Küçük Bir Oğlandım-4

Bu sefer emindim çocuk esirgeme kurumuna gönderileceğime. Ve öylede oldu. Yeni şef beni kucağına aldı ve dedi ki ibrahim şimdi sen büyük bir adam oldun, artık hayatla başbaşa kalmayı biliyorsun dedi. Ben mi biliyordum başbaşa kalmayı, Güldürmüştü yeni şef beni. Ağzımı açıpta bir şey demedim ve doğru esirgeme yurduna gittim. Burada da yeni arkadaşlarım oldu. Hemde bir çok. Hepsinin hikayesini öğreniyordum yavaş yavaş. Çoğunluğu benim gibiydi ailesi depremde yok olmuş çocuklar. Birde terkedilenler vardı yine benim gibi acılarla büyümüş ve bir polisin bulduğu çocuklar. Dinledikçe ağlıyordum bizim çocukları. Kendi acılarım aklımdan çıkıyormuş gibime geliyordu. Oysa bencil birisiydim ben yine kendi acılarıma ağlıyordum kabullenmesemde. Nereden bileceklerdi ki hemterkedildiğimi hemde bir depremzede olduğumu. Yıllar çabucak geçivermişti burada . Bir aile benim okuma isteğimi ve polislik hayalimi öğrenince beni devlet yurduna yazdırmışlardı. Burada daha güzeldi her şey. Beni buraya yazdıranlar unutmuşlarsada beni harçlığımı kesmiyorlardı hiç. Nüfus cüzdanıma para yatıyordu her ay. Ve arkadaşlarımın beni yine gözyaşlarıma boğdukları bir an geldi. Onsekiz yaşıma giriyordum işte. Tüm yurt yöneticileride dahil olmak üzere güzel bir doğum günü hazırlamışlardı bana. Kimseye yapılmayan cinsinden. Sanki sen bunu hakkettin diyorlardı gözümün içine bakarak. Bende Sevinçten yutkunarakta olsa gülümsemeye çalışıyordum. Ve bir kıza aşık oldum . Onlarca sayfayla anlatabileceğim doğum günümün bile önemi kalmamıştı onu görünce. İnsan aşık olur muydu hiç. Evet olurdu kardeşim hemde sapıtacak kadar aşık olurdu, heyecandan konuşamayacak karşısına geçipte gözlerinin içine bakamayacak kadar aşık olurdu bir insan. Üç yıl geceleri evinin önünde yangın çıkar deprem olurda onu kurtarırım diye bekleyecek kadar aşık olur du insan. İsmini tarifte ademezdi başlarda kimselere. Sonra ona sevda demeyi düşündü bizim İBO. Sevda birisine ondan bahsederken artık sevda öyle sevda böyle diyordu. O saçlarına doyamıyordu ki bir türlü. Aynı sınıfa düşmüşlerdi işte. Her ders artık bir tutam kara saç olmuştu ibo için. Gözlerini alabildiği nadir zamanlarda yazılı sınavları cevaplardı ibo. Sözlülerde bile tutamazdı gözlerinin ferini. Kayıverirdi o bakılası saçlara. Ve okul öğretmeni yerlerini değiştirmişti herkezin. Öne düşmüştü ibo. Sevdiği kızın yüzüne azda olsa çaktırmadan bakabilecekti bel ki ama bu çook riskliydi ne derdi neden bakıyorsun derse. Çoğu kez sevdanın yüzüne bakarken sevda kafasını kaldırıyor diye etrafındaki kızların bacaklarına bakmıştı ibo. O bacaklar ibo için güzelliklerinden öteye bir sığınaktı bakışlarını seri şekilde kaçırabildiği eşsiz bacaklar. Ve ibo sevdanın yüzüne bakamaya bakamaya ayakkabılarını ezberlemişti. Siyah bir nuke varsa sevdaydı veyahut boğa resmi olan kahverengi botlar . İçi yesil olan düz tabanlı bir ayakkabıda sevdanındı.
