Karalama Yazılarım - 10

..en unutulmazı ne kadar az yaşadık biz zamanın akıcılığı içinde kaybolduk günler aylar geçmiş mevsimler dönmüş hangi mevsimi yaşıyor gördük veya farkına vardım mı ? ben.Ne kadar aç kalmışız değil mi karşılıklı konuşmaya yan yana düşünmeye aynı sevgiyi birbirimize hissettirmeye.Ben mi ? ne yaptım geçen zamanlarda hiç yatmadığım geceleri olan mevsimler içine düşmüşüm tanıdık yüzler gibi değildi yüzlerine rastladıklarım uykusunu alamamış ikindi vakti uyuma cinnetinden kalkmış gibi günler içinde yüzdüm durdum geçmedi sensiz zaman. Soğuklar başlayınca o tozlu yaz günlerini nasıl da arar oldum toz-toprak olmuş çocukluk günlerimin sokaklarında gün boyu sevinip ağladığım günleri düşünmeli miydim bilemiyorum çocukların sokaklardaki bağrış çağrışlarına rastladıkça avunuyordum yeniden başlayabilir miydim..? çocukluğuma zannetmiyorum çok yorgunum.Yaz geçti aylar geçti günler geçti her şey her kes geçti sen geçmedin içimden alışamadım,alışamadım yalnızlığıma ve yalnızlığım geçmeyecek değişmeyecek sahilleri olan bir deniz ve martıları bol olan bir şehir benim kaderim olsun razı olup kalayım.Şunu görüyorum ki hayatın derinlikleri insanın derinlikleriyle baş başa gidiyor tutunmak hayatın güzellikleriyle tanışmak hem çok yakın hem kabus insan sevince ya da sevilmiş olmasının huzuru ile hayatın tadını alınca bir çok şeyi düşünmeden edemiyor ayrılık ve beraberlikler birbirini kovalıyor.Sende kalmak senin yokluğunla yok olmak kaybolmak hayatın içinde başka bir kaygı, kendi boşluklarımda çaresizleşmek başka bir ölüm iki zıt dünya gibi fakat değil işte.Uçurumlar dan farksız derinliklerim kovalıyor beni kimlerin gökyüzü karanlık kimlerin aydınlık bunları takip etmek gibi meraklar taşırım bazen.Gece gökyüzü ile baş başa kalmak iyidir insan en olmadık sırlara vakıf oluyor yıldızlı yıldızsız gökyüzü hepsi benim işte diyorsunuz daha çok duygu düşünce his derinlikleri hissederim ve meraklarım yenik düşer.Hayatından şimdiden vazgeçmiş gibi ne kadar tuhaf bir küsme yaşanıyor insanlarda herkes bin bir farklılıklarla baş etmeye çalışır çoğu dram-komik acılarıyla. Kendi dünyamızda akıp giden iç yalnızlığımız sürüp gider bir yandan aslında yalnızlığı biz icad ediyoruz hiç sebep yokken gerçeğin ne olduğunun farkındayızdır fakat yalnızlık duygusuna ve kendimizi öyle görmeye inanmış olmamıza ihtiyacımız var ki bize iyi geliyor kendimizi geliştiriyoruz böylece.Yarınlar ne hazırlıyor bize görebiliyor bilebiliyor muyuz belki bizim değerimizi bilmeyenlerin nasıl da yetersizliğini belki bizim değerimizi bileceklerin de nasıl da beklenmişliği güzellikleri söz konusudur..hayat umut ve sabır ve mutluluk için katlanışların yeridir acelecilik her zaman doğruyu tutmamızı sağlamaz.Beni üzen sözlerini unuttum uzaklarda kendini sakladığın düşüncelerine de katlandım daha iyi görüyorum ki her ne gelmişse başımıza kendimiz ve kendi ellerimiz hür irademizle yaptığımız tercihlerimizin bedelleridir yaşadıklarımız her şey kendi gittiğimiz yolu seçimimiz ile başlar herkesin çizgisi kendi hür coğrafyası ile orantılıdır zaten çizgilerden ibaret değil midir inişli çıkışlı hayatlarımız .Düşüncelerimizin ufkunda bizi bekleyen daha hangi ölümcül kırıklıklar var kim bilir ve bu hayat çizgisi sürüp gidecek böyle insan bazen kendi elleriyle çeker idam ipini evet sonrası derin pişmanlıklardır geç kalınmamışsa bazı çıkışları vardır insanların. Hepimizin bir uçurumu vardır hayatında ya da umutlarının asıldığı darağaçları cellatlar asmak için beklerken sabırsızlıkla oysa bizim elimizde direnmek.Aşk kapımızı çalmışsa sonbaharda en güzeli el uzatıp tutmak değil mi?uçurumlara darağaçlarına inat konu aşk olunca bütün mevsimler muhteşem yaşanır .Kırık kalplerin bekleştiği olsa gerek bunca hüzün birikimi insan yüzlerinde kol