Mantığını Oluşma 13-14-15

Eylem kendisi kadarla düşünme, fikir, bilinç, istek, duygu, belirme olmalarla sınırlanır. Bu hal olgu durumdur. Olgu olay ile yeniden sanal bilinç üzerine etki iken bilinçte imaj bütündeki alanı kadarla eyleme etki tasarım olmakla eylem üzerine tekrar bilinç etkisidir.

Bu nedenle her eylemin hayali ve her hayalin de eylemsel bir oluşma, akışı vardır. Parçadaki bilinç imaj bütündeki yer kadar olmakla bir eyleme sahiptir. Parçanın eylemli hali; bütündeki yer kadar değildir. Tekil imi veren davranışla değil evrenimize ilişkin davranış olmakla tekillikteki yer kadar değildir. Evrenimizdeki bağıntı belirlilik tekil bütünde olan im bağıntı değildir.

Eylem, tama ermenin arayışlar eğilimi nedeniyle kuantumladır. Kuantum durumlar kadar eylem ve düşünce olmaktadır. Bu nedenle eylem imleyen hayal ve düşünme içinde sanal sembollerle imge, imajlar koordinatıdır.

Dışımızdaki bilinç, beyin toplacı dışındaki zamanlarda birçok sanal imajlar veya hayaller sentezidir. Ne ve nasıl olacağına değil, belirli olacağına imlenmiştir. Oluş ta zaten dışımızdaydı. Eylem, oluş önemdi. Düşünsel öz veya im öz oluşla biçimlenmekle kendi tamına ulaşıyordu.

Bilincimiz beyinle zaman mekân bulmakla; beyin dışına zaman ve mekândan bağımsız oluşuyla birçok hızlı düşünmedir. Bilinç bizim dışımızda bizden zaman ve mekândan bağımsızken, var oluş eylemiyle zamana mekâna bürünür. Bilinç, eyleme dek biçimsel kesikli durumlarla sınırlanma ve bağıntı olur.

Eylemi çok yönlü bağıntılarıyla hızlandıran, bilinçtir. Bilinci eylem kılan da kuantum durumlardı. Parça belirsiz olanla belirme olmasıdır. Beynimiz belirsizle dediğimiz bir anda 10 üssü milyon türlü oluşu kavrayamaz. Eylemden gelen bilgi de çok yönlü bilinçti. Bilgi oluştu. Bilgi oluşun bilgisiydi.

Oluş us ile olguya konuydu. Olgu, oluş algılarıyla bilinçti. Bilinci çok yönlü bağıntılarla kayıtsız şartsız var kılan belirli oluş ta olgudan, eylemden gelen yer zaman bağıntılı olamdı. Eylemli düşünce veya düşünceli eylem tekillikte patlayıp dönüşen kopmayla, parçalanmayla başlamıştı. Parçalanma, kopma tekildi bütünden dönüşmeydi. Dönüşen, dönüştüğünden değildi. Dönüştüğü vardı ama dönüştüğünün kendisi, değildi.

Bütünden olan; bütünü veren de; toplam muhtevalı iz, izle, izlekti (im, imge imaj) diyagramı olan temassız aktarımların kuplaj dönüşmesiydi. Bilincin hızını oluşma patlayan parçalanan kuantum dünyanın üst üste zamanları kadar hız ve hız bağıntısını oluşan belirime de düşünce ve eylemdi.

Tekillik patlamakla bu evrene dönüşmeydi. Bir cam bardak bir masa kırılsa, parçalansa da sizde imge enerji konumla (kendisini çağıran referans durumla) imajı kalır. İşte tekillik patlamayla parçalanmayı veren dönüşümlere temassız aktarılan aykırı bir imajdı. İzlek tiydi. Hologramlaydı.

Tümelin imiyle imaj enerjinin hayaline yeldiğimiz sınır tanımazlıkla olan düşünmesi, şimdi parçaylaydı. Düşünün, bir parçalanma oluyor. Bir patlama oluyor. Sonucu dönüşüm ve bu evren. Evren tekillikten dönüşen, başka yasaların eylemi olukla tekillikten eser taşımıyordu.

