Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak

Kalabalık görünür. Binbir renkli salatalar gibi renklidir uzaktan baktığında. Vardır, Kalabalığın içindedir. Ordadır!
Gündüzün ölüme yaklaştığı saatlere bir sanrı saplanır yüreğine. Ağır ağır aklına gelir. Ağlarsın. Ağlarken, bilirsin ki sırtına dokunan sıcak parmaklar onundur. Ruhunun en çıplak ve en masum anında, zamanın içine saklanmış; gülmeni bekliyordur. Başarır, başarmışsınızdır, gülersin. Ona minnettarsındır. Ve, ona öyle bir bakarsın ki hep hayatında olacağına dair and içer bakışların. Saftır, kanar. Hep öyle olacak sanar... Biraz sonra hayatın sana yüklediği geçmişin tüm hatıraları bastırır. Kafan yoğunlaşır, ağırlaşır ve dayanamaz sızarsın. Sabah olur, onu unutmuşsundur. Karanlığını sardığın bir yarabandıdır sonuçta!
Sonra sen yaşamına devam edersin. Gündüzse hayatın; güneş doğmuşsa sana; o gecede kalmıştır.
Kimse sormaz, sorgulamaz.
''O kimdir? O da ihtiyaç duyar mı birine?''
Sever mi mesela sorgusuz sualsiz?
Adına ne dersen de... Yalnızlığın iflah olmaz çocuğu, tutunamadıklarımız arasına kurulan müstakil bir hayatım ve ben Oğuzhan Demir.
Seni temin ederim ki, insanın doğasına ait tüm duygular, benim de ruhumun en ortasından geçebilecek kadar incedir.
An gelir, bazen yetmezsin. Bir başına iki etmezsin! Düşersin bir ''deniz'' e ve sarılırsın, dalarsın ümitle yarınların ışıldayan sabahına...
Bir bağlamanın teli gibi,
İnançla dönülen semah gibi,
Bir meczubun son yudum şarabı gibi!
Olmadı. Yetiremedim. Hayaller kurdum, hülyalara daldım. Koştum Yetişemedim.

11 Ocak 2014 1-2 dakika 1 denemesi var.
Yorumlar