Kültür ve Tohum

Kültür köken olarak ıslah etmek, iyileştirmekten gelir. Bir insanı, bir bitkiyi ıslah edince yani fazlalıklarından, kötü olan yanlarından uzaklaştırınca kültürlü bir varlık meydana geliyor. Kültürlü olmak demek daha bir kendine ve çevrene uyumlu, saygılı biri olmak demek. Kültürün bu kadar dar bir anlamı yok. Kültür her toplumda çağlar boyu biriktirilen, bir imbikten süzülüp gelen o toplumun ortak değerlerinin bir toplamı, öz unsurları. O insanların rahatca hareket ettikleri, kendilerini özgür hissettikleri bir yaşam alanı.

Her millet kendi tarihi boyunca bir birikim meydana getirir. Ve bu birikim onun hayatı kolaylaştırmasında, daha bir şevkle yaşamasıda etkili olur. Bu kültür birikimi belirli bir milletin ferdi olmak yanında yaşanılan coğrayanın etkilerinide içine alır. Ortak bir tarihi paylaşmaları, aynı coyrafyanın şartlarından etkilenmeleri onları değerler etrafında bir araya getirir. İşte vatan aynı gelenek ve görenekleri yaşayanların buluştuğu bir kara parçasıdır.

Ortak kültür deyince ilk akla gelenler yemeklerimizdir.Ve bu yemeklere tat veren, özünde olan sebzeler, meyveler, etler, baharatlardır. Yani bu toprakta yetişen bitkiler ve o bitkilerle beslenen hayvanların etleri sütleridir.Basit gibi gelecek ama derler ya "Bana ne yediğini söyle sana kim olduğun söyleyeyim" bu sözün ince bir anlamı vardır. İnsan hayat görüşünde, oturuşunda kalkışında yiyip içtiklerinin etkisi vardır.

Üzerinde yaşadığımız topraklarda binlerce yılın birikimi olan bir tarihi barındırdığı gibi çok çeşitli bitki ve hayvanlarıyla doğal zenginlikleri vardır. Bu zenginler birden olmamıştır. Binlerce yılın doğanın ve insanların yaptıkları seleksiyonlarla (ıslah ederek ya da kültürel olarak, kültürlendirerek ) oluşturdukları bir yaşam alanı oluşmuştur. Bu Avrupa da Amerika da Çinde Kendi has bir kültürü vardır.Bu çeşit bolluğu büyük bir zenginlik ve yeni zenginliklerin doğması için bir kaynaktır.

Doğal olarak günümüzde büyük bir iletişim ve ulaşım trafiği ile dünya küçük bir köy haline gelmektedir. Altını çizmek lazım küçük ve tek bir köy haline gelmektedir. Çeşitlilikler kalktıkça yörelere has farklılar kaybolmakta tek sesliklik ortalığı kaplamaktadır. Bu tek bir melodi, tek bir renkten oluşan bir dünya ya doğru gitmek değil midir.Ben dünyanın bir köy olmasını istemiyorum bir çok farklı köylerden, farklı anlayışlardan farklı kültürlerden oluşan koca bir dünya istiyorum. Kulaklarımda devamlı aynı kopyalanıp çalınan melodileri değil yaşayan canlı melodileleri duymak istiyorum.

İnsanların temel ihtiyaçlarını karşıladıkları yiyeceklerin aslı tohumdur.Bir milletin, ben farklıyım giyimimle konuşmamla farklıyım, ben varım diyebilmesi için bir ayrı kültür birikimine sahip olmalıdır. Bu birikimde dilinde olduğu gibi bütün yaşamının oluşturan kendine has özellikleri korumakla olur. Yukarda bahsettiğim gibi kültür bir birikimdir ve coğrafyala iklimle alakalıdır. Bu topraklardaki insanlar farklı olduğu gibi yetişen ürünlerde farklıdır. Onlarda bu kültürün bir birikimi onlarında korunması geliştirilmesi gerekir. Eğer farklı ve güzel özellikler korunmazsa dünya yüzünde tek bir köy kalır, tek bir millet kalır, ona da insan denmez yontulmuş bir odundan başka bir şey değildir. Tüm benliği donatılmış, kendinden bir şey kalmamış bir kütük.

Kendi ulkemizde yetişen buğdayı,nohudu, ayçiçeğini bir çok bitkiyi yabancılarla değiştirirsek elimizde bizden bir şey kalmaz sonuçta ortada bir ben olmaz. Sertifikalı tohum kullanın, daha verimli hastalıklara dayanıklı diye kendi öz tohumlarımızdan vazgeçip tek çeşitlere mahkum oluyoruz. Kendi kendini doyuran yedi ülkeden biri iken dışarından buğday mısır soya alan bir ülke olduk. Bunlar sanmayın ki sadece maddi bir olay. Bunun öncesinde biz kültürümüzü bir kenara attık, kendi öz birikimimizi. Giyim tarzımızla konuşmamız yürümemizle yabancılaştık. Acaba bunun sebebi tohumlar mı, kendi tohumlarımızın olmaması kendi kültürümüzden kaçmamız mı. Bu yumurta tavuk meselesine benziyor. Kültürümüz bozulduğu yani yabancı kültürleri kabul edip kendi öz kültürümüze yabancılaştığımız için mi yoksa yediklerimizi içtiklerimizi yabancı olanlarla değiştidiğimiz için mi kültürümüzü kaybediyoruz. Sonuçta biz kendi karakterimizi, kendi özümüzü her geçen gün kaybediyoruz.

Başka baskın ulusların hayat tarzları, giyimleri kuşamları eğer bizim yorumuzla birlikte yeniden tanımlap kullanmazsak, aynen alırsak kendi kendimizi yoksaymış yeryüzünden silmiş oluruz.Diline dinine, kültürüne sahip çıkmazsan en sevdiğin karnıyarığı dondurulmuş olarak marketten alırsın. Tadını da artık sen bilirsin.

(Temmuz 2009)

22 Eylül 2009 4-5 dakika 14 denemesi var.
Yorumlar