Ama esere dek imajıyla kalıp, kendisi kendi yasalarıyla imaj olmayan evrendi. Dönüşme tekil yasaları patlama gerisinde bırakıyor kuplajla imaja ve tekil yasalara bağlı olmayan dönüşmeye izin veriyordu. Evrenimiz imajını bilip imajı, hatırlıyordu. Ama bu patlamada ve bu parçalanmada, patlama sonrası kalan, parçalanmadan arta kalan temassız kuplajla patlamanın izi ve izleği parçaya aktarılıyordu.

Parçalanma olan da zaten tekillik değildi, tekil yasaların işleyemediği, tekil yasaların işlemediği tekilliktendi. Parçalanan da; parçalanmadan kalan da yüceltilendi. Kutsanandı. Kâbe çekimiyle hayalin coşulandı. Eylem, hem parçadaydı; hem parçalanmadan kalanda (imajla) vardı.

Parçalanmadan kalan süreklilik veren imaj, belirliyle olmadıkça belirlenemezdi. Yani imaj bizim için olgu olay olup kavranamazdı. İmaj da üst üste durumlarda parça parça belirecekti. Parçalanan da beliremez olan da, belirliyle sınırlıktı. Eylem belirimiyle, ancak gelecekte olanıyla beliremezdi.

Baş ve son aynıydı. Ama baş ve son araya zaman mekân almanın uzaklaşmasıydı. Uzaklaşan süreç çevrimle ters yandan birbirine yaklaşmaydı. Bu durumda da ne yaklaşan ne yaklaşılan aynıydı.

Belirimle olan parça, parçayla olan da düşünceydi. Patlama tekilliği, patlayandaki patlamayan olmakla imajdı. Patlama; yasalarıyla bambaşka olan tekilliğin yokluğundan çıkıyordu. Yani varlık yokluktandı. Kuplaj tekillikteki patlamayan durumuyla (kırılan bardağın kırıklı olmayan imajıyla) kuantum evrenine aktarılıyordu. Aktarma genleşmeyi veren ikili veya daha çoklu malzemenin tam da kendisiydi.

Varlık mı önce düşünce mi önce? Söylemi kuru bir zandır. Var oluş bizim şimdiki anlamla, dinlerdeki domuzun, ineğin kutsal olup olmaması gibi düşüncelerle bir arada oluşu değildi. Üstelik bu düşünceler kuantum dünyaya değil makro dünyaya ve kolektif yaşamlı hayata ait düşüncelerdi.

Yani özdekteki düşünce eylem birlikteliği ve dönüşlüğü makro dünya düşünceleri değildi. Toplum makro dünyadan geliyordu. İnanca dek düşünceler de üreten ürettiğini paylaşan toplumdan yansımakla geliyordu. Başlangıç evreninde olmayan, olamaz olan düşüncelerdi.

14

Doğaüstü güç tasımıyla, varlıktan ve var oluştan ayrı, var oluşa istediği gibi devinme şekli veren bir varoluş bilmiyoruz. Özdeği biçim ve özden, öz veya biçimden ayırma olanaklı değildi. Öz içinde de böyle bir imaj yoktu. Ama şöyle düşünmek olasıydı.

Patlayan tekilliğin bu evrenle beliren parçacık-biçim, ışıma-kuantum, devim-öz yansımasına eşlik eden kuplaj manyetikliği (imajı); holografi bir gölge belirmeydi. Bunlar başka yasalardan kaynaklı tekilliğin bu evrene dönüşen bir nevi parçalı süreç olgularıydı.

Olgunun kaynağı tekilden parçalanıp belirli olanla patlamadan kalan imajdı. İmaj bu evrende parçaya sentezleniyordu(üç boyutlu hologram) ediliyordu. Eylem ve özün, biçim ve düşüncenin hologram olan yani parçalanmayan bu gölgeyle birlikte olmasıydı.

Parçalanmayan (patlayan bütünlüğün patlamayan imajı, görüntüsü) kendi yansıması olan gölgesi (bu ışık cisim bağıntısı olan gölge değildir) parçaya eksiklik imajını verir. Çünkü imaj bütünü verir. Parça da dağılmayla imajdan dönüşeni verir.

Görüntünün büyüklüğü parçaya uyumsuz gelmekle parça ile (biçim ile) öz (imaj, görüntü, dalgacık) çelişkindir. Alan ile hacim çelişkindir. Parça iki boyutla alan belirmesiyken öz üç boyutla oylum-hacim belirmesiydi. Gölge görüntü giderek te insanda iç sesle insanın duygusunu verir.

