Kemoterapisi Yok Bu Aşkın

Divitimin ucunda hüzünbaz şiirler ve gün görmemiş sevdalar gizlenir suskun kelimelerimde... Doktorlar dağlar gibi dizilir önüme, kiminin ismi arzu, kimi adında saklar bakarı kimi kemale ermemiş kâmildir. Ağaya paşaya peşkeş çekilir de hastane yatakları, fakire fukaraya ekmek yok dercesine belirlenen günün ötesinde ötelenir zamanı gelen terapi zamanları... Sanki öl demek istiyor ismi arzuya bulanmış doktor, sanki hakkın yok diyor bir bahar yaşamaya ve ben kahrımı kâğıtlara döküyorum. Beni aşk limanlarında bekleyen kadınlarım hepten isyana teslim etmiş ruhlarını geceleri bensiz uyudukları için, beni seven kadınlarımın dokunuşlarında buzdan kütleler bir denizin göğsünü yararcasına tenimi yarıyor dokunuşlarıyla ve ben bir başıma kalıyorum yalnızlığın ayaz tutmuş adalarında... Bilmediğim bir ağrı saplanıyor sağımdaki boyun damarıma, kessem şahdamarımdan kan yerine sevgi akan bu adam suskun isyanlarında solgun kadınların koynundan ölüm içiyor ana sütü gibi ak.

Şimdi sen göğsüne ay ışığı değmemiş kadın, kim bilir nerelerde benim yaşadıklarımdan bi haber yaşıyorsun da isyanları diline türkü diye yakıyorsun ve kimlere söylüyorsun şarkılarını kimler huşu içinde dinliyor terennümlerini... Katre katre yokluk döküyorum gözlerimden inci tanesi gibi, hastanelerin soğuk koridorlarında derdime derman bir doktor arıyorum aşk diye tutulduğum kanserin vücuduma yayılmasına engel olsun diye ve hemşirelerin gözlerinden boşalmayan yaşlar gibi bakışlarından boş bir yatak dileniyorum. Çaresizlik ellerimi kelepçeliyor bir an ve ben üşüyorum prangalamışken yokluk ayaklarımı... Bir ses duyuyorum gecenin bir yarısı uyanıp uykulardan, bir bardak suya hasret kalıyorum ciğerim yanarken ve aşk adına yudum yudum bir zamanlar sevdayı kızıl saçlı kadının dudaklarından içtiğim kadın gülümsemiyor artık bana, yüzü düşmüş, yorulmuş savaşmaktan sevdamla...

Söyle şimdi, hangi bitap hastanın gözlerini bu dünyaya kapatışına sevineyim boşalacak bir yatak adına ve hangi evlat dayanabilir kendisine emek veren babanın 'Kurtar beni!' diyen feryadına, hangi insan gözlerinin önünde eriyen babasının acısına karşın aşkla yaşayabilir söylesene... Ey isyanları dudaklarına şerbet diye süren kadın, ey gözlerindeki tutkuyu bir aşkın tuvaline resmeden ve ateşi bedeninde saklayan ruh, sen ateş olsan ben yanabilir miyim böylesine bir acı kavururken bedenimi ve söyle hangi yanmış kâğıt korkar ateşten Allah aşkına, söyle ki huzur bulsun bu beden... Aşk kanserden beter yayılıyor bedenime ve kemoterapisi yok bu sevdanın, olsa da denizin göğsünde saklanan bu koca şehirde beni yüreğinde barındıracak bir yatak yok hiçbir hastanede...

Şimdi keşke bir limanda soluklansaydım diyorum ömrümün son deminde, bir kadının göğsünde dalsaydım uykuya da rüyalarımda beni bekleyen o rengarenk, o yemyeşil adada koşsaydım bir daha geri dönüşü olmayan o uykudan... İşte kimi zaman suskun kalıyor kelimeler çaresizliğin karşısında, damarlarımda aşk yerine artık sensizlik dolanıyor ve her akışında çürütüyor yokluğun bedenimi, ellerim tutmuyor artık, yazamıyorum sevi şiirlerini, söyleyemiyorum seni sevdiğimi, küskün düşler biriktiriyorum sana delik cebimden arta kalan yerlerde...

Gözlerimi kaybediyorum karanlığa yüz tutan bakışlarımda ve şimdi sen gelsen görememekten korkuyorum o gülcemalini, ellerim üşüyor tutma ellerimi üşürsün diye tedirgin oluyorum. Biliyor musun bu aşk kanserden betermiş sevgili, tüm bedenime yayılıyor, az kalmış ömrüm söylediklerine göre... Vasiyetimdir, Arzu doktoru çağır kemale ermiş Kamil beyler beyaz çarşafı üstüme örtünce, Bahar hanımlara sorsunlar Kemoterapisi yok olan bir sevdanın yayılmasına engel olmak için bir boş yatak bulamadığınız merhumu nasıl bilirdiniz diye sormaları için, Topuzlarını alıp gelsin başımda bekleyen doktorlarım... Ben ölürsem sevgili, ellerimi tutma, üşürsün. Kır zincirleri ve vasiyetimdir, mor dağların suskun ve burcu burcu kokan çiçeklerinden sor halimi, ılgıt ılgıt esen rüzgârlar anlatsın beni sana ve benim adıma mutlu ol bu hayatta... Çünkü seni seviyorum ben... Divitimin ucunda hayata dair saklanan bir sevdayla senli yazılacak şiirlerimden dinle beni... Şiirlerim anlatır sana gün be gün neler çektiğimi... Son denilen yolların başında bile yüzümdeki tebessümü anlatsın hemşireler, o zaman ne kadar çok sevdiğimi anla sen, o zaman anla aslında acılara gülümseyebilmektir aşk... Kendine ben gibi bak.

19 Ocak 2011 4-5 dakika 49 denemesi var.
Yorumlar