Kurtuluşun Felsefesi 52

52] Siz nerede ve ne zaman, ne arayacağınızı bilirseniz, buluş yaparsınız. Nerede ve ne zaman, ne arayacağınızı bilemez iseniz, bulacağınız bir şey yoktur. Ve bu yüzden de, travmaya düşersiniz. Arayacağınız yer sizin, yaşamınız, alışma ve tutumlarınız içindedir. Bu, birey bazlı, kişi yaşamı olduğu gibi, daha kitlesel ve genelci toplumsal yaşam ve halka ait yaşantı ve düzenlemelerde olacaktır.

Demokrasi ve özgürlük kendiliğinden ortada olan, görülüp uygulanacak olan bir rol model değildir. Her gün, belli şeylere, hatta dayağa bile, maruz bıraktığınız bir oluşma, zamanla yaşamındaki yararlı olanın transferini sağlayamıyorsa, seçme ve ayıklama becerileri oluşamamışsa, bir gün; her gün maruz kaldığı aynı tutumlardan mahrum kaldığında, o alışmanın travmasını, geriye dönük istemlerle yaşar olacaktır. Yani vuruk(travma)sosyal olaylarda, bir kusurun belirişidir. Bir tutucu ve batıl, cahil oluşun, alışmanın hoşlanılan berdevamından yananlıktır.

Yaşanılan durumların transferi için, yeni durumları içsinip özleştirilmesi lazımdır. Kimi durumların özleştirilebilmesi için, yaşantılaşmalar içindeki tekrar eden süreçlerin, kimi noktalarını, alan direnmeli, direnç noktası yapılmalıdır. Yani bir sıfır noktasının skalası yapılamadan; gelişilip dönüşülemez. Bu nedenle; eskiden ne tam bir kopuş, ne de eskinin tıpkısı olan, bir değişme, söz konusu değildir. Bunun aksi bir durumu, var oluş kuramına ve gerçekliğe aykırı olacak yanılsamadır.

Ümmetçi süren yapılanışlar, buyurgan ceberut yapılar dahi, kendi içinde demokrasi ve özgürlüğü çıkarır. Demokrasi ve özgürlük, başka nereden çıkaracaktık ki. Bu bir iradi ister oluş değildir. Bir zorunlu olan doğuştur. Siz farkına varıp uygular olmadıkça da verimli olmazlar. Bir oluşun, kendisini sürerken (devam ettirirken) bile, o oluşun, kendi karşı oluşuna gitmesidir bu. Dünya'nın her yerinde benzer ve farklı isimle oluşan yapıların kaderi budur.

Bu da şöyle olur. Örneğin; ümmetçi uygulamalarıyla uyumlu olan yapı, sükûnetle ve inanarak ulül emre boyun eğişi gerekli görmüşse, bunun yüzyıllar sonra bile olsa, gelindiği yeri bir halk olaraktan sizin sefalet olarak görmeniz, bir kazanç olacaktır. Pahalıya mal olmuş bir kazanımdır! Burada hiç değilse, şu üç temel ilke bulunmuş ve aranmış olmalıdır.

1-Buradaki yaşantıda şunları tespit etmeniz olasıdır. Ülkelerin bekası ve gönenci, sırf kişi ve bireylerin, zümrelerin eline teslim edilemezdi. Hele hele ne olursa olsun; kendisi yapının kurucu bir unsuru olmayan ulül emir gibi bir yapı otoriteye uyulması, yanlıştı ve saçmaydı. Yapılar ne olursa olsun, danışılma divanları, ya da kurultayları içinde oluşturulup denetilmeliydi.

2- Ulul emirci kayıtsız şartsız itaatin yanlış ve saçma oluşun bilinci de, ancak tebaa bilinci ile değil, vatandaş bilinci ile anlaşılıp gerçekleştirilirdi. Buda yapılan işlerden sorumlu olmakla ve sorumlu olanların da denetilmesiyle idi. Bunlar sizin ancak zaman dışında gördüğünüz durumlar gibi iseler de. O düzlemin içinde var olan yaşanan çelişmelerin birikmesi ile sizi bu anlamalara zorunlu getirecektir.

