Kolektif Alan 14

İlk ittifaklar yapılana kadar Yer Gök ittifakı o güne kadar bilinen hafızalarda olan bir anlam ve anlayış değildi. Hiç olmayan yeni bir oluşumdu. İttifaklar birer üretim ilişkisi ve üretim hareketiydi.

Üreten ilişki ve ittifaklar doğa karşısında bulduğu ile yetinen bir çaresizlik değildi. Yer ve Gök ittifakı üretim gücünden kaynaklı olan nedenlerle “bağıl kararlar alıyor, hükümler veriliyordu”. Bunlar inanılmazdı!

İnanılmaz olanların tümü Yer’in ve Göğün iç içe olan kolektif ve ittifakı üretim güçleri ile kolektif özneli kolektif irade gücünden ile ileri geliyordu.

El; “Yer’i ve Gök’ü size verdim” derken ittifaklar, hem o güne kadar birbirini avlayan yapılara inanılmaz geliyor olmasını dikkate alıyordu. Hem ittifakın özne gücü ve kolektif aklından bahsediyordu. Hem ant içilen, üretim yapılan alanlarla; üretim nesneleri “verilme” söyleminin içindeydi.

Yer, Gök söylemi birbirlerine üreten bağla ilişkin bir bağlam olmakla, üreten her bir kavimdi. Üretim gücüne ve üretim nesnesine sahip olanlardı.

İşte Yer Gök böylesi ayrı ayrı geçmiş bekraund anısı olan; üreten ittifaklı, dinamik yapılı, zenginliği ve kolektif sahibi yetileri olan organik yapılardı. Göz dikilen kolektif sahibi yetilerdi. Göz dikilene sahip olanlar rıza verecek olanlardı.

Rıza verecek olanlar kolektif haklardan feragat edip eğri düşünceler içinde kolektif mülke sahip oluşla iradeyi ele geçirecek tuzaklı söylem içinde Yerdeki ve Gökteki “mülkün sahibini” kabul etmiş; mülkün sahibine iman etmiş olmakla özel bir inanç içinde “yer gök kavimleri” oluyordular.

İkinci tuzak da kavmine söz söyleyen İbrahim ve Musa’nın; mülkün sahibi El ile kolektif kavmi arasında aracı olmalarıydı. Aracılık yapma işi İbrahim’i, Musa’yı kişiler gözünde; kolektif alan dışında, kolektif alan üzerine etki eder biçimiyle bambaşka bir konuma oturtuyordu.

Böylece aracı söylemle olanların söylemlerden içkin tuzaklı ihtirasları El ‘in kendisiydi. Aracılar El ‘di. El de aracılardı. Aracıların etki alanı kendi grubunun ve giderekten de kendi kavmin içindeydi.

Hali hazırda somut duran kolektif mülke karşı Yer’de Gök’te mülkün sahibi söylemli savı olan kişilerde kolektif grup içinde kurnazlığa akıl erdirenlerdi.

Özel mülkiyetliye aklı erikler gerek mülkün sahibi söylemleri nedenle gerek ittifaklıları gözünde başka konuma oturmaları nedenle gerekse de misyonlarının uyandırdığı saygı korku nedenle kendi İnanırları olan kavmine “ben de sizin gibi bir insanım” diyorlardı.

Aracıların diğer bir üçüncü etki alan yüzleri de yerde ve gökte mülkün sahibi diye tasavvur ettikleri gücün hem sistem içinde olmayan hem de kavmin sahibi olmakla “sırlanmış, görülmeyen, gizli bir özneydi”. Mülkün sahibi söylemi, eğriliğe aklı erik olmakla gizlilik güden kişilerin gizledikleriydi.

Aracılık İbrahim ve Musa gibi aracıları kolektif alan dışına çıkaran, onlara misyon yükleyen sözdü. “Ben de sizin gibi bir insanım” sözü bu misyondan ötürüydü. Kavmi içinde hiç kimsenin yapamadığı seçilme işi içinde haberci, mesajcı bir güç oluyordular.

Seçilmiş mesajcı (vahiyce) güç sahipleri “Ben de sizin gibi bir insanım” dese de seçilmiş özel mülk sahipliğine aklı erik misyonlarıyla ortamı etkileyenler, kavim üstü oluyordular. Mesajcılar (apilular) ittifakları önce mülkün sahibi ekseninde parçalayacaklardı. Sonra ganimetçe bir mülk sahibi ekseninde tevhit inancına dönüşecektiler.

Böylece yer ve gök topraklarını size “verdim” denen genel söylem içinde fiil, sahip olunma failinden belliydi. Kolektif ittifak dahilindeki kolektif alanın birer bileşeni olan meslek sahibi Yer’in ve Gök’ün sahibi “veren” söylemi ile veren de verilenin sahibi olma söylemiyle tescil edilmişti.

Yer’in ve Gök’ün sahibi terdeki ve gökteki mülkünü vekaleten İbrahim’e Musa’ya veriyordu. Kolektif sahiplik hakkı da İnanırların rıza vermesiyle İbrahim, Musa aracılığında rızaları alan da El ‘di. Mülk vermeye karşılık rıza vermeydi. Vaade karşı razı olunmaydı.

13 Nisan 2023 3-4 dakika 1084 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar