstün yaratıldığı yazmıyor mu? Üstünlük niçin gerekli? "erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur" anlayışının pratikteki bırakın erkekleri kadın kitlesindeki yorumu bile "kocam değilmi sever de döver de" diye anlaşılmakta ve kabul görmektedir.

    Dini hikayelere bir göz atın her türlü günahkarlığın altından kadın çıkar. Hava olmasa Adem "yasak elma" yı yemez, cenneten kovulmazdı. Lut peygamberin karısı şeytanlık edip arkasına bakmasa helak olmazdı... Vs. Vs. "Şahitliğe ya bir erkek yada bir erkeğe mukabil 2 kadın şahit getirin" hükmü neye işaret ediyor. Dinler, kadın-erkek, sınıfsal-ulusal ve hertürlü eşitsizliğin kader ve baki olduğunu vaazetmezler mi?

    Kaldı ki dediğiniz değişiklikler (dövün yazmayan çeviriler) son versiyon çeviriler. Her yasal değişikliği reform-devrim diye sunma heveslileri Kuran'ı reforme etme, çağa uydurma ataklığına da girişmiş durumdalar. Dediğiniz farklılıklar bu ihtiyaçın günümüzdeki tezahürü sadece...