Lise de gelip geçiyordu işte. İbo söylemek istemişti sevgisini. Ve öylede yaptı. Ama yüzüne bakamayacağını bildiği için tutulabilme ihtimalini de düşünüp mesaj atmıştı sevdaya. Kalbi duracakmış gibi atarken geri gelecek mesajı bekliyordu ibo. Mesajında da yazmıştı özellikle sevda cevabın evet te olsa hayır da olsa lütfen arama ben konuşamam mesaj at yazmıştı. İbrahim yurtta heyecanla bekleşirken yemekhaneden aşçının sesi duyulmuştu. Haydi evlatlar yemek hazır. İbrahim zar zor bir tabak yemek yiyebilmişti. O an için en sessiz yer olan yurdun banyolarının bulunduğu hole girmişti. Ve ibonun en istemediği şey oluverdi. Sevda arıyordu. O kadar da arama diye mesaj atmıştı ibo konuşamam demişti mesajında. Ve dördüncü çalışında açtı telefonu. Sevdasının konuşmasını bekliyordu ibo. =alo= dedi sevda. Öyle, hüzünlü gibiydi ses,bakkaldaki adamın sesine hastahanedeki doktorun sesine benziyordu şimdi sevdanın sesi. Kötü birşeyler söyleyecekti kesinlikle.=alo= ibrahim nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde boğazının şişdiğini hissetti kızarıyordu sanki. Ve o an için tek çare olarak gördüğü bir arkadaşına veriverdi telefonu. Arkadaşı gençliğin verdiği rahatlıkla ve konu hakkında bir bilgisi olmadığı için lakayıt tavırlarla konuşmaya başlamıştı sevdayla. Alo ne var demişti ibonun arkadaşı. Sevdanın seside değişivermişti bu beklemediği ses tonu karşısında...
...
İbo kendini nöbetçi öğretmenlerin yattığı odaya kilitlemiş ağlıyordu. Aslında ağlıyor da denilemezdi çünkü nefes almakta zorlanıyordu. Göğsü aniden inip aniden şişiyordu. Ölüp ölüp diriliyordu ibrahim deyim yerindeyse. Ve telefon çaldı bu anda. Yine sevday dı arayan. Gözlerindeki yaşları güçbela dağıtabilen ibrahim sevdanın aradığını görebilmişti nihayet. Telefonu açmamaya karar vermişti. Ama artık herşeyin bittiğinden emindi. Kendini herşeyi unutmuştu ibrahim. Telefonu açtı yinede içindeki tüm hayırlara karşılık. Bu sefer teldeki erkek sesiydi. İbo ile mi görüşüyorum demişti. İbrahim sesine hakim olarak evet diyebilmişti sadece, telden uzaklaşıp yine derinden bir hıçkırık ve ağlama dalgası geçirdikten sonra telefonu kulağına dayadı. Telefondaki ses sürekli hakaret ve tehtitler savuruyordu kendisine. Seni savcılara aldırayım mı nezarete attırayım mı felen diyordu. İbo gel aldır bana nezaret yakışır demek istiyordu ama iboya dagüvenen birileri vardı nihayetinde. Gel aldır diyemedi telin ucundaki kişiye. Telefonu kapatınca ibo düşünmeye çalışmıştı birazcık. Konuştuğu kişi sevdanın babası olmalıydı. Ve babasına hk verdi ibrahim. Kendi kızınada birisi önce mesaj çekip sonra dalga gecer gibi konuşsaydı ibo da aynısını yapardı. Bunları unutmaya ve yeni bir sayfa açamasa da satırbaşı yapmaya karar verdi ibo. Artık sevdiği kız mezun olmuştu liseden. İbo kendini toparlamaya başlamıştı hemen. En eski kararına hayata düşman olmaya başlamıştı yine. İçinde ki nefreti kimseye göstermiyor uysal birisi gibi davranıyordu. Bu nefretin herkezde olduğunuda biliyordu ama kendi içindeki nefret bambaşkaydı. İbonun nefreti öyle fertlerin acı çekmesiyle bitmeyecek bir nefretti. İbo hayata küsmüştü nedense. Dünyaya küsmüştü. Elinden gelse herkezin beynini söküp yerine sevmekten ve saygı duymaktan başka işe yaramayan organlar takacaktı. Bu kadar nefret ediyordu işte ibrahim o beyin denen mekanizmadan, devden, organdan.
İbrahim üniversiteyide aynı şekilde içine kapanıp bitiriip gitmişti.
Şimdi bir dedektif olacaktı ibrahim. Sokakta ki kader ortağı kardeşlerini kurtaramasada büyük suçlularla uğraşacaktı işte.

Not: Yazdıklarım hayalimden hayalinize anlık aktarımlardır. Eylenceli anlar size, her saniyenin tadına varmanız dileğiyle.

el_deli
=Masa Başında=

05 Nisan 2010 6-7 dakika 7 denemesi var.
Yorumlar