Karalama yazılarım - 7

..Seninle başlayan seninle yürüyen aşka ben aşk derim ilk seni sevdim seni bildim seninle doldu ruhum bırakıp gitmiş olsan da seni unutmak imkansız bana.Gittin ama benden gitmedin sorup durmuyor muyum ? ne haldesin nasılsın ? nerelerdesin ? beklemek çok acı veriyor bana eğer denizin kokusu dalgaların yarenliği martıların haberleri olmasaydı bu derin acı beni yok ederdi.Gecelere serilen yalnızlıkları sensiz hiçbir gecenin şafağı açmıyor ne baharın ne yazın kokusunu alamıyorum bütün bütün beni sana bağlayan duygularımı düşünmeden edemiyorum.Bak bugün yağmur vardı belki yaşadığın şehirde de yağmur yağdı saçların ıslandı (aklımdan çıkmayan tutku) saçlarını taramak hissiyle doldum bir martının çığlığı bir martı daha ve martıların çığlıkları içmde taşıdığım heyecanların sesine benziyordu .Yağmur kesildi güneş çıktı düşlerim suya düştü bu kısa sürede ruhumun yaşadığı huzur ömre bedeldi.Sabah her sabah alnında parlayan şafak gülünün sıcaklığını hissediyorum kilometrelerce uzaklarda olsan da ve ne zaman bu sahile aynı yere gelsem oturduğum masanın kenarına sandalye çekerim sanki sen geleceksin sen varmışsın gibi .Sensizliğimi avutacak oyunlar konular keşfederim fırından az önce aldığım simitlerime göz diken kuşları ararım ve buna alıştırdığım kuşlarımı beklerim .Belki benzer düşleri aynı kuruyorum simit susamlarını bekleyen sabah kuşlarını ,gökyüzüne özgürce serilen bulutlar ve bulutların çizdiği resimler ve ilk martı çığlığı ile uyanan zihnimin kaleminden döülen yazılar hepsi hepsi benim sırlarım olurlar .Bir gün gelirsin diye hep tutacağım bu boş sandalyeyi bu masa ve boş sandalye benimle yaşayacak benim şiirlerim yazılarımın kalbi olacak sen karşımda oturuyormuşsun gibi kalacaklar.
Bir kabrin başında durdum sebepsizce ne düşünüyordum neyi aklıma getirdim yazmaya çekindiğimi itiraf ediyorum ilk seninle bir kabir taşının baş ucunda sevgice bakışmış el ele tutuşmuştuk doğru mu ? yapmıştık bu beni hep takip etti belki cesaret edip birbirimize aynı ironiyi paylaşamadık ah düşündükçe bir kabir ölüm ve hayatta olmayan bir hüzün başında bizim aşk duygularıyla kendimizi kaybedişlerimiz .Bir mezar taşı işte kime ait olduğunu bilmediğimiz ve hayatı nasıl yaşadığı hakkında da bir bilgimiz yok.Bir mezarın esrarengiz taşı..nasıl yani..? taşın esrarengiz olması olur mu..? taşı konuşkan yapan insanın başını alan esrarlı duruşu nasıl bir haldir arada bir görünüp yok olan umutsuz - ümitsiz- karamsar gel-git..lerin yansımalarından birinde çıkan bir dert keder işte.Her şeyi mahveden bir yanlışlığa düşmüş hissediyorum kendimi keşke uçurumlardan düşüyor olsaydım da seninle ölüm kabrinde yatan insanın başucunda hayatı aşkı ve sevgiyi gösterir gibi bir yakınlaşmayı yaşamasaydık .İnsan bir fırtına bekler veya bir fırtına kuşu alıp değiştirsin uzaklaştırsın diye sabırla bekler bir an evvel gitmeli kurtulmalı içinde yaşadıklarından diye ben de böyleyim şimdi .Ne yapmalıyım sukut mu etmeliyim ve sessizliği dinlemek olacakları beklemek neyin doğru olduğunu bulmak veya başımıza geleceklerin ihtimallerini mi düşünmeliyim .Hiç unutmuyorum bir mezarlık yanından geçiyorum çok hisli bir dörtlük gözüme çalıyor sevdiğine kavuşamayan insanın ağıtına ve hasretlerine yazılmış bir gözyaşı serüveni o gün ilk kez mutlu olduğum saatlerimi günümü bıraktım bu hiç bilmediğim hikayeye çığlık çığlık satırlarını yazdım şiirin yağmurlu bir gündü yazıldığı günü hatırlıyorum bende mezarlıklar bir yanı endişe suçluluk bir yanda en derin anlamlı duygular yaşatır doğum ve ölüm güzellikleri kadar .Ölümün güzelliği olur mu diye aklınızdan geçirmeyin daha doğru en yeni ve ebedi bir kavuşma üssüne uğurlanan yakınlarımız için güzellik değildir de nedir .
