Kısır Ölgü

Tahterevalli üzerinde bir yükselip bir tepe taklak düşen hayatlarımız...
Dikiş tutturmaktan ibaret olsaydı yaşamak, muhtemelen hepimiz
en az ilkel insanlar kadar çıplak kalırdık.
Bir de şu var:
İğne deliğinden geçiremedik hiç aşkı!
Dikiş tutturmaktan ibaret olsaydı yaşamak, çıplaklığımızdan aşkı sorumlu tutacaktık!
Zaman her şeyin ilacı derken, zaman bizim yerimize affeder demeye getiriyoruz sözü aslında. Affediyor zira. Tüm sadakatsizlikleri, yalanları, soruları, cevapları, talihi, sevdiğimiz adamları...
Bomboş bir harita gibi kalıyor aklımız; ne çizersen çiz, bu saatten sonra, hiçbir yol yedi yaşındaki gözlerimizin görebildiğine çıkmayacak!
İnsan kendi kefeninin kokusunu öğrenmeye çalışırken, onun üzerinde nasıl duracağını düşünmeyi akıl etmez çoğu zaman.
Zira hiçbirimiz yedi yaşında değiliz artık.
Yalnızlık öyle abartılası bir kavram değil aslında. Yalnızlık öyle büyük, öyle vahşi, öyle kudretli, öyle muazzam değil aslında.
Küçülen biziz!
Korkaklaşan, güçsüz düşen ve ekmek gibi ufalanan...
Romanın sayfaları arttıkça kelime benliğimiz, kelimeliğimiz cümleler arasında görünmez bir hal alırken, yan anlamlarımızı kaybediyoruz.
Eş anlamımıza tercih ediliyoruz!
Lûgattan kaldırılana dek sürüyor yok oluşumuz.
Sonra bilmem kaçıncı yüzyıldan kalma bir ?şey' oluyoruz.
Talihimizin bedbahtlığı Tanrılardan geliyor olsaydı, eminim, dudakların bu kadar öpülebilir bir organ olmazdı.
Tanrılar ne anlar ki
Öpemediğimden!

15 Haziran 2011 1-2 dakika 4 denemesi var.
Yorumlar