Kırmızı Tren

Kırmızı Tren

Günlerdir kırmızı trenle konuşuyorum yüreğimde. Ruhum, bu kırmızı trenin 636 numaralı yolcusu ve tren de 63 numaralı dünya treni. Rakamlarla aram bu kadar iyi değildi, tâ ki okulda öğretmenlerim, ruhuma az önce bahsettiğim numarayı oturtturana kadar. Sonra kırmızı trenle ve numaramla aramda, pek de farkında olmadığım, bir bağ gelişti. Bağımlı olduğum düşünülmesin, sadece kırmızısı ve üstündeki rakam, yolculuğumu daha anlamlı kıldı, o kadar.

Yıpratılmış hayatlar, önüme serildi bu yolculukta, birbiri ardına dizilmiş raylar gibi. Mısralarımı üşüttü, gördüğüm bütün manzaralar. Ben yazmaktan kaçtıkça, sıraya girdi harfler...

eskitilmiş duraklar

rayların ezikliği

ve bir buzlu cam şenliği

görünmek istiyor baharın yüzü

peçesi buzdan

İnsan, başkasının derdine üzüldüğü kadar insandı. Bunu, rayların iliklerinde hissediyordum. Demirden evlerin yumuşaması, buzdan peçesinin yırtılıp, dünyamıza, savaşların olmadığı bir baharın gelmesi için, dua ediyordum. Hissettiğimiz kadar insandık evet, hepimiz...Zihnim, yüreğimden el almış gibi, gül bahçesine dönüşüyordu işte böyle anlarda...

hızla geçen bir tren hikayesi

ve bitmeyen bir göç endişesi

kırmızısı eski gönül gibi

vagonlarında ufka dair söylemler

Gül bahçesine, gönül plağından bir şarkı yakışır diyorum sonra, kendi kendime. Kırmızı trenim, kendi renginden bir kuşa dönüşmeden, açıyorum gönül plağını! Şarkılar bile demirden. Sırrını vermek istemiyordu kışın ardından, karları delen ilk bahar müjdecim! Notası 'aşk' olan şarkı gibi, yığılıp kalıyordum, içimdeki vagona...

buzlu cam çizik dolu

güneşin yüzü uzak

ray ray ray

içimde bir tren dolusu insan

Yazmak, bu kadar ağır gelmemeli diyorum, tekrar ruh çiziklerime. Buzlu camı kırmak istercesine, bağırıyorum uzaklardaki güneşe. Hani batışını görmüştük, doğuşun nerede? Nerede kaldın ey güneş? Ne zaman doğacaksın, savaş çocuklarının üstüne ve ne zaman, bir ekmeği cömertçe bölüşmeyi öğrenecek insanlık, iyilik küflenmeden? Hangi vakit, bitecek bu girdap?

Dağlar, oy dağlar! Dumanın, kırmızı trenin dumanına eş. Hiç durmadan yüreğimi kaplayan sis! Dağılmak için, bir çocuk gülüşünü bekliyor. Eşiğe çömelmiş, bir çocuk gibi bekliyor. Mutluluk kırıntısı dilenmek değil bu, yanlış anlaşılmasın! Ya da anlaşılsın, bazen yetmiyor kelimeler bile, anlayışlı bölüşümlere...Düşüncemi örüyorum ve gücüme gidiyor, kırmızı trenin yaşanmışlıkları. Hayallerimi yokluyorum, vagon bölmesinden. Elime gelen, hırslarla dolu, koca bir tarih. Dumanı, yıkasın diyorum, ateşini de. Bazı ateşleri, su bile söndüremez.

Kırmızı trenle, sohbet ederken buluyorum, sonra yine kendimi, şiir sarıyor, ruhumun bacasını...Çiğdemler ve kardelenler ortaya çıkmadan az önce...Kırmızı trenin penceresinden, ıslık gibi yayılan, işte şu mısralar...Ah şu kırmızı tren!

yoklar durur hızımı

beni kendimle sınar

ufkumu saran bulut

küme küme karanlık

Siyah saçlarımı örüp duruyorum bu defa da, düşüncemin üstüne, zihnim her dağıldığında. Babamı düşünüyorum, bir istasyon şefi duruşuyla. Sanki az sonra bitiş düdüğünü çalacak. Ve az sonra, göğün kapıları açılacak gibi. Ve hiç durmadan, sürgünlüğümü örüyorum, hiç taramadan, düğüm düğüm, kırıklarla iç içe...Oy yüreğim oy! Bu savaşlar hiç bitmeyecek, biliyorum. Belki de çiğdemlerim, çiçek açmayacak bu bahar. Bir taç gibi dolanmayacak, saçlarımın ve ekoseli anılarla dolu, bavulumun üstüne...Bir adı da hayat olan, siyah saçlı, bavulumun üstüne...

İçimdeki bu şarkı, uzayıp gider sonsuza...Saçlarımı, bir rüzgar dağıtır, bir de şarkılar. Yürek yakan şarkılar...Ateşi büyüten rüzgar ve dalga dalga yayılan duman. Dünyamı ve umudumu söndürme! Bırak, ufka doğru yol alsın kırmızı tren! Çuf... Çuf... Çuf...Keskin bir ray sesi işte, şu etrafa yayılan...

...

bir düdük sesi kadar uzakta

istasyon dolu sevinç

güneşin yaman dansı

ruhum dökülmeden az önce

haydi! toparlan diyor istasyon şefi

şimdi inmek vakti

bahar

yeniden dirilmekti

ve her yolcunun bir bavulu olmalı

ray

ray

ray

İçimde kocaman bir bahar var

uzar gider sonsuza...

ŞuMerCan / 28.03.2021

28 Mart 2021 3-4 dakika 242 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 3 yıl önce

    Servetifunun Döneminde resim ve fotoğraf altına şiir yazma akımı vardı. Başka örneklerini de gördüğüm şiir mısraları arasına ben merkezli hikaye ya da genel anlamıyla deneme yazmak da benzer bir durumu hissettirdi. Ve çok başarılı buldum. Şiir birikimi zayıf benim gibi okurlar için kapalı imgeler açığa çıkmış, duyguları daha anlaşılır olmuş. Bir şiirin gizleri olduğunu belki bilmez diğer okurlar ama bu bilgiye vakıf olmamı sağlayan dostluk... İyi ki varsın.