Kurtuluşun Felsefesi 18

18] Burada şu değerlendirmeye girmek olası. Bir iç ve bir dış neden buluşmuştu. Durumda bir belirme, bir gerçeklenme ve bir gerçeklik ortaya çıkmıştı. Gazi, bu gerçeklenmenin dış nedenidir. Asıl olan iç nedendir. Yani halkın azmi ve kararı olan öz harekettir. Bu da yeni bir kararla yeni bir tutum birikişle; 'ya istiklal, ya ölüm' parolası ile dile getirilişin bilinçlenme gidişatı, olacaktı

Bu bilinç olmadan bir şey yapmanız olanaksızdır. Bu karar kurtuluş azmindeki çekenlik çevresinde birikiştir. Bu dizi boyunca dediğim, 'genel ortalamada buluşan halk devinimdir'. Gazi de, bu birikişin, kadrolarla yönlendirilmesi iradesidir. Bu devinim er geç kendine uygun, her dış nedeni değil ama mutlaka bir uygun dış nedenini, bulacaktı. Ve kodlar birlikte etkinleşerek gerçekleşecektiler.

Yani GAZİ'Yİ; BU HAREKET OLUŞTURMUŞTUR. Bu hareketi de, Gazi yönlendirip, genelin bilinçsizce de olsa, oluşmuş olan özlem, çıkar ve istemine uygun sonuçlandırmış; karizmatik katkılıklarını da ortaya koymuştur. Kıyası kabil bile olmayan, cami vaazları; bu hareketin etkisi ile kendilik oluşmamıştır. Aksine bu hareketin kadrolarının bir kolunun direktif ve yönlendirmeleriyle kuvvacı cami vaazları oluşturulmuş bir davaya değin bir propoganda faaliyetidir.

Son bin yıllarda camiler pek pek siyasi ve bilimsel olan, aktüel tartışma alanları değildirler. Bu tür tartışma görünümü içinde yüz yıllarca tartışmaları ve uygulamaları olsa da, esasta bu tartışmaları Tanrı buyruklarının tartışılmazlığı ve Tanrı bildirilerinin bilinç ettirilmesi, kural ve zorunluluktur. Cami, bu hareketin, iç ve dış temel nedeni değildir. Durum yenidir. Özeldir. Konjonktürseldir. Oluşum da, güncel, evrensel ilkeler doğrultusunda konjonktürsel ve yepyenidir.

Kendisi konjonktürsel olmayan bir şeyin (inançların)üzerinde yeni olanın, zemin devinme alanı bulması da, olası değildir. Ancak daha çokçasında da her türden içi doldurulabilir bir yararlanmaların inançlar vesileci aracı olmanın pekinliğini taşıyabilir.

Zaten halkın kendisi içindeki; halkın, halk içi tartışmalarıyla bilinçlenmesi olan bu vaazlar, inançsal bazda, kimi halktan kişilerin anlaması nezdinde sembolik meşrulaşmadır da. Sadece, kimi halk içi oluşmaların, öz güç amacı doğrultusuna yöneltişte yardımcı ara vasıta olma aracıdır da.

İnançlar kimi kesim için oluştan gayrı hiç bir şey değildir. Bu da nitelikçe olmasada nicelikçe oldukça yararlıdır. Zaten camiler bunu yani 'Haydi, bismillah'ı yüzyıllardır demişlerdi, ama ülke yine de bu hale gelmekten kurtulamamıştır.

Çünkü camiler, bu tür olayların ne nedenidirler, ne de sonucudurlar. İnançlar 10 000 sene öncesinin etnik totemci tek tip sosyal birliği içinde birleştirici idiler. İttifaklarla toplumlar içinde ayrımcılığın çatışmanın aynı kutuplu mıknatısın ters kutuplanmasının nedeni oldular.

Şu anda dahi hiç bir İslam ülkesinde bile, onca zillete karşın, cami, kendisini zuhur ettirecek, neden kılacak, hiç bir hareketi başlatamamıştır! Esasen başlatamaz da, cami ancak bir halk galeyanı oluşturur. Bundan da, hiç bir biçimde, amaçlı sonuç çıkmaz.

Çünkü caminin kendisi nesnel ekonomik, toplumsal ve konjonktürsel ilişkilerin nedeni değildir de ondan. Bunlar sapla samanı karıştırmaktır. İşte yine Gazi farkı. Gazi bu galeyan olan kontrolsüz gücü, amaçlar doğrultusunda kontrol etmiştir.

Ve bir tür inanca değin katkınlıklar parça sıradan olayı, tüm genele yayan abartmanın bilinçsizliğidir. Bunlar karıştırılmamalıdır. Kurtuluş Savaşı bir öz hareket sorunu olup uygun iç ve dış koşulların kararlı ve akıllıca buluşulmasıdır. Tohumla ısı, tohumla nem, tohumla madensel maddeler buluşması gibidir. Tohum asıl ve iç nedendir. Tarla, nem, gübre, ısı; dış nedendir. Öz hareket iç neden iken, bu hareketin finansmanı, iaşesi, eğitimi, gibi nedenler dış neden iken cami vaazları vesile sosyal nedendir . Öz hareket olmasa, bunların hiç biri öz hareketi sağlayamazdı.

Elbet cami öz hareketin çığlaşmasında gerekli olan bir araçtı. Ama asla, amaç ve temel olan değildir. Olamadı, olamazdı da. Çünkü kendisi eski yapıdaki çöküşün, sosyal sebepleri arasındadır. Kendisi tariklerle çözülme olan yıkıcılık, birleştiremezdi. Kendilikten küçük gruplar oluşturmaktan gayrı bir işe yaramazdı. Şimdi ise inançlar, öz harekete göre, öz harekete uygun dönüşecek olanın hazırında, ilmiye unsuruydu!

Zaten halkı kurtuluşa çağırırken inançların artık, eski egemenci otoriter tutumunu ister oluşu, çok kere yoktur da. Bunun böyle olamayacagını bir bilinç uygulayıcısı olarak, sağduyu ve görgüyle, kendisi de (yönlendirici nemacı çıkar grupları da)biliyordu. İnanç çevrelerinin sonradan bu bağımsızlık hareketine karşı oluşları, aşağıdaki faylaşmalarla çalışacaktı.

Bu hareket, hem saltanata karşı olan bir hareketti, hem hilafete karşı olan bir hareketti hem de savaş sonrasında, saltanatı savunan acayip bir harekete dönüşmenin çelişki garipliğini de taşıyordu. Bu tuhaflığın bilinçsiz gölgesi, kadro içinde de var kılınmıştır! İstanbul hükümetinin suret görüntü olarak bu hareketin içinde var bulunması, zamanla sorunsal olacak derin çelişkiydi.

Savaş sonrasında bu seçkin ama bir o kadar da sancılı, olgunlaşmamış ileri görüşler kazanamamış kadro; İstanbul'un, yani saltanat ve hilafetin, düşman etkisinden kurtarılıp, sarayın talimatlarını bekler emirlerini dinler oluşun tuhaflığına değin düşünceci kırılmaların derin faylaşmasını taşıyordu. Bu kaos şimdiden sonranın ve geleceğin oluşması içindeki bir; 'Truva atı'ydı.

Gelecekteki dallanma, çatallanma, bifurkasyonlar yapacak olan gerici odak eksenleşilmesinin çeşitlenmesini ve devinme zemini oluşturacak nema alanı burası, bu Truva Atı oluşturacaktı. Ekranlarda; 'keşke kurtulmasaydık' denecek zehirlenmelerin, kini kusulacaktı. Hiç denmeyecekti ki şimdinin geçmişe göre kötü olanı nedir de bunu söylüyorsun?

Sürecek

10 Şubat 2011 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar