Liderlik ve Yansımaları

Lider, toplumun önünde olan, yetkisi ve etkisi olan kişidir. Özgün ve isabetli fikirleriyle toplumların önünü açan kişilerdir liderler. Toplumları, iyiden, doğrudan ve güzelden yana bulundukları yerlerden daha ilerilere taşırlar. Liderler bunalım zamanlarında risk alıp ve aldığı kararlarla sorunları en gerçekçi biçimde çözüme ulaştırırlar. Toplumların kaderlerine etki eden bu kişiler tarihin derinliklerinde yaşanmış olay ve olguları en iyi bir biçimde tahlil edip bu olaylardan çıkarımlar elde ederler. Bu çıkarımlardan da karşılaşılan zorlukları çözmede yararlanırlar.

Toplumlar bünyelerinden çıkardıkları büyük liderlerin başardıkları olaylardan kendilerine bir övünç, bir moral payı hissederler. Her toplum kendi liderini tanıdıkça karşılaştığı zorlukları yenmekte onlardan adeta bir manevi güç alır.

Bu bağlamda hiçbir toplum kendisine sayısız yararlar sağlamış büyüklerini unutmaz. Onların anılarını ruhlarının ve kalplerinin en derinliklerinde saklarlar. Şimdi bazı liderleri ziyaret edelim:

Balkan coğrafyasında Yugoslavya adlı bir barış ülkesi vardı çok kısa süre önce. Kurucusu Tito adlı bir liderdi bu ülkenin. Kurucu lider öldükten sonra Avrupa'nın muktedirleri bu güzelim ülke insanlarını birbirlerine düşürdüler. Tabir caiz ise ülkeyi aç kurtların avlarını hızla parçalaması örneği parçalara böldüler. İnsanlar öldü, kadınların ırzına geçildi. Ortaya Hırvatisyan, Sirbistan Karadağ, Bosna-Hersek... gibi ülkeler çıktı...Tito'nun zamanında barış ve dostluk tüm güzellikler yaşanıyordu Yugoslavya'da.

Tito'nun cenaze merasimini televizyondan izledik. Bu olayı anımsadım bir an. Halk, sokaklara dökülmüş cenaze kortejini izliyor. Binlerce insan hıçkırıklarla ağlıyor. O insanları, kimse zorla ağlatamazdı elbet. Halkı, kendilerini güzel yönetmiş liderine ağlıyordu. İşte liderlik budur.


Tarihin derinliklerine dalalım biraz daha. Kendi liderlerimizden anlatalım. Tv. Dizilerinde yatak odalarından bir türlü çıkarılamayan Kanuni'yi ziyaret edelim. Tarih kitapları der ki, Avrupalıların hakkını teslim edip, Muhteşem Süleyman diye adlandırılan padişahımızın ömrü at sırtında geçmiş. Bir bakıyoruz Kanuni Macar ovalarında zafer kazanmış. Viyana önlerinde at oynatıyor. Bir bakıyoruz İran seferinde. Hele Kanuni'nin Fransa kralı Fransuva'ya yazdığı şu mektup hepimizin şövenist duygularını kabartır.

' Ben ki, Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Karaman'ın ve Rum'un ve Dulkadir Vilayeti'nin ve Azerbaycan'ın Acem'in ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke'nin ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve Diyarbekir'in ve Kürdistan'ın ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân'ın torunu, Sultan Selim Hân'ın oğlu, Sultan Süleyman Hân'ım. Sen ki, Françe vilayetinin kralı Françesko (François, Fransuva)'sun. Sultanların sığınma yeri olan kapıma, adamın Frankipan ile mektup gönderip, memleketinizin düşman istilâsına uğradığını, hâlen hapiste olduğunuzu bildirip, kurtulmanız hususunda bu taraftan yardım ve medet istida etmişsiniz (istemişsiniz). Her ne ki demiş iseniz benim yüksek katıma arz olunup, teferruatıyla öğrendim. Padişahların mağlup olması ve hapsolması tuhaf değildir. Gönlünüzü hoş tutup, hatırınızı incitmeyiniz. Bizim ulu ecdadımız, daima düşmanı kovmak ve memleketler fethetmek için seferden geri kalmamıştır. Biz dahi onların yolundan yürüyüp, her zaman memleketler ve kuvvetli kaleler fetheyleyip gece, gündüz atımız eğerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır. Allah hayırlar müyesser eyleyip meşiyyet ve iradatı neye müteallik olmuş ise vücuda gele. (Allah hayırlar versin ve iradesi neyse o olsun.) Bunun dışındaki vaziyet ve haberleri adamınızdan sorup öğrenesiniz. Böyle bilesiniz.'

Büyük liderler aynı zamanda birbirlerine saygı duyan özgüvenli insanlardır. Atatürk'e büyük saygı ve hayranlık duyan zamanın ABD başkanı Roosevelt, Ata'yı ziyaret etmeyi çok ister. Bu isteğini bir türlü gerçekleştiremez. Atatürk'ün ölüm haberini alınca başkan şu mesajı yayınlar:
'Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkân kalmamış olmasıdır. Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa'nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana Avrupa'nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi.
• Franklin Roosevelt, ABD Başkanı


Atatürk'te tarihin yetiştirdiği büyük liderlere büyük saygı duyarmış. Yavuz'dan bahsederken, halifeliğe de saygıya izafeten Hz. Yavuz diye söze başlarmış. Timurlenk hayranıymış Atamız. Onun askeri dehasını çok beğenirmiş. Atatürk'ün en büyük hayranlığı peygamberimiz Hz. Muhammed'e duyarmış. Peygamberimizin, sıfırdan bir İslam devleti kurmasını, o cahil insanlara İslam'ın güzelliğini gün ve gün anlatım devlet kurma başarısına büyük saygı ve hayranlık duyarmış... Atatürk'ün peygamberimiz hakkında şu sözleri ne kadar güzeldir: Şemsettin Günay anlatıyor:

'... Atatürk'ün denizlerden renk alıp renk veren gözleri, masanın üzerinde serili haritaya dikildi ve beni kolumdan tutarak masanın başına çekip parmağını bir noktaya dikti. Bu, kendi elleriyle çizdikleri bir askeri harita idi ve Hz. Muhammed'in büyük Bedir Cengi'ni adım adım gösteriyordu. Hz. Muhammed'e ve O'nun peygamberliğine kadar, büyük askeri dehasına hayran olan eşsiz Sakarya Galibi, Bedir Galibi'ni göklere çıkarırken, "O'nun Hak Peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar" diye heyecanlandı.

Ata'nın son sözü şu olmuştu:

- Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların karı değildir, O'nun Peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır. (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.28)

İçinde yaşadığımız günlerde haberleri izliyorum. ABD dışişleri bakanı bir toplantı öncesi bizim dış işleri bakanımızla karşılaşıyor. Malum son yıllarda bu ülkeyle ilişkilerimiz iyi gitmiyor, limoni. ABD'li bakan bizim bakana güya şakadan Muhammed Ali örneği sağ direk gösteriyor. Neredeyse yumruğu isabet kaydedecek. Tabi hi hi hi... ha ha halar gırla gidiyor. Sunucumuz olayı şu sözlerle aktarıyor:

'İki bakanın buluşması karşılıklı şakalarla başladı...'
Boks, Amerika'da popüler bir spor, güreşte bizim Ata sporumuz. Ben isterdim ki, bizim bakanımızda meslektaşına çift dalıp omuzlarına kadar kaldırsın. Ya da göğüs çaprazına alıp kaburgalarına biraz baskı yapsın, elbette gülerek hareketini tamamlasın. Keza diplomatların, liderlerin her davranışının bir anlamı var söze dökülmeyen.

Gerçi cumhurbaşkanımızın 'one minute' resti güzeldi. Çok yurttaşımız bu sözden büyük övünç payı çıkardı. Mavi Marmara olayı olmasaydı ben de sevinecektim bu reste.

Şimdiki Suudi kralından önceki kral ülkemizi ziyaret ediyordu. Devlet ricalımız, kralı misafir severliğimizin en nadide örneklerini sunarak ağırlıyor. Kral hazretlerini bir padişah koltuğuna oturtmuşlar. Sağına cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, solunda başbakanımız Recep Tayip Erdoğan ayakta adeta korumalar gibi objektiflere bakıyorlar. Bu resim karesi beni gerçekten üzdü...

Bizler, Oğuz Kağanların, Alparslanların, Fatihlerin, Kanunilerin, Yavuzlar ve Atatürklerin torunlarıyız. Daha bunlar gibi nice büyük liderlerle tarihe şanlar katmışız.

Yer karasında başımız dik, anlımız açık, özgürce yaşamak için çok çalışacağız. Ülkemizde yaşanan ucuz siyasi çirkinlikleri ortadan kaldıracağız. Din-mezhep ve de bizleri ayrıştıran görüşlerden feragat edeceğiz. Kişisel hırslarımızı ve kibirlerimizi yeneceğiz. Barış içinde birbirlerimizi ötekileştirmeden yaşamanın yollarını bulacağız. Sorunlarımızı bilimin şaşmaz rehberliğinde ortak aklı devreye sokarak çözeceğiz. İşte o zaman Atalarımıza ve büyük liderlerimize layık insanlar olarak yaşamanın hazzını duyarız...

15 Nisan 2016 7-8 dakika 150 denemesi var.
Yorumlar