Masal Kız

Masal kız
.....sırt çantasının ağırlığını giderek hissetti hatta merak etti kendisine bu kadar eziyet eden çantasını nasıl olur da bugünkü kadar fark etmemişti neler taşıyordu ki doğrusu hiç yeri değilken çantasında olanları düşünmeye başladı küçük bir pet şişe(su),geometri,tarih,edebiyat,dil anlatım,ve coğrafya kitabı birkaç defter arada bir açıp okuduğu bir kitap Franz Kafka'nın " dava " isimli kitabı bazen sıkılıyor okumaktan bazen ağır ağır okuyordu aslında daha çok okumalıydı hepsi bu dedi ..hı az kalsın unutuyordu bir de çocuksu belki ama kalemlik denilen bir çantacık içinde neler mi var ? iki kurşun kalem, silgi(kokulu değil),küçük bir ayna mini kolonya şişesi hatırlayamadığı başka ne olabilirdi ki ama çok ağırdı işte ve sırtında bir kambur varmış gibi hissetti ve irkildi beklediği otobüsün gecikmesine de sinir oluyordu başka nelere sinir olmuştu bugün hatırlamak bile istemiyordu,bugün nedense yanında bir arkadaşı yoktu sessiz ve yalnızdı gözlerini yumdu açtı durakta bekleşen insanları süzdü hava serinliyordu gün erken iniyor ve birden kararıyordu kimi akşamlar korkuyordu bile bu şehir hem mutlu ediyordu insanı hem mutsuz duygularının çiçeklendiği zamanlarda oluyordu kahırlı anları da,şu anda kendisi ile baş başa kalmış tüm sesler renkler gelen geçen her şey yok gibiydi bir boşluğun içinde fakat hayatın merkezinden konuşuyordu kimse bilmiyordu duymuyordu sözlerini '..sen bilirsin beni anlarsın neler hissettiklerimi..böyle olduğum zamanlarda nasıl sustuğumu içime kapandığımı yengeç gibi, nedenini bilirsin nasıl içimin içine sığmadığını bilirsin hiç bir yerde duramadığımı..yere göğe sığmadığımı...sessizce ağladığımı çok zor işte anlatılmaz hiçbir şekilde..hiçbirşey yetmez anlatmaya...kelimeler tükenir...sen bilirsin kendime saklarım her şeyi...' içinden geçenlere şaşıyordu fakat kağıda dökemiyordu ne garip bir hal bu dedi yazmak isteseydi kim bilir ne ilginç anlatımlar hatta felsefik sözcükler olacaktı '..oturup anlat desen söyleyecek bir sözüm yok nerelerdeydin desen var olduğum bir yer yok..' bunu fısıldarken geçen otobüsleri okuyordu bir yandan 15B Güzeltepe,15F Beykoz,15U Tufan mah...yok yok işte bir türlü gelmiyordu eli ile düzeltti gözlüğünü, çerçevesi kırmızı olmasından herkesin dikkatini çekiyor çoğu insanda Avrupa malı zannediyor kimi Paris-venedik-italya tahmini yapıyor kimi de Hollanda-almanya-isviçre tahmini, oysa kadıköy'de herhangi bir gözlükçüden almıştı annesi,arkadaşlarının ve çevreden bu tür ilgi odağı olmak hissi giderek hoşuna gitmeye başlamıştı,alışık olmayan farklı bir hava veriyor olmalı ki arada bir iyi güzel beğeniler alıyordu,ancak bir türlü gözlük ile barışık değildi ne zaman kurtulabilir hangi çözümler vardı acaba öğrenmek mümkün olacak mıydı, tahmin edemiyordu ama şurası bir gerçek asla lens kullanmayacaktı,uff ya başka bir çözüm yoksa tüm hayatı bu sırdaş gözlüğü ile mi geçecekti ? bir an üzüldü canı sıkıldı '...çocuklar beni de aranıza alın ne olur içimden ağlamak ağlamak geliyor, kaybettiğimi aradım fakat bulamadığımın içinde kayboluyorum çıkmaz sokaklarda kalmış gibiyim çocuklar...' yine dalıp gitmişti yine beklenmedik düşüncelerin dile gelmesiyle zihni fikri bir eğlenceye girmişti,bu serin İstanbul akşamında sırt çantasının ağırlığını hafifletmek istercesine bu içinden konuşma egzersizlerine devam ediyordu arada bir sırt çantası gerçeği gelip çatmasa kim bilir neler neler sıralayacaktı bir kitabı okuyor gibi,ama kurtuluş yok kurtulmak gibi de bir niyetinin olmadığını anlatmak ister gibi '..