Maviye Ölmek

Önce mavi bir perde indi tüm renkler solmuştu sadece mavi vardı. Yumuşacık bir dokunuştu tenime yayılan his, derin bir huzurun kucağına doğru sürüklenmekteydim. Yaşanmış her şey ben yükseldikçe aşağıda kalıyordu dünyadan ayrıldığımı anladım.

En küçük bir korku yoktu içimde hatta sevinç duyuyordum nereye gittiğimi bilmeden bu olası seyahati yıllardır bekliyor gibiydim. Oysa hazırlığım var mıydı? İşte o an düşünmeye başladım, yolculuğumun devamında aşağıda kalan hayatımı sorguladım.

Birden gözlerimin önünde minicik bir melek uçtu, ne tuhaf tıpkı benim çocukluğuma benziyordu. Pırıltılı gözlerinde hiç acı hiç keder yoktu, kanatları ipek kadar, hafif yüreği billur kadar parlak ve saydamdı. Bana bakıp gülümsedi. Hayatımın en temiz en saf yıllarını izliyordum onun gözlerinde. Çocukluğumun güzel hatıralarını döktü ortaya, öylesine mutlu oldum ki.
'Keşke hiç büyümeseymişim' dedim. Sonra kanatları gümüşten bir başka melek geldi.
Biraz hüzünlüce olan çehresinde gençliğimi gördüm.

Masumiyetin en beyaz rengi tenine yansımıştı, henüz günahlardan haberi yoktu. Kendi yüreğindeki aynadan bakıyordu hayata, herkesi kendi gibi görüyordu.
Birden saçlarına gri bir gölge düştü. Aman Allah'ım! İlk hüsranım nasılda acımasızca çıktı ortaya, kimdi kalbime ilk darbeyi vuran el?

Hatırladım...Çok sevdiğim biriydi; yalan rengi bir elbise giymiş, sahte kızılı bir gülle gönlüme girmişti. Gençtim, toydum inandım iltifat balına bulandım. Kanatları gümüş melek gülümsedi
'Endişe etme' der gibiydi. 'Ben gençliğinim çabuk geçeceğim güzel anıların çok bende , kalbin hala temiz ve masum.'

Ah! 'Keşke daha uzun olsaymışsın' diye düşünürken bu kez kanatları sarı bir melek geldi.
Ben sormadan o dedi ki 'Ben hatalarınım, çocukluğun ve gençliğin arasında sıkışmışken en uygun zamanı bekledim ve çıktım, bak ne çok hatan var.' İşte o zaman cümle azam titredi gözlerimin önündeki mavilik koyulaşmaya başladı.
Ya Rabbim ağlamak istiyorum 'Pişmanım' diye.

Yalvarmaya başladım. Derken günahlarım, kara kanatlı bir kuşla geldi ve tek tek hepsini açmaya başladı. İrili ufaklı bir sürü böcek etrafımda dönüyor tenimdeki o yumuşacık duyguyu parçalıyorlardı. Çırpındım simsiyah bir kâbus örtüsü kaplamıştı sanki üzerimi.
Öylesine derin bir yeis içindeydim ve çaresiz ağlıyordum. Bu kez bembeyaz bir melek geldi kanatları aynı renkte ipekle örülmüştü. İçime yeniden huzur doldu. Ruhum bir anda selamete çıktı. Beyaz melek 'Korkma artık ben geldim, yetiştim' dedi. 'Yaşarken yaptığın hayırlarını, sevaplarını sadaka ve ibadetlerini taşıyorum, üzülme seni kurtaracağım.'

Ruhum sonsuz yolculuğuna doğru ilerlerken içinde bulunduğum mavilik daha pırıltılı bir nurun ışığı ile genişledi. Ellerim gözlerim bedenimdeki tüm azalar benden kopmaya başladı. Ne tuhaf hiç ıstırap çekmiyordum.Yaşarken kullandığım bu azalardan birine bile zarar gelse ne çok acı duyardım. Şimdi hepsi benden ayrılıyor geride bıraktığım dünyanın toprağına gizleniyordu.

Gittiğim yere ne zaman varacağımı bilmeden bu hoş terk edişin hafifliğinde hiç ummadığım bir mutlulukla uçuyordum.Rabbi yare vuslatın heyecanı öyle engin bir saadetti ki, 'Gökyüzünde bir yıldız olarak kalsam' dedim. Artık bir bedenim yoktu, sadece enerjiydim.

Bu muhteşem yolculuğun her merhalesinde tarifi mümkün olmayan tatlı bir hisle fani bedenimden ayrılıyor, maddeden manaya doğru dönüyor, döne döne ben hakkın nurunda özlediğim sükuna kavuşuyordum. Son kez geriye baktığımda bembeyaz bir ışık huzmesi gördüm ve oradan geçerek gümüş kanatlı meleğimin peşinden tüm renkleri terk ederek ölümün mavi kucağına kendimi bıraktım.


GÜLCENAZ

‘MAVİYE ÖLMEK Kitabından

06 Ekim 2016 3-4 dakika 27 denemesi var.
Yorumlar