Kırık Kalpli Mekânlar-1

Yitik kentin göbeğinde yükselen iğreti gökdelenlerin adeta yukarıya doğru yarışa durduğu, kalabalık toplumun giderek yalnızlaştığı, çoğulculuktan bireyselliğe tercih edildiği zaman diliminde kentlerdeki ortak yaşam alanların gittikçe azaldığı, yeşilin korunmadığı yüzyılı maalesefler içinde kaybederek yaşıyoruz! Bu değişim duygusu gönül bahçemiz de giderek çoraklaştırmakta... Çölleştirmekte... Başka dünyanın havasını çoktan solumaya başladık bile...

Toprağın yerini beton evlere, ağacın yerini plastik ürünlere, yeşilin yerini kimyasal karışımlı ziftli yollara teslim ettiğimiz dönemin içindeyiz gelişen toplumca... Duyarsızlık, İlgisizlik, bakımsızlık ve çaresizlik yaşadığımız ortak alanların korunması da korunmasız kılmış olmalı ki güzelim mekânların kalpleri kırılmıştır, darılmıştır, küsmüştür üzerinde gezilen her hızlı adıma...

Parklar; şairlerin mısralarının tamamlandığı, kitaba gelmeden önce son kez okunduğu, yazarların sayfalarca kitap yazdığı bir türlü nokta koyamadığı cümleleri ağacına yaslanarak nokta koyduğu yer olmuştur. Yalnız kalmak istediğimiz yer olmuştur en yakın parklar; acılarımıza diş sıktığımız yalnız bedenleri bağrına basmış, dökülen gözyaşlarımıza ağaç yapraklarıyla tenimize değerek teselli etmiştir. Amansız anlarımızda sigara dumanında aradığımız tenhalı zamanındaki bir tutam teselliyi yükselen zehirli kıvrımlı dumanı filtresinden geçirmiştir masmavimsi gökyüzüne...

Parklar; aşık olan iki insana bağrını açmıştır sevgililerin her söyledikleri söze... Tutulan her sıcacık ele... Bir türlü dile gelmeyen boğazda düğümlenen duygulara... Heyecandan hızlı hızlı atan kalbe... Dalgalanan saça bir terennüm etmiştir, bedenimizi saran sam yeliyle...

Parklar; yaşlılara eş olmuş derinden bir ah çektirmiştir gençliğinin hasretine... Mazideki anıları çimenine sermiştir, ağaçların yapraklarıyla şarkılar söyleyip, mutlu etmiştir yaşlanan her bastonlu bedenleri...

Parklar; gençlere kimi zaman kaçamak kimi zaman tavlama sahası olmuştur ürkek bakışlara... Güzelliğiyle cesaret vermiş, söylenmeyen güzel sözlere tercüman olmuş 'Seni seviyorum' kelimelerin dile gelmesine fırsat vermiştir, gençler mutlu olsun seven kalpler birleşsin diye...

Parklar; yalnız kalmak isteyene alan açmış, yalnız kalplere kıvrımlı yol oluştur. Alanının her karesine geçiş izni vermiş, gerçek hayatın giriş çıkış kapılarını kapatmıştır yalnızlığını bir müddet ötelesin diye... Bunalan kafayı derin kuyulardan çıkarıp, kalıcı çözümlere merhaba desin... Derin kuyulara tekrar düşmesin diye...

Parklar; aileye oynama alanı, yeşil ovalar olmuştur çocuklar gelişsin...Merdivenleri badi badi çıkıp özgürce kıvrımlı kaydırakta mutlulukla dönerek kaysınlar, yorulduklarında salıncağa binip her sallanışta bir sonraki sallanışta daha yükseğe çıkmanın mutluluğunu küçücük bedenlerde hissetsinler, mutluluklarını tahtarevellide tartıp kaslarını değişik parkurlarda geliştirsin...Halı gibi serili olan çiminde koşarak yuvarlansınlar, vurdukları her topu doksandan gol olsun...iki elini yukarı kaldırıp büyük bir zafer kazanmış gösterişiyle kendilerini bekleyen ailesine koşarak Anne Gool!...Gool! diye sevincini hep beraber saatlerce paylaşsınlar diye...

Parklar; kimsesizlere yorgan döşek olmuştur banklarda günlerce aç-susuz rüyasız uyuyanlara... Sereserpe serildiği ıslak yeşilinde... Karşılıksız ağırlamıştır pahalı olan kapital şehrin orta göbeğinde... Sahipsizleri sahiplenmiştir mekanın en güzel yerinde ...Ağaçlarıyla çatı olmuştur yalnız gezen garip gurebanlara...

Güneşin en tepede dik açıyla geldiği bir vakitte ağaçlarının altında gölgesinde yer vermiştir güneşin döndüğü her noktada... Yorgun bedenlere, daralmış akciğerlere, dünyası dönen insanlara gönlünü açıp bağrına basmıştır hesapsızca... Ağlayan insana teselli olmuştur, ölçülemeyen genişliğiyle...Mutlu olana mutlu olmuştur içindeki zenginliğiyle...

Parklar; uçurumun eşiğine gelmiş olanlara 'hele otur bakalım' deyip sorulara cevap aramıştır, soru işaretinin olduğu devrik cümlelerin sonlarında... Çıkılmaz anlara yön vermiştir en isabetli doğru kararlarla...Kendini zinde hissetmek isteyenlere parkur olup koşturmuştur metrelerce... Patenle yürüyenlere, bisikletle pedal çevirenlere, kendini geç hissedenlere, hızlı gençlerin kaydıraklarına hız katmıştır düz zemininde hızlı dönen tekerleğin altında...

Parklar; bazen kahvaltıda bazen akşam yemeğinde konuklar ağırlamıştır kurulan yer sofrasında... Yanan mangalın kokulu dumanında... Kaynayan semavarın mis kokulu çayında...Keyifle çıtlayan tuzlu çekirdeğinde...

Mekânlarında konuşamayan birikmiş duygusu vardır dile getiremediği gerçek olan aslında... Hoyratça yere atılan her sönmemiş izmaritte kılcal damarları yanar, atılan her plastik üründe nefesi daralır, bankların üzerine yazılan her yazıda yüreğinde bir şeyler oyulur, çizilen her ağacında çiğerine hançer dokunur, yaşanan bir kavgaya şahit olduğunda mekânından utanır, sorumsuz davranışlarda kalp atışları zayıflar, oturduğu çevreyi kirletenleri gördüğünde sadece kalbi kırılmaz dünyası kararır.

Kalbi kırılmayacak mekânlara...

09 Temmuz 2018 4-5 dakika 34 denemesi var.
Yorumlar