Karışık Derlemeler

Karışık Derlemeler

Çok değil çocukluğumun itina ile yalnız bırakıldığı yıllardan geliyor bu çaresizliğim. Onca yılı ardında bırakıp, tonlarca korkunun bir iç dökümü oluyor aslında yazılanlar. Böyle başladı yazarlık duygusu bende...

Günleri çuvala geçirip, 'günlük' adı altında yazılanlar oldu okul sıralarında. 

-Nasıl başlasam da anlatsam seni, şöylemesine güzel böylemesine iyi diyerek kendimizi de, yanımızdakileri de kandırıp durduk senelerce.

Aklımızın ince çizgileri ile oynayanları bir türlü silemedi belleğimiz. Oysa yasak aşkı sevip, olmayacak hayallerin peşinden koşan biz değil miydik?

Evet öyle...

Çocukluk yıllarımda başladığım toprağa yazılar yazma serüveni, beni dijital ortamında klavye bağımlılığı yaptı. Toprak kaybolur, yazılanlar kalpte kalırdı. Şimdi onlarca şiir, yüzlerce deneme sadece bir tık uzağımızda kaldı.

Unutmamak adına yapılan tüm eylemler, bizi biraz daha yoruyor aslında. Beynimizin unutulmayanlar kısmı artık bilgisayarların belleklerinde saklı. Ya kaybolursa korkusunu bizden alıp, dijitalleşen dünyanın beyni yiyip bitirme hastalığı diyorum ben buna.

Çok uzun değil, çocukluğumda bahçelere dalıp yediğim meyveler bugün pazar tezgahlarında 20-40-80 liralardan alıcı bulurken, memleketimde meyve ağaçlarının üstünde çocukların gezmemesini hiçte garip bulmuyorum artık.Değişim adlı bulguların, sadece algıları kapadığı, karanlık, puslu bir yol artık yürüdüğümüz. Adına da 'güzel yarınlar' dediğimiz o muhteşem kelime oyunu ile birlikte artık gazetelerde bile satılmıyor oyuncak yarınlar...

Çalıyor saat, sabah telaşı başlıyor büyük şehirlerin kornalı ve cızırtılı sabahlarında. Onca anlamını yitirmiş aile, eş, dost, akraba selam vermeden geçiyor yanından usulca. Adına da 'dünya telaşı' dediler bu cehennemin. Sonra eskilere daldılar, eskileri andılar ama bulamadılar çaresini 'mutluluğun'...

Yalnızlık bile üç kuruş paraya satılır oldu deniz kenarlarında. Parsellenmiş duygular, önce cep süzgecinden geçirilip daha sonra gözyaşları oluyor yanaklarımızda. Cebinde paran yoksa ağlayamazsın bu arada, çünkü bir biranın maliyeti bile, yetmiyor bir aylık maaşta kafayı bulmaya.

Martılar ile dolu deniz kenarları, köşedeki simitçinin şans eseri orada olduğuna inandırırken kendini, 5 liralık simidin martıların boğazında kalma ihtimalini düşünür dururuz saf halimiz ile, suyu görünce bile yumuşamayacak kadar katıydı çünkü dünden kalanlar. 

İçimiz gibi, sen gibi, biz gibi...

17 Mayıs 2023 2-3 dakika 49 denemesi var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (2)
  • 11 ay önce

    Maalesef günümüzün getirdiği ekonomik yıkım insanları paylaşmaktan sevgiden birliktelikten kopardı değil arkadaşı ile bir kafede bir içeceği paylaşmak şöyle dursun insan kendine kendi hatta ailesine bile parasal yönden yetemez hale getirildi eskiden insanlar bir gevrek bir ayranla karın doyururdu o bile lüks şu sıralar ne diyelim kafalar değişmedikçe düzen değiştirilemez Tebrikler Uğur bey sevgiler