Latif Bolat
Amerika'da yaşayan bir Türk müzik elçisidir. Jazz tonlariyla süslediği albümlerinde, Anadolunun ve Balkanlarının muhtelif yörelerinden derlediği Alevi, Bektaşi, Melami ve sufi müziklerini yorumlar.
Yıllar önce Arto Tunç Boyacıyan albümleriyle beraber sevgili dostum Alper Taşpınar sayesinde keşfetmiştim. Türkiye'de çok yeni, Akustik müzik kanalıyla bir albümü çıktı.
Bosna - Bulgaristan erken Osmanlı dönemi camilerini ve Bursa Yeşil dahil Anadolu'da örneklerini bildiğimiz mimari yapıları gezdikten sonra Ortodoks İslam'a alternatif daha doğrusu 16. yüzyıla kadar mainstream denilebilecek insana yakın, gönülden, hayatın ta içinden ötelere uzanan bir anlayışı dillendiren bu müziği dinlemek çok hoşuma gitti.
İspanyolların yeni kıtaya açılış stratejileriyle Türklerin Balkanlara ve Kuzey Afrika'ya yayılma stratejileri arasındaki paralellikleri hatırladım. Biraz daha intrinsik ögelere bina olunan "uçtaki" mezhepçikleri nasıl uçta konumlandırıp sonra nasıl da katolik - ortodoks / sünni kurumsal devletin hazır lokmalara konmaya çalıştığını düşündüm.
Öyle akıp gidiyor albüm, Yunus dost diyor, Aşık Mısri Aşkın Kime Yar olur diyor, Kul Himmet Seyrin İçinden geçiyor, Pir Sultan Uyur idik Uyardılar nefesini veriyor.
Divan sazına oldum olası bayılırım. Bendir, def ve zil.
Latif Bey'le Les Arts Turcs'te karşılaştık. Basın toplantısına bir iki kişi dışında ilgi gösteren olmamıştı. Onu tanıyan birini görünce çok şaşırdı. Biraz sohbet ettik.
Kıymeti bilinmeden yitip giden bir müzisyenimiz diye düşündüm. Ve Şiirkolik'e bir not düşeyim istedim.