Sana bir daha nasıl döneceğim uzaklara kaçan hayalini bulmak için ne hallere geldim bunu sana nasıl anlatacağım ve sana nasıl döneceğimi bilemiyorum bulutları mavi bir hayal kuruyorum gökyüzünün derin masmaviliklerinde.Yine şimdi yağmur yağıyor istanbul'da ve saçlarını düşünüyorum ıslanmış olmalılar bahar kokusuna mı sinen sensin senin kokun mu baharları hatırlatır bu nisan yağmurları gerçekten kışkırtıcı geliyor bana .Ateşlerden gül çıkaran bir sevgili hiç unutulmaya bırakılır mı ? gönlü ve bakışları her daim bahar kokulu herşey uzak ama her şey yakın gibi bir dünya da yaşıyor gibiyiz ve bir saklambaç gibi oynanıyorsa hayatla en hassas duygular hiç mutlu olma şansına kavuşamıyorsa her sabah ve hiç bir sabah yanımda yoksan sık sık bölünen uyklarımın sonrasında akşamı bulan arayışlarımın bu kaçıncı sabahı nereden başlayacak gülmesi yüzümün diye defalarca tekrarlanıyorsa kendi kendime söylenişlerim nasıl açıklanabilir senden yana . Kentin sokaklarında hiç kimse ve hiç birşey farketmiyor çığlığımı içinde yaşadığım hallerin hiç birinden habersiz umursamaz gelip geçiyor caddeler sokaklar gün boyu insanlar ve hiç çekilmez bir hayatın ortasında olduğunu düşünüyorsunuz eğer kulaklarınız okunan bir ikindi ezanı ile yeniden size hayat üfürmüyorsa.Söylendiğim kızgın bir demir demirden ağır sözler kaderin her taşına razıyım ben neyi talep eder neye yönelirsem Rabb'im onu yaratır neyi kendi ellerimle ve rızamla istersem yaratan onu verir dilerse Rabb'im zelil eder dilerse aziz bunun bilincindeyim ben.Kalpleri incitilmiş insanlardan olmak varmış kaderimde. o kadar çok martı vardı ki suyun üzerinde dalgaların içinde şehrin başucunda..balıkların derdi derdim oldu.İyi ki sıkıldığım anlarda kendimi atacağım kollarına koşacağım deniz ve sahilleri var bu şehrin çok özlemiş olmalıyım seyrine doyamıyorum dalgalarla savaşlarını martıların acıkınca ekmek arası balık yemenin paylaşarak yine martılarla gün boyu eğlenmenin zevkini yaşamayan hiç bilemez.Bak martılar tünemiş iskele binasının damına bu görsel güzelliği kaçıramazdım orada kalıp bir müddet seyrettim onları ve insan kalabalıkları onlardan biriyim ben de ekmek arası balık yiyen insanların doymuş mutlu fotoğraflarının içindeyim herkesle her şeyle gözüme isabet eden sevinçli coşkulu görüntülerle ben de oyalanıyorum mutlu oluyor muyum ? bilemiyorum ama ince bir sızı her zaman akıyor içimde denizin içi ve dışındaki hayatlardan toplumsal ilişkilere kadar yan yana oturan iki insanın farklı hikayelerine kadar her şeyle tek tek ilgilenir oluşuma ben de şaşıyorum onca içimde dışımda kederlerim başımda sırtımda kanbur yapmışken bile.Keskin yosun kokusu ve denizin serin tuzlu suyu yetti bana beyaz kuşlar beni neden bu kadar çekiyorlar özgürlük ve aşk duygularını yaşattıkları için mi ? yoksa savaşcı ve sabırlı yaşadıkları için mi ..? Onlarla uçuyor onlarla derin göklerin huzurunu yaşıyorum martıların beyaz tüyleri ne güzel resim oluşturuyorlardı mavi gök altında ve ne güzel bir dünya ah fakat bu güzellikleri kirleten insanoğlu evet insan kadar tahripkar ve fesad çöplüğü olan biri daha yok şu kısa tarihte yemyeşil parlak mı parlak yeryüzünü nasıl da kısa zamanda allak bullak etti kirlilik ve eko sistemin eksenini merkezden bozacak laubalilik o kadar haddini aştı ki hızla sona yaklaşıyoruz . İnkar ettiği kıyameti insanoğlu giderek kendi itiraf ediyor en basitinden şu kadar yıllık enerjimiz kaldı bu kadar yıllık suyumuz var diyerek feryat ediyor hatta yetmedi birinci ikinci dünya savaşları üçüncüsüne hazırlanıyor insanoğlu .Oysa insan bu yeryüzünü helak etmek fesada düşürmek için değil hayırlı-bereketli faydalı hizmetlerde bulunmak çevreyi ve doğayı temiz korumak ve kullanmak için geldi.Artk kalkmalıydım herkes dağılmış bir ben bir çınar bir de kıyıya çekilmiş balıkçı sandalı kalmışız yok yok bir gözü kör( canavar insanoğlunun marifetidir bu muhakkak ) bir kedi de var burada aç ve yalnız gece kadar .

21 Ağustos 2011 7-8 dakika 164 denemesi var.
Yorumlar