geziyor herkes uçurumlara düşmüş gibi ben kendi uçurumlarıma bırakıyorum kendimi benim boşluğuma henüz kimse atmadı kendini ya da hiç bir boşluk tutmuyor.Dargınlıklar insanı paramparça etmekten başka durmuyorlar hayatımızda... ..inanamadım bu dünya üzerinde nurani ak-pak-ruhani bir renkle dolaşan insanların da olabileceğine..sarsıldım etkilendim derin bir saygı duydum ..cennetten gelen biri gibiydi onca insan içinde gördüğüm elleri melekle ancak anlatılabilecek gibiydi .. .ve yüzün eskisi kadar gülmüyor hiç mutlu değil hatta fenaca süzgün içimi acıttı halin... ..bilemezdim bende bu kadar yer edineceğini .. ..uçurumlara kendi kendimi attım sevgin korkuttu beni dayanamadım boşluklara bıraktım kendimi yere çakılmayı beklerken kimse duymadı derin pişmanlıklarımı .. ..sahil ve mavi su dalgalar ve martılar sessiz ve yalnızlar ...her şeyi konuştuk konuşamadık çözemedik kendimizi tükettik .. ..bugün ve dün ve önceki gün her gün karmaşık duygular içindeyim ..iç içe mevsimler yaşıyorum .. ..ah ne olduğunu bulamıyorum yıllardır her sabah bin ümitle uyanıyorum bir rüya olmasını çok isterdim yakınken çok uzak oluşlarımızın .. üşümek yalnızlık günlerinin devamıdır ..bir gün dü sen geldin çok erkendi olsun kimse yoktu bütün masalar sandalyeler boştu fakat ilk dem çay bizimdi .. ..ne güzel bakıyordu gözlerin ne güzel ışıklar çıkıyordu ..çok kısa sürdü bu bile yeterliydi seninle o akşam hiç bir akşama benzemiyordu ..yine yağmur vardı ve istanbul ıslak sokakları ile ne güzel kokuyordu boğazın mavi kokusu ile ....dinmeyen yağmurun sesi beni kendime getiriyor .. ..gelecek nisan ayını bekleyeceğim ben o yağmurla gelen sevgiliyi bekleyeceğim .. ..bugün yağmur vardı çiseleyen serinliğin altında yürüdüm..yürüdüm köprünün ışıkları kırmızıdan maviye sonra yeşile tekrar maviye dönüşüyordu gecenin karanlık rengi yerini göğün mavi rengine bırakıncaya kadar yürüdüm yürüdüm ıpıslaktı düşlerim ve İstanbul ah beylerbeyi bekle beni bugün benimle işin var değil mi ? yalnızlık ve umutsuzluk abidesi gibi yağmur ve soğuk bir araya geldiler işte yürüyorum ben de.Dün sade bir kahve içimi boğazın en güzel yerinde beylerbeyinde kendimi dinledim ne güzeldi seyre doyum da olmuyor burayı bırakıp gitmek te gün batımına kalmak güneş ile batmak boğazın sularında nasıl anlatılır ki dün bütün gün o serin havada balık tutanları oltaya tutunanları insanların kimi rahatlıklarını kimi de ölüm rengi suratlarını görmekten içine düştüğüm hali anlatamam ve günün tek güzelleri martılar sadece içimi güldüren sevimliliklerdi iki zıt ikiz aynı dünyanın yani yaşadıkları suyun kader ortakları gibi balıklar ve martılar dedim gün boyu hiç durmadılar acaba gece ne yapıyorlardı.Balıklar suskun , duygusal martılar denizlerin hırçın çocuğu çığlık çığlığa geçmiş günlerin birinde şemsi paşa camine ikindi namazına gitmiştim balık tutanları namaz sonrası seyre koyuldum sahilde gözlerimi kendimi alamadım mesinanın oltalarına takılı gümüş renkli balıkların son nefeslerinde kendi dünyamı düşledim.Balık tutmak insana güzel hoş mutlu bir vakit yaşatıyor olmalı balıklar için de öyle midir ? Bütün bir şehri saran sis beni hayatın merkezine seyehat ettiriyor sis ve acılarımın çığlığı göz yaşlarım arada bir kapımı çalar dururlar bugün serin bir güz sabahı beylerbeyi üşüyor sis birazdan açılır tüm güzellikleriyle şehir insana gülümser beylerbeyi üç hafta oldu üzmedi beni en güzel mavi boğazın en deli akışı burada ve boğaz köprüsünün ilk ayağını tutuyorum üstelik her sabah sisli bir sabah meğer ne muhteşem böyle sabah.Bugün de rüzgar dolu suyun mavi renklerini yakalayamıyorum sis gitti sabah güneşi yükseldi beylerbeyi çok kalabalık insan ve martı yoğunluğu seviyor sahili ..

01 Aralık 2011 7-8 dakika 164 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar