Keşkenin Dili

Zaman israfı öpücüğünü istemiyorum senden. Kalbin kapılarını sıkı sıkı kilitleyerek bulunmazdı aşk. Artık sahici sevgiler diyarında umut üfleyeceğim şifa coşkunu geleceğime... Biliyorum, bir beklediğim var ama artık o sen değilsin. Seni beklemekle katlanılmazdı aşka. Sen zarar ziyan ömrün eskiyen yüzüydün, aynadaki aksimin bembeyaz saçlara denk geldiği zaman eskiten bir sanrıydın. Ellerimde gün çokluğu iyi niyet zarfları var, onları hangi doğruya dağıtacağıma bir türlü karar veremiyorum ama evet, biliyorum; hiçbiri sen değilsin. Kimseyi kimsesiz bırakmakla başlıyordu yeni hayat, ertelenmiş umut ışıklarının cereyanda kalan şüphelerini iyileştirmekle başlıyordu yeni hayat; zaman israfıydın sen. Zamandan zamana kucak açan geçmişimin geçip de geçememişliğini geçiremeyen bir gökyüzüydün sen. Hiç mavi olmadın, hep bulutluydun, hep yağıyordun, hep yağmalıyordun inançları...
Yeniden seveceğim mesela. Bu kez sahici, bu kez ömürlük; bu kez çok sevilesi bir aşkın tam ortasında el sallayacağım geleceğime sevdiğimle birlikte. Bir hayaldin, rüyalarımın ortaklaşa beklediği film şeridiydin; seyircisi kendisi, oyuncusu kendisi, bitiği bitireni kendisi olan... Kimseyi kimsesiz bırakmakla bitiyordu tesadüfler, falımda hiçbir zaman sen çıkmamıştın ki. Hep bir duvardı n, gölgem buna şahitti, gölgem gökyüzüne biçtiği değeri yalnızca duvarda kendisinde görürdü. Gölgem bile yalnızdı.
Bu kadar çok ağlamamalı ve bu kadar çok da ağlatmamalı hayalleri, içine sığabilecek bir şeyler mutlaka yerleştirmeli; vazgeçmemeli. Sen kimsin ki hayallerimi avuçlarının arasına bırakıp kendimden sırf senin için vazgeçeceğim? Sen cismi bile belli olmayan ardı arkası kesilmeyen bir hayalden başka bir şey değilsin ki, bir hayal uğruna hayallerimi mi erteleyeceğim?
Seni düşünmekle başladığım peri masallarının değneksiz perisi olmayacağım artık. Ölümüne nispetsen ölümüne kısmetiysen başkalarının, ölümüne vazgeçmek gerek senden. Kafiye yağmuru ıslatıyorsa seni bir kez daha, sadece harflerin hatırı için... Senin hatırın kalmadı gönlümün üç yüz altmış beşinci sayfasında. Bir yılı aşkın düşler kurdum senin için, papatyaların yaseminlerle dostluk mevsimi olacaktı bu aşk; yalnızca bizim için... Gözümden akamayan yaşların yaş aldığı üç yüz altmış beşinci günümdeyim. Sana doğmak sende var olmak bir başkasına kalbimde yaşamak hakkını dahi vermemek demekti. Hayalet sevgilim, ama'ların âmâlara yakışmadığı üç yüz altmış beşinci sensizliğimdeyim.
Bir gün, gün, gece vaktinin arzuhalinden çıkmış umut taciri olursa elimden tutacak olan adam benim yalnızca ve sadece tüm kalabalığımda sevdiğim tek adam olacak. Sana da günaydın sofraları kurulacak, yalnız zeytinin, küflü ekmeğin, pişmanlık reçelinin sürülmekten aciz korkak keşkeleri gibi.
Sen uyandığında ben yeniden doğacağım bir başkasının gönlünün rağbet görmüş akıllı sevi bahçesinde. O benim, ben onun, sen ise yalnızca yalnızlığın olacaksın.
Olacaksın sevgilim, biliyorum; elbet sen de bir gün yalnızca yalnızlığın olup nefes kısmetlerinde kısmetsiz kalmanın ne demek olduğunu anlayacaksın.

11 Eylül 2016 3-4 dakika 464 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar