Kurucu İnşa Temelindeki Kolektifi Oluşlar 14

Ve El 'in mülk sahibi olucu soyut mana anlayışı, "İbrahim’in, İshak’ın gülme" seremonisi olan kutsal söylemle; kişisi sembolizm üzerinde billurlaştı. Böylece El 'in somut biçimi kişinin kendisinden anlaşılır olmasıyla, ortaya konmuştu.

El, mülk sahibi olan kişi tanımını ifade eden anlam yerine geçti. Böylece El 'i tasavvur etmek için söylenen El 'in onca anlatımı, onca tanıtımı; kişinin kendisinden yapacağı duyumlarla El 'e, zihinlerde anlaşılan bir eylem alanı açacaktı.

El 'e atıf edilen söylemler aslında o kişinin El olarak kendisini ifade eden çağrışıcılarla, o kişi El 'i söylüyordu. Kişiler anlatılanlarla El 'i anlıyorlardı. El de tasımcısı olan o kişiyi göreydi. İnsan biçimli antropoformist "El, ben kulumun zannına göreyim" diyordu. Böylece El 'i subliminal bir algıyla oluşan El tasımlarını inanırlar kişisinin özellikleriyle de anlıyorlardı.

Sonuçta El insan biçimli olmakla kişilerin kendisinden de bir parçaydı. El ben kulumu kendi ruhumdan üfürdüm" demekle insanı kendi parçası yapıp insanın kendi duyuşunu El 'i duymak olarak belirtiyordu. El ifadesi kişisi somutluk oldu. "El güldü" söyleminde; söyletenin, söyleyenle aynı kişi olmasının tarihselliği vardır.

El olan Rab "yaşlı İbrahim'e doğurganlığı bitmiş Sara'ya çocuk vereceğini" söyleyip "Gözünün gördüğü yeri sana ve zürriyetine verdim. Soyunu gökteki yıldızlar gibi çoğaltacağım" dediğinde de "İbrahim güler".

Çocuk doğurma yaşında olmayan Sara'nın çocuk doğuracak olması; hem bir ayrıcalıklı olmanın gülme memnuniyet ifadesiydi. Hem de akılcı sorgulamayla doğurgan olmayacak yaşta olanın nasıl doğurur olacağının şaşkınlık ifadesi gülmeydi.

Sara o günkü yasalara göre natidum bir kadındı. Doğurduğu çocuğu kocaya değil kutsal tapınağa veren bir kadındı. Sara İbrahim 'e çocuk vermediği için Sara'nın; köleci zaman içinde, eski yasalara göre davranmasına sara kısır diyorlardı.

Sara'nın İbrahim'e çocuk vermesi; doğacak çocuğun kolektif mirastan pay almasını değil de babanın çocuğa bırakacağı kişisi servetten pay alması öngörülüyordu. Bu anlatım köleci mirasa geçişi ifade eden sembolik anlatımdı.

Köleci anlayışlı bu tür sembolizm söylemli anlatımlar bir yandan geçiş dönemlerini anlatmayı önemseyip kutsarken; bir yandan da geçmişi yok sayan anlatım içindeydi. Sara'ya kısır demekle eski ittifakı yasadaki natidum kadın anlatımların üzerini örtüyordu.

Geçmiş kolektif süreci yok sayma nedenle Sara'nın kocaya çocuk vermeyen kadın olma tiplemesini Sara'nın kısırlığıyla söylüyordu. Ve geçiş dönemi içindeki bu tür anlatımların daha mucizeli oluşu da Sara'nın çok çok yaşlı olmasına rağmen çocuk doğuracağını söylemekle ifade ediyordu.

İbrahim hazır bulduğu eski yasaları köleci anlayışa göre değiştirip dönüştüren söylemlerle kendisine mirasçı çocuk edindiğine mi sevinip gülmesin? Doğuracak yaşta olmayan eşinin ayrıcalıklı bir kayrayla doğuracak olmasına mı sevinip gülmesin? El söyleminin kısır dediği Sara'ya çocuk doğurtma ayrıcalığına da "müjdelenmek" diyordu.

Zaten köleci mantık, kolektif sisteme göre olmazlarını hep mucizeyle anlatılacaktı. " El seni fakir bulup zengin kılmadı mı?" diyecekle; onca fakirin, onca kölenin içinde onun seçilmiş olmasını başka bir mucize ve nimeti ona hatırlatacaktı.

