Kırık Bağların Şehri

Bir zamanlar bu şehirde insanlar birbirinin yüzüne bakardı. Çarşıda selam verenin gülüşü, kahvede sorulan “Hayırlı günler”i, pazarda verilen fazla bir domatesin hatırı olurdu. O günler, sokakların taşlarına sinmişti.


Şimdi o taşlar soğuk…

Artık kimse kimsenin gözünde durmuyor.

Her bakış bir sorgu, her söz bir şüphe. İnsanlar yan yana yürüyüp birbirine uzak düşmeyi başardı.


Bir dostum vardı; omzuna başımı koyduğum, ekmeğimi böldüğüm, derdimi anlattığım… Onunla aynı yola baksam da artık başka istikametlere gidiyoruz.

Aramızdaki sessizlik, konuşmaktan daha ağır.

Bir gün fikirlerimiz çatıştı, o çatışma sanki savaş meydanına döndü. Eskiden aynı cümlede buluştuğumuz dil, şimdi keskin bir bıçak gibi ayırıyor bizi.


Sokaklar da insanlar gibi değişti.

Bakkalın yerini zincir market aldı, kahvehaneler suskunlaştı, evlerin kapıları kilitli. Paylaşmak, bir erdem değil, naiflik sayılıyor artık.

Kimin derdi kime dert olsun ki?

Bencillik, bu şehrin yeni anayasası oldu.


Yetkin olmayanlar en yüksek koltukta oturuyor, adalet terazisinin kefesi hep güçlüden yana ağır basıyor. Yalan, gerçeğin önünde koşuyor; çıkar, dostluğun üstüne basarak yürüyor.


Ve tahammül…

O, bu şehrin en büyük kaybı.

Artık kimse dinlemek istemiyor. Sözünü tamamlayamadan ya susturuluyor ya da etiketleniyorsun. İnsanların birbirini anlamak için gösterdiği çaba, yerini “haklı çıkma” savaşına bıraktı.


Belki hâlâ bir yol vardır.

Belki bir gün, sessizliği değil sözü, öfkeyi değil anlayışı, uzaklığı değil yakınlığı seçeriz.

Ama şunu biliyorum:

Bir şehir, dostlarını düşmana çevirecek kadar keskinleştiyse, o şehir artık sadece taşlardan değil, kırık bağlardan da inşa olmuştur.


Turgay Kurtuluş 

20 Ağustos 2025 1-2 dakika 74 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar