Köylerde Kadın Olmak

Kadınlarımızı, anneleri, gelinleri, gelinlik kızları köylerimizde tanıdım; çeşme başlarında testisine su doldururken. Çeşme başında tanıdığım kadınlar daha 30’lu yaşlarda vücut ölçülerini yıllar önce kaybetmiş emekçi kadınlardı. Çay kıyılarında çamaşır yıkıyorlardı bazıları da…

Kadınlarımız cefakârdır, fedakârdır, üretkendir. Köyde bağda-bahçede, tarlada çalıştılar. Tarlada orak biçerken hallerini gördüm. Yüzleri ter içinde, renkleri alev alev alevdi. Dirgen, tırmık ellerinde ot devşiriyorlardı çayırlarda…

Yüce dağlar yamaçlarında gördüm kadınlarımızı. Koyun sağıyorlardı günün geç saatlerinde. Yün çorap örüyorlardı. Önlerinde kalabalık koyun sürüsü, yanı başlarında çomar köpekleriyle. Yayla düzlüklerinde koyun güdüyorlardı bazı günlerde.

Çay bahçelerinde çalışıyorlardı Karadenizli kadınlar. Sırtlarında sepetleri. Çay yapraklarından ellerindeki yeşermişti. Mısır tarlalarında çapa yapıp, yayla yollarını yürüyerek tüketiyorlardı.

Ve Karadeniz boylarında fındık toplarken gördüm kadınlarımızı. Toplanan fındıkları çuval çuval satış yerlerine taşıyan kadınların iki büklüm yürüyüşlerini gördüm. Mısır tarlalarının ekimi, ürün devşirmesi de benim Karadenizli bacılarımız omuzlarına yüklenmiş bir kamburdu yıllarca.

Sadece Karadenizli kadınlarımız mı gözlemledim? Elbette hayır. Marmara Bölgemizin kırsal kesimlerinde bulundum mesleğim gereği. Marmara Bölgemizin köylerinde daha fazla çeşit ürün ekilir. Buğdaydan, arpaya, mısıra kadar ne kadar tahıl çeşidi varsa hepsinin ekim ve hasadı yapılıyordu. Keteni, şeker pancarını, ayçiçeğini de ekleyelim bunlara. Her ürün yılın değişik mevsimlerinde ekilip devşiriyor. Kadınlar her işin başında çalışırdı erkeklerle birlikte.

Hayvan beslemeden olmaz. Sığırlar, kümes hayvanları, koyun keçi beslenir köylerimizde. Hayvanların bakımında beslenmesinde görev aldıkları gibi süt sağım işlerini kadınlarımız yapar.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda kadınlarımızın cephede, cephe arkasındaki fedakârlıkları gıpta edilecek düzeyde olmuştur. II. Dünya Savaşı yıllarında erkeklerin 3 yıl ve daha da uzun süre askerlik yaptığı bilinir. Bu yıllarda köylerimizde kadınlar ekim, biçim işlerini erkekler gibi yaptıklarını ninelerimizden, annelerimizden dinledik.

Ve güneyin Çukurova’nın kadınlarını Yaşar Kemal’in ölümsüz eserlerinden tanıdım. Burdurlu yazar Fakir Baykurt’un bölgesinin kadınlarını da tanıttı kitaplarında. O’nun Irazca Ana’sı filmlerde de başkahramandı. Ege’de tütün toplayan kadınlarımızı Necati Cumalı ile tanıdık. Kemal Tahir’in Karılar Koğuşu, O kitapta anlatılan klasik deyişle söyleyelim yolu hapishanelere düşmüş kader mahkûmu kadınlarımızın hazin halleri içimizi acıtır.

Köylerde kadınların hallerini betimlemeye çalışırken erkeklerin çalışma yaşamına katkı vermedikleri söylenemez. Erkekler de çalışıyor fakat kadınlar kadar değil. Tarlada, çayırda birlikte çalışılır. Akşam olur, çalışmaya paydos. Eve dönüldüğünde yemektir, bulaşıktır kadınların üzerinedir bu işler. Çamaşır, sökük, yama, dikim işleri…

Peki, kadınlarımızın hakları ödenebilir mi? Erkekler ne düşünüyoruz bu konuda? Duygudaşlık yapabiliyor muyuz? Emin değilim!

Devam edecek…

31 Ocak 2020 3-4 dakika 146 denemesi var.
Yorumlar