Çelişmeyi veren düşünce, görüntü olan bütünle parçanın oranıydı. Kabaca bütün eksiği olan parçasını parça da bütünü verecek belirli bağıntıları düşünüyordu. Düşünülen, eksikliği tamamlayıcı olan devim ve onu biçime sokup şema tize eden, güden özle, düşünce bu evrene aitti.

Öz de bu evrene aitti ama öz patlama öncesi tekilliğin üç boyutlu hologram görüntüsünü taşıyordu. Evrenimize dönüşen malzeme görünüş ve parçacık durum ikiliğini veren diyalektik birliktelikti. Parça tekillik gibi bir yokluğun varıydı.

İmaj da yok olan tekil bütünlüğün kendisini bu evrene, üç boyutlu görünüşle öz olarak kendisini aktarmasıydı. Düşünce ve devim, biçim ve öz, zaman ve mekân vs. bu evren mahreçli oluşların kaynağıdırlar. Yani patlamanın şokunda olan sınırlı sınırsız, sonlu sonsuz olanlardı.

Parça enerji, sınırlı; izi olan izleği veren resim gölge enerji durumu sınırsız olmakla izlek parçalı veya parçalı olan izlekti. Yani biçim öze göre, öz de biçime göre olmakla özel bağıntılı; sınırlı, kesikli sürekliydi. Kabı içinde kabına sığmayan bir özle baş başaydık. Matematiğin diliyle söylersek biçim dediğimiz alan veya biçim devimi iki boyutla hareket ediyordu.

Hacim dediğimiz öz de üç boyutla küp olarak hareket ediyor bu çelişki ile alan; yüzey; biçim özünü hacminin üç boyutlu genleşmesine ayak uyduramıyordu. Alan yüzey yeni hacimle; yeni hacim de bir alan yüzeyle bölünüyordu. Parçalanıyordu. Yırtılıyordu. Çoğalıyordu. Biçim öz ilişkisi doğum yapıyordu vs.

Varlık kuantumlaydı. Resmi veren de resimdeydi. Patlamasaydı resim ve kuplaj olmayacaktı. Resim, resmi verenleydi. Resim üç boyuta aktarılan hologram bir kuplajdı. İzlek olan imaj parçada üst üste durumla kendisi de parça parça olan imaj bağıntı adeta parçanın ne yapacağının bilgisiydi.

Daha açığı görüntünün kırıklı yapı derişimi üst üste durumlar bağıntısıyla evrenimizin yasalarını ortaya koyacak olan, belirli parçacık eylemi olmasıydı.

Üst üste durumlar parça bağıntısıyla kendisinin resmiydi ve tümel olanın imaj resmiydi. Kendisinin ve tümelin resmi de belirli bağıntılarla parçaydı. Parça resimdeydi, resim de parçadaydı. Ama tekilliği veren patlama öncesini veren resmin izleği ve evrenimizdeki resimle tekilliğin kendisi değildi.

Evrenimiz tekillikteki dönüşen parça gibi bir kusurla, parçalı dönüşemeyen kuplaj görüntünün bu evrene üç boyutlu yansıma kusurundan doğan, güzellikti.

Dönüşen aktarım bu evredeki aksaklıkları ele veriyordu. Tekillik bu evrende parçacık boyutunda iki boyutlu olup en boy çelişkisini veriyordu. Biçimin özle çelişkisi, imajın üç boyutlu hologram aktarımı olan hacimden geliyordu. Yükseklik hacim çelişkisine dönüşüyordu.

Tümele ait imajla çelişen eksiklik, iki boyuta aktarılan parçada fizikle ve biçimleydi. Parça iki boyutla hem dengede hem dengesizdi. Biçim denge ve dengesizliğin belirliliğiydi. Parçadaki eksikliğin kendisi olmayan hologram, tümeline doğru çekimle olup parçaya ait eksikliğin tümeldeki hacimle olan görümle belirmesiydi.

Parça gelip geçici bağıntılarla biçim belirlilikti. Sınırlı sonluydu. Sınırlı sonlu temas etmeden aktarılan etki şoklardan kaynaklıydı. Sisse ve bulanık bir durumu veriyordu. Sisse durum dengesiz ve belirsiz oluşla bize göre varlığın enerji düzensizliğiyle tedirgin oluşuydu. Tedirgin bağıntı, dengede sisse olana kendisine tedirginliği veren dengesizliğe doğru eğim ve akıştı. Tedirgin eden de denge eden de imajdı.

