Karalama Yazılarım - 1

..Dün akşamdı paşa limanı bu üçüncü gidişim her gidişim hiç gelmemiş gibi bu kez oturduğum yerden iki köprü iki hisar ve harika boğaz ve suyun yorgun fakat diri akşam renginde fakat hep mavi serin giz dolu akışı tarifsiz muhteşemdi.Meğer hiç yalan söylemeyi başaramayan gözlerimiz ne kadar yalnızlar uzun yıllardı gözlerin önemini keşfedemedim şiirlere başlayıncaya kadar.Böyle bir mekanda İstanbul kadar güzel bir insanla konuşuyorum uzunca bir sessizlikten sonra '..gözlerde hapsolmak ve gözlerde olabildiğine özgür olmak ..nasıl bir his bu böyle ..aslında onsuz özgürlük hiç bir anlam ifade etmez..bir kez o gözlerin o bakışların tadına varıldı mı asla kopamazsın ..ve hapsolursun muhtaç olursun ..ve her şey onda anlam bulur onunla anlam bulur ..özgürlükte buna dahil ..' demesi üzerine yeniden başlamıştık' ..Demek kendi özgürlüğünü o güzel gözlere hapsolmak pahasına heba ediyorsun öyle mi ? demiştim veya özgür olmayı başkasına bağlı olmakla olmazsa olmaz demekle mi anlayacağız ya da başka bir ifade ile bizi esir alan her ne ise ve biz de buna ölesiye tutkun bağımlıysak anladığımız özgürlük bu sevda mı olacak.Belki her yorum kendine göre bir gerekçe ile doğru ama bir de şöyle bakalım o gözlere o beden ve ruha anlam katan öz devam ettiği müddetçe güzel fakat göze ruh veren sevgi damarı soğuk duruyorsa çok şey değişebilir .Özgürlük tarafları birbirine esir etmeden ama birbirini tamamlayan birbirinde sınırsız sevgi huzur mutluluk verenler için geçerli olmalı yoksa körlük ve yokluk ve hiçlik ve bilinçsizlik sürükler durur kıyılardan kıyılara insanı.
Eli ile işaret ediyordu büyükçe bir gemi geçiyordu gurbet ile ilgili ayrılık ve hüzün dolu birkaç mısra mırıldandı '.. Bir yandan ağlarken çocuk gibi bir yandan oyalarken yüreğimi yine hangi umutlarını avutacak kalbim ..' sözlerini tamamlamasına izin vermedim '..İçi ağlayan insanın ruhu aydınlık ve ışık doludur ağlayan insan doğru insandır kalpleri ancak Allah bilir ağlayan kalbe ağlayan bir kalp gerek bu çivi çiviyi söker anlamında değil tabi .Işık ışık bir yanımız gülerken hayatın içinde sürekli bir yanımız acılarla geçirmiyor mu dünyayı .Yıllarca ağlayan yüzümüzü hangi maharetlerimizle sakladığımızı ve nasıl nelere katlandığımızı anlatacağımız zamanlar muhakkak gelecektir ..Çok mutlu olduğumuz günler sayılı ve hayat çok kısa ve sevinçlerimizi kursağımızda bırakan ani değişimleri anlamak zorundayızdır.Hiç dinmeyen ağlayışların arasında en kısık sesli olan benim sesim olmalı .Işıkları ağlatan geceydi cama dayalı başımı fark eden sadece suyun alacakaranlık oyunlarıydı ve ışıkları ağlayan bir kentin sokaklarında gezindim durdum sabahlara kadar ve gözlerinin rengini düşündüm kahverengi .Kahverengin tonları da var kendini hiç israrla göstermeyen mütevazi güzelliği ile .İşte sevmenin fotoğrafı bu demek hayat yolu ince ve uzun bütün yollardan gidilir mutluluk ülkesine eğer yanımda değilsen elbet yalnız kalmayacağım bu yolda.Beni yalnız bırakışınla kurulan düşleri paramparça eden bu kadar hızlı harcayan insanlardan biri olacağız ama birbirimizi unutamayacağımızı bilmelisin.Bir martı hızla yakın geçti kahve gözlerini martıya dikerek ' ve sonra anladım ki ben sadece düşlerimde mutluyum bir çocuk gibi..' rüzgara bırakılmış suya serilmiş bir cümle gibiydi sesinden dökülen harfler. Az kalsın incinecek gibi tutunan kalbime sahip çıkamıyorum korkuyorum duracak diye bir gün .elbet duracak ama hazır değilim.biliyorum hazır olup olmamaya bakmaz kıyametlerimiz bir daha düşlerimde saklamayacağım sevdiğimi.Kırılmış olsak ta kırmış olsak ta düzelmesi mümkün olmayan nasıl bir yıkım olmalı ki kırık bir kalple acılar dolu bir yürekle nereye kadar yeterli olacak yaşama heyecanlarım ve kırılan bir kalbin refleks solukları siz hiç kırılmış bir kalp ile yaşamak zorunda bırakıldınız mı ? kırılmış bir kalple dolaşmak ne acı.İşte her şey böyle bitiyor hiç anlaşılmaz bir şekilde aynı göz bakış beden ruh birbirine sevgili iki insan nasıl olur da kin nefret düşmanca bir renge boyanırlar .'..Sanki bu kalp benim değil kırıp elimize veriliyor birde bu şekilde yaşamaya çalışıyoruz ah ne denli acı ..' denizden gelen ince bir rüzgardı şu kısacık sözü .Kırılmış kalbin acısını herkes bilir ama gerçekten bilen kaç kişi vardır özellikle biz duygusal olanların kalbi kırıldı mı tamiri imkansız işte evet acı fakat gerçek.Sevmek , kırılmaları başından kabul etmektir insan severse sevdiğiyle kırılmalar yaşar çünkü onu çok seviyordur kıracak kadar .Sevgi geçici yok olucu değildir o derinlerde bir yerde kendine yer bulur .Akşam serinliği çıkmıştı uzun konuşmalarımız gün boyu sürmüştü İstanbul kalbi kırık olanları tedavi eder durur kendi mavi teninde az önce maviş gülüşlü şehir elinden geleni yapmadı mı ? bütün elem kederlerin ağrısını pansuman etmedi mi ?'..Aslında yok bile olmaz bizden kuytularımızda bir yerdedir zamanını biliyor o zamanı gelince çıkıyor açığa işte insan en çok sevdiğine zarar verir zaten en çokta onu sever aslında kırsa da dökse de sever kalp kırılsa da sever ' meyve tabağındaki iri taneli kirazlardan birini alarak konuşmasını bitiriyordu.Gecelerin karası bazen öyle yakın sıcak gelir ki insana ihanetlerin soğuğu yanında kırılmak telafisi mümkün olmayacak şekilde olmamalı gecelerimi kıran kırılgan ayrılık gününü bugün aklıma getirdim siyahtı simsiyah duygularımı alıp sahilin poyrazına lodosuna martıların kanatlarına serperek biraz olsun ferahlığı tattım ...


15.108.2011/ üsküdar

06 Ağustos 2011 5-6 dakika 164 denemesi var.
Yorumlar