Kapandı Perde

Tanrılar insanları parçaladı ve öyle yarattı derler hep farklı gözle baktığına inanan erler.. Et, tırnak, ter, kan, gözyaşı, yara, bere, acılar ve bir tarafta da ele geçirilemeyenden arzularının tanımı.
Ele geçmeyen, geçirilemeyen nedir nerdedir bulunmaz kolay kolay onlar için. Renksiz, sessiz, kokusuz, tuhaf bir şey ve çoğu farkında değil. Çoğu ya aşık olunca ya da kahramanlık yapmak zorunda kalınca fark eder varlığını yanı başında. Kendilerininkini aramaya bir o kadar gönülsüz ama bir o kadar hevesli ve işgüzar. Adı üzerinde elegeçirilimeyen ki..
Tanrılar bile ayırıp koymuşlar bir tarafa kendileri bulmakta zorlanıyorlar.
..el, ayak, mide ve cinsel organdan ibaret insanoğlu...

bir ressamın fırçasındaki ahenk, bir müzisyenin bestesindeki melodi kadar güzel değil olur öpüşmeleri.. Gider ele geçmeyen düşman olur insan tablodaki her resme... sevilmez ya artık güzelliğini kaybeder dudaklardaki her beste.. ruh erir karanlıklarda, ağlanır kefeni giymiş gece içinde sinsice...

Zaman,
huzur bozan yegane düşman, terk edilmenin üzerine şehirler kurulurken.
Çıkmaz sokak duvarlarına çizilen resimler, sessiz, olmayan ama yıkılan bir aile tablosu artık dostluk bağlarında. asi maskeler giyilir insan korkutan ve amaç kendini gizlemek bu boktan dünyadan, çünkü karanlığın artık istenmeyen...

bende..
taze ruhları kirletirken dünya ve yenik düşerken bu iğrenç düzen suçlusu... ellerin soğukluğu yüzünden eli tutulmayan, bakışların donukluğu yüzünden ölü zannedilen, muhataba alınmayan hayaller bıraktım geriye.
sıcak şehirlerin soğuk yanlarıyız dedim ve geçiştirdim. terk edilmeye yüz tutmuş eski binalar gibi derbeder gözüken ama bir o kadarda sağlam. seslenmek değildi artık amacım ve belkide bir amacım bile yoktu. mezazarlık sessizliğinde toplanmak istedim sadece. huzuru sen olmadan bulmayı becerebildim belkide artık kendimden geçmiş intihara mehilli oyuncak bir bebekmişim gibi.. kokun zirveyi yaşasa da kasılmalarda...

bazen geliyor aklıma ve havada gözlerimden süzülenler kanat çırpıyor... yerde çırpınan mabedime sızıyor geçmişler, yaralarımı geçmişe çekimledikçe, bensiz sevdalar doğuyor.. gözyaşı kokuyorum tenin koparken anlamı biz olanlardan... Göçlerine ölüm kadar mecbur kılıyorum sancılarımı... kurak bitimler damlıyor çığlıklarıma... sensizliğin yaralarında cennetimin kanamalarından başka tadı duyumsamasın dudaklarım... gözyaşı kokuyorum tenim rivayetlerine ölüm kadar arzuluyken...

gözyaşı kokuyordum cehennem ardından ağlayana kadar... yıkasam da çıkmıyorsun tenimden... ne çok yaralamışım ruhumu seninle... sadakatsizliğine mühürlenmiş sancılarım, tutsak kalmış tükenişler... aşk, yalnızlıklara direniş maskesiyle dolaşırmış... gözlere dolarmış, dildeki yalan türküsü yüreğe varmazmış... sen rivayetmişsin artık, ben geçmiş zamanın hikayesi...

?hastalıkta ve sağlıkta...? diye son bulmadı masal...
yalnızdık oysa hala,
düştüğümüz her tende
doğumda ve kefende
efendisi katledilmiş havariler kadar yalnız
ve çıplak?
var olmakla başlayıp yok olmakla kapandı perde...

24 Temmuz 2008 2-3 dakika 29 denemesi var.
Yorumlar