İstediğin kadar uzağa git !seni çıkarıp atsam da beden ve ruhumdan,hep aynı gökyüzünü paylaşacağız ey çanta ..' ne demek istediğini anlamış mıdır o hissiz akıl ve şuur yoksunu sırt çantası hiz zannetmem dedi,bir parazit gibi asılı kaldığı yerden memnun ki sesi çıkmıyor şimdilik ,insan sesleri arasında bir otobüs durağında bunları düşündüğüne inanamıyordu acaba kendisindeki bu özellik ve söz güzelliklerinin farkında değil miydi yoksa ? onu tanıyanlar eminim kendi halinde sessiz sedasız duruşundan böyle bir derinliği taşıdığını asla akla getiremiyeceklerdir,oysa görünüşe bakıp aldanıyor olmalılar fevkalade zeki üretken başarılı sürekli kendisini yenileyen küçümsenemez bir kişilik yattığını göremediklerine yakında üniveriste başarısını duyduklarında üzüleceklerdir,ah nihayet beklediği otobüs geldi 15R Rasathane yine tıklım tıklım dolu, iğrenç dedi içinden ama buna mecbur olmaktan da kendini kurtaramayacaktı bütün bütün sıkıntılı bir hamle ile zar zor güç bela ayakta duracak kadar bir boşluk bulabilmişti tuhaf ama gülümsüyordu daha ne yapacaktı ki üzerinde durduğu şu manzara bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete türünden bir şeydi ama gülümsemesine sebep bu değildi bu durumda bile şu cümleleri kuruyor olmasındandı '..sadece ''sevilmek'' harekete geçirir donmakta olan bir kalbi,ve hızla çarpan bir kalptir her seferinde, dünya üzerindeki onca güzel şeyin sebebi...sızlayan yerinden sevmeye başlamalı bir insan,sevdiği kadar da sevilmektir zaten bir acının yara bandı...' yara bandı...hayır sevmedi bu tabiri zaten yerine hangi kelimeyi ve neyi getireceğini de bilemedi sarsıla sarsıla ağır aksak yürüyen otobüs yeterince bezdiriyordu insanı rahat sakin tutmuyordu ki ,bu arada hava kararmıştı ama boğaz ışık ışık tüm şehir yapılan havai fişek gösterisinden muhteşem görünüyordu bu akşam cumhuriyet bayram sevincinin devam ettiği müstesna gecelerden biriydi insanlar mutlu sevinçli neşeli ve alkışlarla bir yandan bu tabloyu seyrederken bir yandan sevgilerini tazeliyorlardı belki yazar Cezmi ersöz'ün cümlelerin tam sırasıydı şimdi hatırlamaya çalıştı '..Seni yollarca,şehirlerce uzağından sevdim.Seni kelimelerce,şiirlerce yakınından sevdim.seni,dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alıp yazdığın mektuplarca sevdim.Seni umutsuzca,beklentisizce,hayallerce sevdim,uzağından.Hayatımı öyle olduğu gibi bıraktım.Şehrine geldim ama kalbine girmeden sevdim... '' herkes merakla otobüsün camından bu ses ışık görselliğine kendini kaptırmışken,kendisi de böyle düşünce söz yığını ile meşguldü,herkesin yüzü barış ve sevginin yan yana daha güçlü yaşadığı bir görünümde, düşündü bu sıkıcı sık boğaz otobüsün haline rağmen her sınıftan ve çevreden insanlar birbirlerine saygılı mesafeli yardımcı olmakta ve anlayışlı davranmakta ne güzel bir kardeşlik,birliktelikti şu fotoğraf dedi durak durak inen binen insan akışı içinde devam ederek en nihayet eve yakın durakta kendisi de inmişti, yüzündeki gülümseme gözlükleri kadar sevimli düşüyordu şehrin ışıklı tablosuna, hoşuna gitmedi değil bugün bir öğretmeni de fark etmiş gözlüğünün o kırmızı çerçeveli görümünü şık ve zarif bulmuştu,hatta kendisine bir masaldan düşmüş güleç yüzlü kırmızı çerçeveli kız olarak tanımlamıştı,yani masal kız olmuştu ah meğer ne etkili bir hava ve karizma katıyormuş ta haberi yokmuş,neyse çıktığı hafif yokuş bitmiş evin kapısına yaklaşmıştı...

15.11.2012/beylerbeyi

19 Kasım 2012 6-7 dakika 164 denemesi var.
Yorumlar