Mimarimiz

Bilmem sizde de oluyor mu ama ben sık sık yaşıyorum.
Ne zaman Balıkesir'in önemli caddelerinde yürüsem, başımı kaldırıp şekilsiz ve estetiksiz beton yığınlarına baksam, bundan yüz yıl sonrasını düşünürüm.
Aklımda bir soru, şimşek gibi çakar: Yüz yıl sonra bugünün mimarisini yazanlar, bizim mimarimiz hakkında neler yazacaklar?
Balıkesir'in can damarı Millî Kuvvetler Caddesi'nden girin, Anafartalar Caddesi'ne kırın en son Kızılay Caddesi'nden dönün.
Mimari bakımdan yarına kalacak ne var?
Yapı olarak, estetik olarak, işlev olarak hangi bina, yarının tarihinde yer bulabilecek?
Hangi bina orijinal özellikleri bakımından bugünün 'örnek' mimarisi arasında gösterilecek?
Açıkçası ben, bir tek bina bile göremiyorum...

***
Sadece Balıkesir mi?
Değil tabii ki...
Her biri inci güzelliğinde dizilen yüzlerce tarihî eserin toprağı İstanbul da aynı halde değil mi?
Bırakın yeni binalar eklemeyi, eskilere bile sahip çıkmıyoruz.
Birçoğu kaderine terk edilmiş, yıkılıp gidiyor.
Umursayan da yok!
Bütün sahipsizliğine ve ihmaline rağmen ayakta kalanların ise, etrafına yaptığımız gecekondular ve çirkin yapılaşma ile adeta yıkımını hızlandırıyoruz.
Oysa böyle mi olmalıydı?
Bütün bu şaheserlerin etrafı birkaç kilometre açılmalı ve etrafına estetik düzeyi yüksek parklar yapılmalı değil mi?
Bu eserler, bütün güzelliklerini alabildiğine sergilemeli ve Türk'ün mimarideki üstün yeteneğini âleme ilan edilmeli değil mi?
Bakımları ve tadilatları alanlarında uzman kişilerce yapılmalı ve bu eserler orijinalliğiyle gerçek anlamda korunmalı değil mi?
Ama nerde...

***
Tarihî binalara bakın; alayı heybetli ve orijinal özelliklere sahip estetik binalardır.
Sadece Osmanlıların değil, Selçuklulardan, İlhanlılardan, Anadolu beyliklerinden ve diğer medeniyetlerden miras kalan eserlerde de bu özellikler görülür.
Tamamı kıvrak bir zekânın, ciddi bir emeğin, çağı aşan bir estetiğin ve insanüstü bir planlamanın ürünüdür.
Allahaşkına şimdi yapılan binalara bakın; hangisinde bu özellikler var?
Hangimiz bugünün mimarisinde, bu özelliklerinden sadece birini görebiliyoruz?
Oysa Cumhuriyetimizin ilk yıllarında böyle miydi?
Binaların çok büyük bir kısmı taştan yapılır, estetik kaygısı güdülürdü.
Mimar Kemalettin, Mimar Vedat, Arif Hikmet Bey, Şevki Balmumcu, Seyfi Arkan gibi mimarlar ve eserleri yüz yıl sonra yazılacak tarihlerde yerini mutlaka bulacaktır.
Çünkü onların eserleri, bugün hala dimdik ayaktalar ve hala kullanılıyorlar.
Yeni yapılan binalardan çok daha sağlamlar hem de...

***
Yarına kalan binaların çok büyük bir kısmı taştan yapılanlardır.
Birçok ilimizde, o ilimizin adıyla anılan meşhur yapılar ve mimari üsluplar vardır.
Mesela Bitlis taşı ve Siirt'teki 'cas evler'...
Hepsi de yüzyıllara meydan okuyan, estetik binalardır.
Ülkemizde her ilinde, inşaat alanında rahatça kullanılabilecek taşlar varken, neden kör betonlara hapsederiz kendimizi?
İnşaatlarımız neden taşlardan değil de, betonlardan yapılır?
Bu betonlardan, bu derme çatma binalardan yarına ne kalır?
Daha bunlar gibi onlarca soru sormak mümkün...
Ama belki de cevap bekleyen en önemli soru şudur: Yarına bir bina bile bırakamayan bir millet, çocuklarına güçlü bir devlet, kutlu bir gelecek nasıl bırakabilir?

29 Kasım 2009 3-4 dakika 10 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    Merhaba, Size katılıyorum. Yerden göğe kadar çok haklısınız. Biz ilerleyeceğimize her konuda geri, geri gidiyoruz. Ne yazık ki.

    Seçtiğimiz yöneticilerden de bu belli olmuyor mu? