Kendime Yazdığım Mektuplar - 4

Kendime Yazdığım Mektuplar - 4
Artık yalnızlığı dert etmiyorum. Hatta kaybetmeyi ve yenilgiyi kabullenerek sıfırdan başlamayı deniyorum. Mesela Kuzguncuk'ta bir sonbahar akşamı bir şilep gölgesinde yakamozdan saklanan şair değilim. İstanbul'un ışıkları eskisi kadar ürkütmüyor beni. Geçmişten duyduğum pişmanlıkları sol cebime, senden kalan yalnızlıklarımı sağ cebime doldurmuyorum. Hasretim bitti mesela! Arkamı dönüp baktığımda, arkamdaki mezarlara sadece gülüp geçiyor, arasıra da dua ediyorum.Kaderin payını ayırmayı öğrendim hayata dair. Bazı akşamlar kendimi alıp karşıma dertleşebiliyorumda. Komik bir çocuk smile ifade simgesi Anlatmaya başladı mı susmak bilmiyor saatlerce ve hatta bazen gecelerce. Yürüyüşe çıktığımızda oluyor. Başlarda çok çekingendi. Ada seyrinde çokca dalıp gitmelerine tanık oldum. Birde çıkmaz sokakların başına senin adını yazmak gibi bir huy edinmişti. Ortaköy, karşı yakadan hiç bir dönem hiç bir bakışı böyle içli görmemişti.
Bir Ekim yarası var sol yanında, Eylül'den arda kalmış. Bir arife günü ve Cuma sabahı bütün umutları ceplerinde, geleceğine şerh düşmek için gözlerini açınca, önce sonbahar rüzgarları dondurmuş yüreğini, sonda bir Kuzey güzeli. Oysa hiç sitem ettiğini duymadın kendinden başka kimseye. Her akşam kurduğu dar ağacında kendi hatalarını asıyor ve yeni doğan güne tertemiz merhaba diyor. Ahh, o sabahlarda o serçe gelmese penceresine, birde akşamdan buğusuna yazdığı ismin çıkmasa önüne başaracak belki. Belki, yeni bir doğuşa imza atacak. Zoraki tebessümler yamalamayacak dudaklarına. Ve isteksiz iyiyimler sunmayacak dostlarına. Ne çare! Sırat'a beş kala onun Sûru çoktan üflenmiş, kendince kıyameti tek başına üstlenmiş..
Recep Deliduman

23 Eylül 2015 1-2 dakika 12 denemesi var.
Yorumlar