Kuantum dünya şokları da kendisini makro dünyaya doğru ayrı bir resimler gönderecekti. Kuantum dünyadan atomlar dünyasına gönderilen resim, kırpmalar düzenlemeler içeriyordu. Tedirginliği az çok teskin edilmiş indirgenmiş resim ve olgulardı. Atom düzenli üçboyutlu yapılardı. Kuantum yasalardandılar ama kuantum dünya yasalarına tam oturmuyordular. Fakat bu evrenin olaylarıydılar.

Kuantum dünya ve makro dünya ile her an yoğun ve daha çok belirliydi. Belirli verili koşullarla yine olmakta olandı. Olan biçimdi. Olmakta olan üslü belirmeleriyle özdü.

15

Olanın olmakta olana oranı vardı. Olmakta olanın da olana baskı ve basıncı vardı. Olmakta olan türlü türlü belirenle belirecek olandı. Belirecek olan da türlü türlü belirmeleriyle gelecekti. Gelecek olandan olacak olana akıştı. Olmakta olan ve olan çevreydi.

Abdest gibi Hindu olanın ineği yememesi inancı, kuantum dünyanın değil makro dünyanın sınıfla olan toplum çelişkilerinin varyasyonlarıdır. Evrenimizde tamlık, ancak eksiği ile olanaklıdır. Bu nedenle hep eksiği tamamıyla düşünürüz.

Tamlık düşüncesi üslü, gelip geçici belirli durumlarıyla belirli bir figür değildiler. Hem her şeydiler. Hem hiçbir şeydiler. Belirli durumla her şeydiler. Belirlenmemiş durumla hiçbir şeydiler. Yoktular. Hep yoktan var oluyordular. Aktarılan tekildi şokunun belirip kaybolan hayaleti bizde tam olmanın mükemmel olmanın düşüncesidir. Özdekle olan, imli düşünce olan enerji, buydu.

Tam olanda eksiği görürüz. Eksiği ile olmayan, eksiğini tamama göre duymayan, hiçbir şey yoktur. Eksiğine eğim olan devime düşünce diyoruz. Eğim durumla belirli olan; biçim ve öz olan düşüncenin bu biçim ve özle belirli haline de devim diyoruz.

Tam olan tekillik, patlama ile bu evrenin dönüşmesini veren yansımalarla ışıma balkımalarıydı. Bu evren; tekildi dünya değildi. Tekildi dünyadandı. Siz Ankara değildiniz, Ankaralıydınız. Parçalı durumla Ankara’dan nüfusa ait öznel etkili bir parçaydınız.

Sizde Ankara’nın kendisi olmayan bir Ankara düşüncesi vardı. Parçalı lığın bu enerji düşünmesi ile siz tamam olmak isteyen bir eksiklik bilinciyleydiniz. Ne parçalı durum tamlıktı. Ne de tamlık parçalı durumlar olmadan anlaşılırdı. Parçalı durumun, bütüne ait sanal bilinç resmi, tam oluşla Ankara’ydı. Ankara’nın tekildi resmi sanal bir iz oluşla, parça kuantum durumlara, dalga enerjiyle bindirişleydi.

Bu bindirişle siz eksiği (Ankara’yı) tamamlamaya tahminde bulunmaya tasarlamaya gayretleydiniz. Unutmayın ki parça kendisini tekrar eden süredurumlar olmakla tasarımdı. Tasım ve tasarımlar da tam olmayan bir tekrar edişler olmaya, devam edecekle süreklilikti.

Ancak belli bağıntılı durum belirmeleri, bir işlev durumladır. Bize gelip geçici olduğunu bildiğimiz bir tamlık algısı verirler. Bu içsel durumla böyle. Bir de dışsal durumla türlü oluşun tamlık bağıntısı vardır. Çevredeki tamlık parçalı işlev durumla özel bağıntılar yalıtımıydı. Bir tamlık başka bir tamlıkla çelişir.

Bir tür halle var olamayanlar, diğer üst üste olan üstel durumlardan biri ile belirli bağıntıyla oluyordu. Çevredeki parçalı oluş ve parçalı oluşlardaki eksikliğin yalıtması sizden daha büyük olan çevreye enerji edinmenizle çevre size bir eğim yönelimler alanıdır.

Tam güdenle, resmedilen eğim eninde sonunda bozunacak olan bir enerji düzenli var oluştu. Enerji düzenli var oluş, bu düzeni korumak için tekrardan en az dış dünya ilkesi içinde çevrede enerji girdisi yapar. Bu girdi enerji ile korunan düzen çevrimi, pahalı bir koruma olan sistemdi. Yaşamdı.

İster hayat tarzı canlı var oluşlar, ister cansız tarzı bazı bağıntılar; ömrümüzden önce de, ömrümüzden sonrada sürebilen gelip geçicilikler olmakla, bize sürekli olanın tamlık algısını verirler.

Yani patlayan belirmelerin dönüşümüyle tekillik hem parçaydı. Hem de parçalarlaydı. Ama tekilliğin bağıntı ilişkilisini veren ruhu ne parçalardı. Ne parçalarlaydı. Parçalı olanlar; malzemesi olduğu tekildi sürekli gibi olmamakla, kesikli olmanın yer ve zaman bağıntısıyla; bu everenin olamıydılar.

Evren olayları tekilliğin yasalarıyla belirlenmemekle olmadılar. Ama tekildi görsel kuplaja göre ölçüşen bir tedirginlikle de başıboş değillerdi. Bu da olamdı. Olam bu haliyle yer zaman bağıntısı olmayan hal ile belirme ve belirsizle olanı içerir. Düşeceğinizi kimse söylemiyordu ama düşmemekte yoktu.

Parçada parçanın kendisi olmayan, kendisini duyurtan bir hapis oluş vardı. Parça bu hapis oluşla kendisini güdendi. Hapis oluşla ölçüşme oranı kendisiyle çelişip kendisine sürtünme firen etkisiydi.

Parça oluşun kendi üzerine kendi etkili durumları içindeki ikilemiyle bu hapsoluş düşünceydi. İmdi. Hayaldi. Eksiği yetiren tasımlarıyla; temassız aktarımlar kuplaj ile parçaya bindirilişti vs.

Tasım, tasarım olan düşüncenin yoğun belirlilik içinde olması somut, yoğun belirlilikle olmayan devinmeler de düşünceydi. Enerji bu düşünce devimle ve devim düşünce ile iş yapan yetenek enerjiydi.

Kapının kapalı olması gibi süper durumlar içinde olan belirme, belirli olmuşsa bu durumla parçacık somut ve olguydu. Kapalı olan durum bağıntısı içinde kapının açık olmaması, üstel durumları içinde belirli olamamakla soyut ve soyut olanaktı.

Tam oluş bir mükemmellik değildi. Varlıktaki kararsız oluşun bozucu etki eylemlisini veren düşünce devimi olmakla olan ile olmakta olanın olacak olana çelişkisiydi. Durum; halden hale, nicelikten niteliğe; nitelikten niceliğe oluşun üst üste devinmelerindeki durumsal düşünüşlerle olmaktı. Düşünce, devimin belirsizi. Devim, düşüncenin belirli olan durumuydu.

Bir kapı belirlisi; kendi üzerine açık olana, kapanma, yarı kapalı; kapanma olana da üst üste durumla açılma yarı açılmaydı. Kapalı olana açıklık gibi araya alınan zaman mekânların belirsiziyle üst üsteydi. Yani kapı belirlisi üst üste durumlara eksikle, zıtlıkla olanaklı kılmadıkça işlev değildir.

Evrenimiz, kendi evrensel bütünlüğü içine, patlama öncesini bilmediğimiz yasalarıyla ilişkili tamlık olarak söylersek tam olanda eksiği olan imdi. Anlamdı. İzdi. Semboldü.

Varlık dünyası patlama sonrası tekillikten kaynaklanan eksik olandaki imgeyle (yansımayla benzerlik görüntüsü ile duyumsanan, gerçekleşmesine özlem olunan cazibe) imaj olan (görünüş değiştiren) tamlığa dönüşücü diyagramla devinmesini her düzey oluşmalar içine aktaran bir kendisini tekrar edişin etki kuplajlanışıyla sistemimiz, olaylar evreni olmaktadır. Olaylar evreni var oluştu.

22 Mart 2020 15-16 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar