Kayıp Salıncak

Yıllar önce felsefeye kafa yormayan "zavallı" ve "kör" biriydim. Evet zavallı ve kör diyorum çünkü felsefe her bireyin uğraşması gereken bir daldır ve ne yazık ki biz toplum olarak çok uzağız bu nimete... Bizi ifade edecek hiçbir işe kafa yormadığımız gibi felsefeye de kafa yormuyor olmamız gayet doğal. Gerçi hayatın keşmekeşi içerisinde bu işlere fırsat bulmak da epey zor değil mi? Kara basanlarla dolu zihnimiz zaten yeterince meşgul oluyor. Ve maalesef ki abes işlerle meşgul oluyor. Sosyal medya çılgınlıklarından hiçbirimizin başını kaldırıp etrafına, yaşadığı dünyaya bakma fırsatı olmuyor ki...

Kapalı kutular gibi içine sıkışıp kendi deryalarında yüzen bireylerin neden bu kadar hayattan soyutlandığı elbette ki hepimizin malumudur. Fakat her koşulda yakılacak bir ışık muhakkak vardır. Felsefe de toplumumuz tarafından gayet tabi sevdirilebilir. Sorgulama, eleştirme, analiz etme gibi konularda toplumumuz seviye atlatılabilir. Lakin bu iş yattığımız/yazdığımız yerlerden olmaz. Bunun için bu alanın uzmanlarının çaba göstermesi gerek.

ALIŞKANLIKLARIMLA İMTİHANIM!

Bugün derin bir tefekkür içinde her zaman yaptığım gibi varlığımı sorgulamaya başladım. Neyden ibaretim ben acaba? Buna hiçbir zaman açıklık getiremedim. Nitekim hava sıcaktı ve tam da bu saatte bu alışkanlığı yerine getirecek zaman değildi. Kalktım yüzümü yıkadım o da ne! Ayna kırılmış bana bir daha sahteliklerimi gösteremeyeceğini ve o yüzden buna daha fazla dayanamayıp kırıldığını söyleyip özür diliyordu. Yalnız kalmıştım artık. Yüzümü bile göremeyecektim bundan sonra. Karanlığıma çekildim, biraz uyudum uyandığımda ayna yerinde duruyordu.

22 Temmuz 2016 1-2 dakika 1 denemesi var.
Yorumlar