3-Bu tür yaşantılaşmalardaki hataların birikmesi sizin aklınızı oluşturan birden bire bilmeler olacaktır. Artık söylenenle olanların ayırımına varır olacaksınızdır. Toplumsal yaşantıya, nasların hüküm kılarlığı ile değil, şartları içindeki, devamlı değişip gelişen, akılcı katılımlarınızla varılabileceğini anlarsınız.

Yani buluşları olmayan yerlerde elbette nasların sürer olması vardır. Buluş olan yerler kendi yolunu kendisi açar. Yolunuzu ve yoldaki işlevinizi, kendi sürekli gelişmelerinizin, kendisine ilişkin ipuçlarının ele verdiğini sezersiniz. Bu da, toplumsal bir olgu olan, bilimsel rehberlikle olacaktır.

İşte ümmetçi yaşamınız, akıl sahipleri için, nur topu gibi, üç pırıl pırıl evlat vermiştir artık. Doğanın, doğum öncesi zamana dönmesi olanaksızdır. Artık doğa nasıl koaservatları hazırlayan döneme gerisin geri dönemez ise; doğum yapan da, doğumla zorunlu bir mutlu travma yaşayacaktır! Hep ileri bakarak yaşar olacaktır. Kazanımınız, yeni yapının transferi olacaktır. Eski yapı da, sizin sıfır direnç noktanızın, hemen altı ve bitişiği olarak, gerisin geriye özlenmeyecek bir yapı oluşunuzdur. Üzerine eklenen yeni, zengin transferin inşası ile sürecektir.

Diktatörlüğün yaşama yansıması, giderek olumlu bir yansımaya da döner. Bu kendilikle değil öznel bilincin, etki ve etkimesi ile olur. Bu durum bir beliriş olarak, kör kör parmağım gözüne, biçiminde belirse dahi, sizin bilinç erdirememeniz halinde, süreç geciktikçe; diktatörlüğü çok şiddetli ve derin yaşayacaksınız demektir.

Değilse kendiliğinden toplumsal olaylar dönüşemez. Nasıl diktacı yönetim süreci; bize demokrasi ve özgürlük bilincini yaşayarak öğretmiş ise. Yine tiranlık da; vatandaşlık da; insanlık da; bir üretiliş ve yaşamı oluşturmanın, kullanım yararı olarak belirmiştir. Elbet öznel çıkarcı oligarşiler için istenmeyecek bir sürüş olarak, ortaya çıkmıştır.

Yine aynı aynı şekilde, demokratik yapı içinde de, sürecin sapmaları kaale alınmadığında, bu durum bizleri, diktatörlüğü yaşamaya ve oluşturmaya sürükler. Süreçlerin oluş içindeki yönetimsel kullanım sapmalarında da, demokrasi; kendisinin ırası gereği olarak karşıtına; diktatörlüğe, tiranlığa döner veya oligarşi gibi yapıları, ortaya kor olacaktır. Yani dönüşür. Sözün gelişi çok oy alan bir parti seçimle iş başına geldiğinde bir müddet sonra kendisinde güçler vehmeder ve tanrılığını ilan etmeye başlar.

Demokrasi, özü gereği sınıfsaldır, bu sınıfsallığın dayattığı bir davranımlar manzumesidir. Demokrasi toplum içi yapıların (sınıfların) ortak payda sağlayışı olduğu gibi, bir sınıfa değin demokrasi olan sağlayış, diğer sınıf için kayıpların çelişmesi de olmaktadır. Örneğin grev emekçiler için demokratik bir kullanımken, işverenler için kayıplara gösterilen bir tepki hatta hukuksuzluk gibi algılanmaktadır.

Sürecek

17 Mart 2011 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar