Memleket Semalarında Yıldızlar

Orhan Veli Kanık...Ne de güzel anlatmıştı eski İstanbul'u dizelerinde.

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda
Uzaklarda çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı

Sevdiğim şairlerdendir O.Veli...okunası dizeleri. Bu şiiri, son kitabında yayımlandığında yıl 1949.
Pekala üstat, aşığı olduğu İstanbul'u 2016'nın Türkiye'sinde gözlerini kapatıp dinleseydi. Cesaret edebilir miydi gözlerini kapamaya...Velev ki oldu, ammaa o gözler kapanır kapanmasına da, açıldığında bi bakmışsın...Ana! Böbrek yok, gitmiş...tövbeler olsun. Ya da gözünü bi açmışsın cüzdan yok. Eeeh artık tabanvaya kuvvet.

Yavaş yavaş sallanırken yapraklar ağaçlarda...sen sükut içinde kapamışsın gözlerini, o esnada bir avuç serserinin bilmem hangi saçma sebepten kavgası...bıçaklanmış, biri kanlar içinde yerde yatmakta. Polis enselemiş seni...ver diyor ifadeni...görgü tanığısın...Da...desen ki; ben gözlerimi kapatmış, İstanbul'u dinliyordum o anda. Buna kim inanır, Kadir...yok yok yapmam bunu.

Ya da dinlemeye kalksa İstanbul'u..sucuların çıngırakları mı ? Nerdee...Duyacağı şimdilerde, sokak ortasında aşağılanan, şiddete maruz kalan kadınların çığlıkları...Bomba sesleri...Birbirlerini öldüresiye düşman karşıt grupların sloganları...
Düşünmek de başlı başına bir eylem değil miydi? Konuşmak gibi...Hele ki şiir...şiir yazmak, eylemlerin en naif, en nezaketlisi. Dedim ya, vakit İstanbul'un 2016 sı...

Oldum olası imrenmişimdir eski zamanlara ve o nadide yılların güzel yürekli insanlarına...Köprü altı kabadayıları, külhanbeyleri, kibar ve bi o kadar da zarif hanımefendiler ve salon beyefendileri, bıçkın delikanlıları, mahallenin yardımsever,paylaşımcı ve de onurlu sıcacık komşuları...Evet 2016...ve bu saydıklarımın çoğundan eser yok.
Sanki zaman içinde buharlaşıp uçuştular sonsuzluğa. Gelecek yıllar bu yıllarımızı aratmasın pek tabi.
Ancak ne var ki; kapatamayız gözlerimizi bir iç huzurla...tüm olup bitenlere kayıtsız ruhların vicdan azabı susmaz. Dinleyemeyiz kafamızın içindeki seslerin dayanılmaz gürültüsünden çocukların, kuşların cıvıltılarını...Hoşşş gözlerimizi kapatmaya pek lüzum da yok...zaten hatırı sayılır derece de kalabalıkların gözleri zaten tamamen kapalı.

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde
Alnın sıcak mı değil mi bilmiyorum
Dudakların ıslak mı değil mi bilmiyorum
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum
İstanbul'u dinliyorum

Üstat, 1914 yılında doğdu ve 1950 sonbaharında Ankara da bir belediye çukuruna düştü...beyin kanamasından ötürü kısacık hayatına veda etti. Elbette geride bıraktığı eserleri onu da tüm değerli şair ve yazarlarımız gibi ölümsüzleştirmiştir. Sanatçılar...zamana, yıllara, ölüme çelme takanlar...
Ne demeli, ne diyebiliriz...memleketim ve memleketimin hiç bitmeyen vahim halleri.

**SARAYLI**

14 Ekim 2016 2-3 dakika 6 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar