Kokular

Kitap kokusunu sevmeyen var mıdır? Ben çok severim. Bir kitapçıya girdiğimde, burnuma çalınan o güzel kokuya hayranımdır.
Bazen kitapları incelerken alır, içlerini açar koklayıp öyle bırakırım yerine. Bir kitaba başlamadan önce, koklar öyle başlarım okumaya.
Ohh bana mis gibi gelir.
Herkes sevmeyebilir bilemem elbette.
Kızarmış ekmek nasıl güzel kokar. Karnım aç değil mi dedin, ama kızarmış ekmek kokusunu duyup da yemek istemeyen insan olur mu? Bilmiyorum.
Bir lokantaya ya da restorana girdiğimizde; hani yemekleri beklerken duyduğumuz o koku insanı nasıl cezbeder. Yemek bir türlü gelmez. Ne zordur beklemek. Bir de yan masaya gelip de size biraz daha geç geldiğinde iyice çıldırır insan.
Parfüm kokusu vardır bir de. En çirkin bakımsız kadını bile çekici hale getiren.
Sinir olduğum bir öğretmen arkadaşım vardı. Hani derler ya, kıl biri. Aynen öyle. Bir gün oturduk yan yana, masa başında bir konu inceliyoruz.
Aman tanrım!
Bu nasıl güzel bir losyon kokusu.
İçimi gıcıkladı.
Neredeyse aşık olacaktım o gıcık öğretmene, losyon kokusu yüzünden. Ben Türk kahvesine bayılırım. İçmeden önce şöyle bir ohhh diye koklar içmeye başlarım. Naftalin kokusuna bayılırım.
Didim'e tatile gittiğimde Yasemin çiçeğinin kokusuna hayran kaldım.
Çarşılarda gezerken, restoranların, lokantaların önünden geçerken duyduğumuz koku da insanı cezbeder. Yine Didim'de görmüştüm, sıcak sıcak yemeği bir tepsiye koyup yola çıkarıyorlar. O kokuyu gelen geçen koklasın da açlık hissetsin, restoranımıza gelsin, diye ha bire yemekleri dışarı çıkarıp gezdiriyorlar.
Bazen de kötü kokular duyarız. Özellikle tramvaylarda, yolcu otobüslerinde ter kokan insanlarla iç içe yolculuk etmek beni çileden çıkarır.
Bir küçük ilçede yaşamıştım. Oradan Eskişehir'e gelip giderken köylüler binerdi. Otobüsün içi, inek, koyun kokardı.
Bir köye indiğinizde orası da koyun, inek kokar.
Ben severim o kokuyu da. Bir bayan arkadaşım vardı. Hafta sonları köyüne giderdi. Döndüğünde koyun kokardı.
Eşime sarıldığımda onda duyduğum sigara kokusu da beni cezbeder.
Normalde sigara kokusunu sevmem. Ama eşime sarıldığımda bayılırım. Çünkü eşimin kokusu.
Bazı kapalı ortamlara girince havasızlıktan insanın burnuna kötü bir koku çalınır. İçeride oturanlar o kokuyu alamaz. Dışarıdan gelen duyar o kokuyu yalnızca.
Her insanın bir kokusu varmış.
Kokunu özledim derler ya.
Genelde hasretini çektiğimiz kişinin eşyalarını koklarız.
Yatak sen kokuyordu.
Kuzenimin babası öldü.
Montunu bir poşete koyup gardolabının üzerine sakladı. Ara ara çıkarıp kokluyor. Ağlıyor, ağlıyor. Babama kokuyor diyor.
Kokular... görülmez, tutulmaz ama hissederiz
Ben seni görmesem de, kokunu duymasam da uzaktan seviyorum demiş Cemal Süreyya.
Birinin kokusunu özlemek acıtır insanın içini.
Mendil Sen Kokuyordu, Necmettin Yalçınkaya'nın güzel bir öyküsünü okumuştum. Öykünün adına bayıldım
Çam ağacının kokusu, yeni biçilmiş çimen kokusu, pişen etin kokusu, pişen yemeğim kokusu, sabun kokusu, şampuan kokusu... Bir camiye girdiğimde duyduğum o mistik koku... kokular... kokular... Yârin kokusu, sevgilin kokusu, evlat kokusu, baba kokusu, anne kokusu, Türkiye'nin bile kokusu varmış. Dış ülkelerden girenler duyarmış. Kokusunu bile özlerlermiş ülkelerinin. Sıla kokusu... Japonya balık kokuyormuş:)

Bu yazım daha önce www.edebiyatbahçesi.net sayfasında da yayınlanmıştır.

01 Mart 2015 3-4 dakika 76 denemesi var.
Yorumlar