Kolektif zenginliği kimi seçilmiş kişiler lehine özelleştiren kurnazlık; aslında mantıksal bir düşünceyle BİR BULUŞTU. Elbette buluş ta bu buluşu yapan kişisine patent hakkı da getirecekti.

Patent hakkı getirecek bir buluş ve anlatım olan bu buluşa göre (patent hakkına göre) köleci mantığa göre kurgulanan söylemler içindeki mahfuz patent hakkı tescilini aşağıdaki söylem gibi söylemlerle gide gide ete kemiğe büründürecekti.

"Gözünün gördüğü yerleri sana vereceğim. Soyunu da yıldızlar gibi çoğaltıp sayısız yapacağım" diyen ilk vahiy karşısında İbrahim'in memnuniyet ifade eden gülmesi, bencille ve gurura kapılan insanca; kişisi bir tavırdı.

Bu söylemle ete kemiğe bürünen patent hakkı, tasavvur olanı kişinin rabbi olan El ağzında, eyleme dökmüştü. Kişi sahiple kişinin Rab bası olan El anlatımlarıyla ve köleci ahitle olan süreçler artık İbrahim’in mülk sahipliğiyle somutlaşacaktı.

El tasımı ya da El tasavvuru kolektif alanda kolektif zenginliği özelleştirip, kimi kişiye özel mülk yapmak isteyen buluşçu kişi düşüncesi olup kolektif yapıyı hasta edecek olan enfeksiyon düşüncelerdi.

Tarihin köleci sisteme dönüşünü anlatan geçiş dönemleri kimi köleci toplumlarda İbrahim'in ağzında El ifadesi olukla anlatılır. İbrahim’le ifade edilen kişisi mirasçılık süreci, kişiler üzerindeki kolektif güvence olan kolektif garantiyi kaldıracaktı.

Kişisi ve köleci mirasla kolektif güvenceden (sigortadan) yoksun ve savunmasız kalan kişiler; muhtaçlığın teslimiyet çaresizliği içine girecekti. Çaresiz insan, insan olmaktan çıkıp; bir zamanlar tasarrufçusu olduğu o mülkün İbrahim gibi, Nemrut gibi, Hamurabi gibi sahiplerine kul olacaklardı.

Kişi üzerinde kalkmakla kolektif güvenceden boşalan yeri kul olurlu teslimiyetiyle imleyip, yönlendirip dolduracaklardı.

El tasımının tartışıldığı il ortaya konuş dönemi içinde moda akım olan El söylemli enfeksiyon kolektif zenginliği henüz özel mülk kılacak ve yukarıda anlatılan olgularıyla bulaş yapamadığı için zararsız görünüyordu.

Üreten kolektif mülkiyete karşı buluş olan "mülkün sahibi" söylemli özelleştirme ifadesinin zararsız göründüğü alıştırma ve zihni konturlarının oluşturma dönemi içinde mülk sahibi tasımın algıları oluştu. Olası kolektif refleksler de yumuşatıldı.

Mülkün sahibi söylemli bu alışma kişisi öznelliğin sıfır noktası olmakla; tepkiler bu sıfır noktaya göre biçimlenecekti. Sıfır noktası mülk sahibine göre biçimlenecek söylemler de buluşçunun zihninde olup El 'in ağzıyla söylenecekti.

El anlayışı kişilerin gizli özneli vaatleri tartışa tartışa zaman içinde olgunlaştırdıkları bir anlayıştır. Bu anlayışa göre "El", "mülkün sahibidir". Hangi mülkün? O kolektif alanda olup biten kolektif zenginliklerin sahibi iradeydi.

Kolektif gücün yaptıran enerji gücü kişisi hafızalarda yatırım yapan (dilemesi olan) düşünceler, eylemler El anlayışlı enerji imajlarına ve El anlayışlı enerji paketlerinin bilgisine dönüşmüştü.

Soyut olarak mülk El 'indi ve mülk sahipliği yaptıran dilemesi olan bir yatırımla yaptırım gücüydü. Somut olaraktan da mülk İbrahim ve Nemrut’undu. İbrahim ve Nemrut ile dilemesi olan yaptıran güçtü.

Burada soyut tasım olan El 'in mülk sahipliği; özel mülkiyeti tasarlayan buluşçu kişilerle o kişilerin kendi mülkü olan bir anlama atıftır. Böyle olunca El, kişilerin hem kendi dışına; hem de sistemin dışına sistem içine doğru etki eden bir anlam olarak, hayal olarak, tasım olarak kondu.

13 Ekim 2021 6-7 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar