Karanlık Anlaşma

Şehirlerarası otobüs yolculuğu... Dar koltuklar; diz ve dirsek savaşı yaptığımız yan koltuktaki yolcu; bir türlü sıcaklığı ayarlanamayan, yazın buz kışın hamam olan havasız ortam; uzun süre oturmaktan uyuşmuş, ağrıyan yerlerim; bir de yüksek sesle telefonla konuşanlar; bir de ağlayan bebekler; bir de düzgün çalışmayan koltuk arkası ekranı... Neyse ki rahat yolculuklarım da oldu. Manzara içinde süzüldüğüm veya okuduğum kitapla birlikte zihnimin bedenimden farklı yerlere gittiği veya güzel bir filme denk geldiğim...

Yine bir otobüs yolculuğuydu. Ekranda daha önce izlemediğim ve izlemeye değer bir film arıyordum. Bir film izleyip bitirdim ama yolculuğum bitmemişti ve gidecek daha yolum vardı. Bir tane daha izlemek istedim. İlk önce ismi dikkatimi çekti. Filmin kısa açıklamasını da okudum ve beğendim –çünkü ben yeni aldığım elektronik cihazların kullanım kılavuzlarını da kullandığım ilaçların prospektüslerini de okurum.

Yolculuğum bitmişti fakat film bitmemişti. Devamını mutlaka izlemeliyim diye düşündüm. Yakın bir zamanda geri kalan kısmını da izledim. Bu bir Hollywood filmi olmasına rağmen mutlu sonla bitmiyordu. Gerçek bir olaydan yola çıkarak yazılan senaryosu insanın içini açan; hayata dair umutla uyandıran, sonunda iyilerin, iyiliğin, dürüstlüğün kazandığı olayları değil tam tersini anlatıyordu. Filmi izledikten sonra filmin kahramanı ve filmde anlatılanlar hakkında biraz araştırma yaptım ve bu denemeyi yazmaya karar verdim.

Gary Stephen Webb Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan bir gazetecidir. Kariyerine yerel gazetelerde çalışarak başlar ve araştırmacı yazıları ile tanınır. San Jose Mercury News tarafından işe alınan Webb, gazetenin Pulitzer Ödülü'nü kazanmasına da katkıda bulunur.

Webb, 1995 yılında mahkeme süreci devam eden bir uyuşturucu davası ile ilgilenmeye başlar ve 18–20 Ağustos 1996 tarihleri arasında üç geniş makale halinde The Mercury News gazetesinde 'Dark Alliance' (Karanlık Anlaşma)isimli dizi-haberini yapar. Haber, Los Angeles'taki kokain ticaretinin kökenini anlatır ve Nikaragua'daki isyancılar (Contras) ile ilişkili olduğunu iddia eder. Bu iddialara göre Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yönetimi, Nikaragua'daki isyancıları desteklemek amacıyla, temin edilen kokainin, 'Crack Cocain' (Taş Kokain) haline getirilerek özellikle Los Angeles'ta Afro-Amerikalı veya Latin kökenli fakir halka satılmasına göz yumar. Ayrıca Nikaragua isyancılarının, Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nın (CIA) bilgisi ve korunmasıyla hareket etmiş olabileceği de öne sürülür.

İlk makalede temel iddialar ortaya koyulur. Bu makaleye göre, San Francisco Körfezi Bölgesi uyuşturucu hattı, Los Angeles'ın Crips ve Bloods sokak çetelerine tonlarca kokain temin eder ve bu satış sonucunda CIA tarafından yönetilen Nikaragua'daki Contras adlı anti-komünist gerilla ordusuna milyonlarca dolar kaynak sağlanır. Bu uyuşturucu kaynağı Güney Amerika'nın kokain kartelleri ile Los Angeles'ın siyah mahalleleri arasındaki bağlantıya ve sonuç olarak, ABD'de taş kokainin geniş çaplı yayılmasına yol açar.

Bunu ilişkiyi göstermek için dizi üç karaktere odaklanır: Ricky Ross, Los Angeles'ta büyük bir uyuşturucu satıcısıdır. Oscar Danilo Blandón ve Norwin Meneses ise ABD'ye uyuşturucu kaçakçılığı yapan ve Ross gibi bayileri temin eden Nikaragualılardır. Üç karakteri belirttikten sonra, ilk makale öncelikle Blandón ile Meneses'in, Contras ve CIA ile olan ilişkilerini tartışır. Makalenin çoğu, kolluk kuvvetlerinin bunları kovuşturması için başarısızlığa uğradığını vurgulamış ve bunun, büyük ölçüde Contra ve CIA bağlantılarından kaynaklandığını öne sürmüştür.

İkinci makale Blandón'un geçmişini ve Contras'ı desteklemek için kokain kaçakçılığı yapmaya nasıl başladığını anlatır. Yerli bir kaçakçı ve bir Kontra destekçisi olan Meneses, Blandón'a kaçakçılık ve kokain vermesini öğretir. Ross, Los Angeles'taki taş kokain pazarını keşfettiğinde, Blandón'dan kokain almaya başlar. Blandón ve Meneses'in bol miktarda düşük fiyatlı yüksek saflıkta kokain kaynağı, Ross'un Los Angeles ve civar şehirlerde uyuşturucu tekeline sahip olmasına yol açar.

Üçüncü makale, bu uyuşturucu ticaretinin sosyal etkilerini tartışarak, Afrikalı-Amerikalılar üzerinde yarattığı etkilere dikkat çeker ve Los Angeles'ın siyahi topluluğunda taş kokainin neden bu kadar yaygınlaştığını sorgular. Ayrıca, Amerikan adalet sisteminde siyah ve beyaz kaçakçılara verilen cezalarda eşitsizlikler bulunduğunu da ortaya koyar. Blandón, Uyuşturucuyla Mücadele İdaresi (DEA) ile işbirliği yaptığı için, sadece 28 ayını hapiste geçirmiştir, ücretli bir devlet memuru olmuştur ve daimi ikamet statüsü almıştır. Ross ise polisle bir yolsuzluk soruşturmasında işbirliği yaptıktan sonra serbest bırakılmıştır.

"Karanlık Anlaşma"nın yayınlanmasından sonra, haberde bahsi geçen şehirlerde ve özellikle South-Central Los Angeles'ta yaşayan Afrikalı-Amerikalılarda büyük bir öfke uyanır ve halk çeşitli eylem ve oluşumlarla bu tepkilerini gösterir.

Makalelerde belirtilen bölgelerin senatörleri ve yerel temsilcilerin de çalışmalarıyla CIA ve Adalet Bakanlığı içinde soruşturmalar açılır. Makale dizisinde yayınlanan iddialarla ilgili federal soruşturmaların duyurulmasından sonra, Washington Post, New York Times ve Los Angeles Times gibi ABD'deki önemli diğer gazeteler araştırmaya başlar fakat sonuç olarak, serideki iddiaların abartılı olduğunu öne süren makaleler yayınlarlar.

Gelen baskılar sonucunda Mercury News'den istifa eden Webb, 'Karanlık Anlaşma' dizisini, dizinin eleştirisine cevap veren ve tartışmalılıkla ilgili deneyimlerini anlattığı bir kitap haline getirir ve 'Dark Alliance: CIA, Contras ve Crack Cocaine Explosion' (Karanlık Anlaşma: CIA, Contras ve Taş Kokain Patlaması) olarak yayınlar.

1998 yılında CIA, Nikaragua'daki Contras hareketi ve uyuşturucu trafiği arasındaki ilişki ile ilgili 400 sayfalık bir rapor yayınlar. Tam bu sıralarda ABD Başkanı Bill Clinton ve Beyaz Saray stajyeri Monica Lewinsky arasındaki ilişki skandalı patlak verir ve bu rapor basın tarafından görmezden gelinir.

Gary Webb bir daha herhangi bir gazetede çalışamaz. 10 Aralık 2004 yılında, bir hafta önce ipoteğini ödeyemediği için sattığı evinde kafasından iki kez vurulmuş şekilde ölü bulunur. Ölümünün intihar olduğu hükmüne varılır.

İzlediğim film Türkçe'ye 'Elçiyi Öldür' olarak çevrilen ve 2014 yılında gösterime giren 'Kill the Messenger'dır. Film, Webb'in kitabı 'Dark Alliance' ve yazar Nick Schou'nun Webb'in biyografisine dayanmaktadır.

Bu denemenin 'sonuç' kısmına yazılabilecek çok şey vardır. Fakat Ahmet okuyanların aklına ve mantığına güvenerek şunları yazmakla yetinir: İnsanlığın, çıkarları uğrunu kendi halkını zehirleyen ve göz göre göre öldüren egemen ülkelerin insafına muhtaç olması ne acı bir kaderdir.

09 Nisan 2018 6-7 dakika 3 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 6 yıl önce

    Çok çok özel bir paylaşım olmuş Ahmet bey ve sonucu bağlayan fikriniz katılmamak mümkün mü

    İnsanlığın çıkarlar adına yok edilmek istenmesi daha kötü ne olabilir ki

    İçtenlikle kutluyorum daha sık yazmanız dileği ile👑