Köy Aşkları
Eğer toplumları kentli ve köylü toplumlar diye ikiye ayırırsak, toplum olarak biz köylü bir toplumuz. Bakmayın kendilerine "seçkin" vasfını yakıştıranların köylü ve köylülüğü aşağılamalarını. Onlarda da iki nesil geriye gidin köylülük olgusuyla karşılaşacaksınız.
Ben köyde doğdum, büyüdüm ta okumak için köyden çıkana kadar. Ben kendimi şanslı olarak görüyorum her ne kadar bir köy aşkı yaşamasam da.. Çünkü doğayla iç içesiniz, hayvan sevgisi küçükken ruhunuza işleniyor. Ve en önemlisi hiç okuma yazma bile bilmeyen o insanlarda o dervişane duruşu görüyorsunuz. O büyük bilgelik.O olaylara bakış açısındaki insan sevgisi ve çok boyutluluk.Bu duruşa "hikmet" demek yeridir.
Tabii konumuz köy aşkları. Çeşme başında yaşanan,dere boylarında el ele gezinmelerle taçlanan, kimi zaman bir samanlıkta kimi zaman bir düğünde boş bir zaman kesitini yakalayıp kısa kısa konuşmalar. Köy kızlarının aşklarını işledikleri el işlemleri. Kimse bilmesin diye sevdiğinin isminin ilk harfini bir kuş gagasında ya da çok farklı bir şekilde işleyen köy kızları. Ve o işlediklerini ister o kişiyle evlensinler ya da evlenmesinler hep saklayan köy kızları.
Her aşk sonuçta özünde bir saflık taşır. Ama köy aşklarında bu saflık çok farklı boyutlarda tecelli eder.
Yarıyıl tatillerinde köye giderdim. Amcamın benimle yaşıt oğlu Ercan her şeyi kafasında tutardı bana anlatmak için. Bir gün yine dışarda oturmuştum, köy çeşmesini çok rahat gören bir yerde koyunları otlatıyordum. Benim işim de koyunlara göz kulak olmaktı bir kaç saat için. Ercan yanıma geldi. Bana :"Şimdi çeşmeye bak, orda Zeki ile Aysel göreceksin, bunlara dikkat et, birbirlerine sırıl sıklam aşıklar. Çeşmenin başına gelirler her gün sözde su doldurmak için, hep su sıralarını başkalarına verirler. Saatlerce böyle birbirine bakarlar.Hiç konuşmadan"
Ercan gittikten sonra o yarıyıl tatili boyunca hep dikkat ettim, o ikisi hep o çeşmenin başında, hiç konuşmadan sadece gözleriyle anlaştılar. Kimbilir belki gözleriyle binlerce defa birbirlerine "seni seviyorum" demişlerdir. Ya da "ez te pir hezdikim."
Bazı aşklar vardır, tek boyutludurlar, ama o tek boyut bir çok boyutu da içinde taşır.Mesala platonik aşk dediğimiz sadece bakışlarla. Bazı aşıklar da sadece kelimelerle sevişirler. Ne bir dokunma, ne de başka bir şey. Bazı aşklar da cinsellik üzerine kuruludur. Gerçi bu tip aşklara "libido" demek daha uygundur. Şimdi bazılarınız merak edecektir, o ikisi evlendiler mi diye. Maalesef .Hayır. Ama bütün köyün haberi vardı bu aşktan ve sessiz bir sözleşme ile hem her ikisini anlıyorlardı hem de bunu ailerine söylemiyorlardı. Ne de olsa köy yerinde aşk ayıp bir şeydir!
Ondan sonra benimle yaşıt olan bizim yan komşumuzun kızının aşkına şahit olacaktım. Ama evlendiler bunlar. Sanırım iki tane de çocuğu var şimdi. Kız tarafı yan komşumuzdu, erkek tarafı da aslında bizle komşu sayılırdı. Bizim ev her iki ev arasında kalıyordu. Erkek ikide bir tandır evinin üzerine çıkardı kar küremek için, kız da ikide bir sobanın külünü atmak için dışarı çıkardı. Ve uzun uzun bakışırlardı. Bunlar şanslıydı, akrabaydılar, böylece daha fazla görüşme imkanları olurdu yüz yüze. Yine Ercan'ın deyimi ile "Bu aşk olduktan sonra ne sobadaki kül biter, ne de tandır evinin üzerindeki kar."
Kız kaçırma olayları da zaten tam hikayelik mevzular, hiç oralara girmeyeyim, ne kadar çabalasam da çıkamam. O da başka bir hikayenin konusu olsun.
Bir de erkek tarafı askerlik yapmadan kolay kolay kız verilmez ona. Çünkü Anadolu insanı bilir, gurbette hem de silah altında hasretlik çekilmez. Hatta bir köylüm sevdiğini görmek için kendi kendisini vurdu. Rapor aldı köye geldi, hasretlik giderdi, tekrar birliğine döndü.
Erkek, askerden dönünce tüm köylü seferber olur, onu evlendirmek için. Fısır fısır konuşulur ağaç gölgeliklerinde, taş üzerinde sohbet esnasında. Erkek kendisi için düşünülen kız evine gider, kızın ailesi bundan haberdardır, ses çıkarmaz. Kız da ikide bir salınıp gelip gider, erkek onu daha rahat görsün diye. Ben çok tanık oldum. Resmen bir tiyatro oyunu. Özellikle abim askerden döndükten sonra. Gerçi abimin kafasında vardı biri akrabaların zoruyla kız evine giderdi. Zaten kızlara bakmazdı, onun yerine ben bakardım...
Son üç yıldır, köyün belli noktalarnda olan çeşmeler kaldırıldı. Şimdi her evin kendi çeşmesi var. Artık çeşme başında başlayan aşklar da yok.. Ama her ne olursa olsun yine o temiz köy aşkları yaşanır, çünkü aşk her yerde.. Hatta güneşin dünyayı ısıtmasında bile.
sağlam bir kaleme rAstladım heralde ... Tebrikler