Kırgınlıkla Örülmüş Yolların Ötesinde

Dün, mutluluğun başka bir evrende yaşandığını düşündüm. Bugün ise, hüzünle örülmüş yolların ağırlığını omuzlarımda taşıyorum. Kaç kere dertlere sarıldım, bilmiyorum. Hayatımın her dönemi eksik parçalarla dolu; varlığın anlamını kavrayamadan, gölgeler arasında savruldum.


Ruhumun derinliklerinde çatlaklar açıldı. Anılar, yanan odun gibi sessizce kül oldu. Mevsimler değişirken, içimdeki ateş soğuk ve suskun kaldı. Zaman, yitip giden bir çayın dibi gibi tatsız, yavan. Anlam ararken, çoğu kez kör düğümde buldum kendimi; akıl ve hisler arasında sıkışmış bir yolcuydum.


Bu bir ceza değil, belki de kaderin ağır sınavıydı. Nereye kaçarsam kaçayım, mutluluk bana yabancı bir şehir oldu. Sevgiyi doğru yere yerleştiremedim; ya ben yanıldım ya da dünya… Aile, en sağlam liman, bazen sular altında kalmış bir gemi gibi uzaklaştı.


Sınırlarımı zorladım, direnmeye çalıştım. Ama bazen yapmak gereken tek şey, kendini dinlemekti. Fazla yük olmadan, olduğu gibi kabul etmekti hayatı. Yaşamak, yaşlanmak ve kabullenmek…


Özgürlük, sistemin dışına çıktığında, aslında içinde bulduğun bir yerdeydi. Fakat açtığın yaraların izi, unutulmayacak kadar derindi. Her bir kırgınlık, seni sen yapan sayfaların arasına kazınmıştı.


Yalansız bir hayat düşledim, ama gerçek dünya hep yamuk ve eğri. Buna rağmen, var olmayı seçtim; kendi gölgelerimle dans ederek, sessizce…


Turgay Kurtuluş 

21 Ağustos 2025 1-2 dakika 74 denemesi var.
Yorumlar