Mevsim Fırtınaları

Karanlık gölgelere yaslanan puslar kaç mevsim döngüsünde eteklerine konan ağır taşlarla avunacak?
Ve kaç iklimsel yalnızlık umut kalmamış gözlerle avuntulara sarılacak? Sağında solunda belirecek ümitlerden arta kalan kaç damlaya daha bakılacak yabancı gözlerle.
Filizlenen notalardan senfonilerin doğuşuna uzanacak eller, sabahın yalnızlığına ağlayan yüzler başka avuntulara sığınacak. Yokken ortalıkta zerresi ölümün.


Dünün gölgesinde yürürken kalan başka yaşantıları düşleyecek başka hayatlara sığınmayı dileyeceksin.
Ve yine çocukluğun gelecek aklına. Duvarlara, karanlığa, gözüne ilişen her olumsuz şeye kızacaksın senin seçimin değilmiş gibi belki...

Mutlulukların azalıp artmayan yanından dem vuracaksın ve her şeyin ne kadar değiştiğini söyleyeceksin yine belki de...
Gün gelecek aynadaki yüzüne düşecek bakışların, gördüğünü beğenmesen de ilerleyen zaman sırtını sıvazlayacak. Olgunlaşacak sın dostum. Olgun bir meyve kadar. Aklı kâmil olanların arasına asacaklar resmini güzel çerçeveli afilli bir pozla şöyle. Ahkam keseceksin sende diğerleri gibi o köşede. Artık kanmayacaksın dostum kandırılmayacaksın hiç bir yalanla. Gerçeklere sarılıp yatarken pusuda, kandırılmışlıklarını özleyeceksin en çok. Ve bu çok garibine gidecek. Bir süre sonra gözyaşların uğrayacak sığındığın noktaya...


Sihir mi yağıyor gökyüzünden gözlerini dikip bakacaksın...
İlk yürüyen sen değilsin bu yoldan. Ben daha iyi bildiğimden demiyorum, senden bir adım önce geçtim. Her geçenin aynı hislere kapıldığını düşünüyorum sadece...


Mutlu bir gölgenin ardına sığınmış yolcular geçecek masaldan, güle güle demeyeceksin
gidenlere mesela...

Kapında uzayıp giden gölgelere takılacak ayakların. Adımların kendileriyle yarışacak
Bir sabah küçük kar taneleri yağarken gök yüzünden, yanaklarına küçük tebessümler yerleşecek ve seveceksin yağmura karışan kar tanelerini.


Gülüş fukarası yüzlere takılacak gözlerin, sevmeyeceksin bundan sonrasında soluk yüzlü kimseleri.

Mevsim fırtınaları geçerken suretlerden bir yakarı yükselecek dudaklarından yukarı.
Ve ekim rüzgarlarının tacını alacak başında kasım sancıları. Kışın soğuk nefesi üfleyecek insanların yüreğine. Üşüyecekler soğukta yine...

Kadehler dolusu yalnızlığa sığınacak kimisinin elleri ağıt dolusu türküyü yudumlarken kimileri gölgeler düşecek sağanak dolusu yağmurun gözlerinden.
Ve bende ağlayacağım geçip giden yaşantıma. Savrulmak isteyeceğim belkide bir rüzgarın eteğinde. Lakin tüm fırtınalar gitmiş olacak bu mevsimden ve belki martılarda terk etmiş olacaklar burayı, kasım sancılı mevsime dayanamayıp.


İşte ellerimle bir boşluk arayacağım sığınmak için belki tüm gölgeler savrulmuş olacak tüm kuytulardan.

Aynalarda kalan son gölgeye tutunacağım, kapı çalınacak bu havada kim o demeden açacağım belki de bu defa... Yalnızlık baş köşeye kurulacak ve eski bir dostmuş gibi sımsıkı sarılacağım ona...

Kasım sancılı düşler dolacak belki ayaz dolu kuytulara ve rüyalar saklanacak uykuya....

09 Kasım 2013 2-3 dakika 19 denemesi var.
Yorumlar