Menfaatsiz Sevdaların Vadesiz Mevduat Hesabı

Ey gökyüzünün Cleopatra'sı. İsmini yüce kitaptan aldın diye önünde eğildik mecnunun yüreğinde taşıdığı aşk ile ve yandık ey kadınım tutkuna hasret kalmışlığımızın ateşiyle. Sen şimdi alıp tüm gerçekliğini gittin, gözlerim nemli kaldı gidişini izlerken. Göz pınarlarımda bir yük vardı ardın sıra artarak giden... Hiçbir kadın sen gibi olamazdı biliyorum ve bile bile aynı hataya düştükçe, ıslandığım yağmurlarda seni arıyordum. Ama hiçbir kadında ıslanmalarımın sonunda ellerim sen kokmuyordu. Yalnızlık bir sahneye düşen oyun gibi düşüyordu ve ortasında bir sandalyede ben vardım o oyunun. Her yer karanlıktı, ışık sadece sahnede yalnızlığımı aydınlatıyordu, üzerimde binlerce göz varken ben senin için biriktirdiğim aşka nazar değmesin diye yüreğimin en ücra köşesinde saklıyordum.

Şimdi gittin... Bomboş koridorlar kaldı senden geriye. Sensizliği haykıran duvarlar üstüme üstüme geliyor bazen, sensizliğe hiç alışamadım ben nefes alamıyorum. Atıyorum kendimi loşluğunda kendilerini boşluğunun telaşında kaybeden insanların arasına, kadınlar geçiyor önümden; allı, morlu, yeşilli ve saçlarına kızıl çalana takılı kalıyorum sensin diye, dudaklarına kırmızı sürene değil de, parmaklarında karanlığını oje niyetine taşıyanlara takılı kalıyorum bir kuşun kanadına takılmışçasına. Hangisine sarılsam sen diye aşk adına ihanetin türküsünü söylüyorlar. Sonsuza dek susasım geliyor içimden.

Sabahları açarken gözlerimi, senin artık olmadığın geliyor aklıma. İçimden bir dizi keşkeler geçiyor. Ben seni nasıl sahiplenmişim usulca, ben seni nasıl sevmişim Elif gibi dik duran bir sevdayla, lam gibi ilahi aşka bulanan bir tutkuyla ve mim gibi sevdanın ateşinden iki büklüm kalarak... Ben o gündelik aşkperestler sayesinde içimdeki maşuk bülbülü öldürdüğümden beri hiç böyle hissetmemiştim kendimi. Sen içimde öyle yücesin ki, seni yüreğimde sakladığım sürece gönlümde huruf-u mukatta da gizli kaldığın gibi gizli kalacaksın sevgili. Sen gittikten sonra ruhumun sahnesinden, nice karanlık ruhlar musallat oldu aydınlık aşkıma. Kimi zamanda parlak sevdamızı sunduğumuz insanlar geri çevirdiler neyi kaybettiklerini bilmeden... Bizi gönül kapılarından aşkımızla birlikte geri çevirenlere şunu söyledik; 'Elif lam mim! Biz ne istenmediğimiz gönülde dururuz, ne sevilmediğimiz mekanda bulunuruz. Söylediğimiz söz huzur tohumları eker fitnesiz gönüllere, tebessümümüzle düşer köz ve hakikat ateşinde yanar ilahi aşk ile. Biz sevdik mi yarin gözlerinde yok olmayı da biliriz, sevgimizi saklayıp dost meclisinde susmayı da!'

Gel gör ki, zaman geçtikten sonra anladı kapısından çeviren ruhlar aşkımızın yüce manasını. Gel gör ki, ellerimiz o yüzden boş kalsa da biz yüreğimizde sevdayı hiç üşütmedik ve sakladık senin için. Sen giderken sevgili, gözlerindeki umudu kendim için sevdim. Tüm sevinçlerin güzelliğine kapanarak hayatına dair gülerek gittin hayallerimden. Ve ben sonsuza dek sustum senden sonra ve vadesiz mevduat hesabında bekler gibi bekler bir ömür el değmemiş sevdan bende. Ben beklerim seni bir ömür, beni bir gün seveceğini ümit ederek... Çünkü aşk geri dönüşü düşünülmeden yaşanan bir yatırımdır. Çünkü seni menfaatsiz seviyorum.

28 Aralık 2011 3-4 dakika 49 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Umudu yargılarken insan umutsuzluk döngüsünü yüreğine yatırır. Söz'dür aslında ruha ve umuda direnen. O sözlerin kilometrelerine yürektir şiir yatıran... Tebriklerimle dost.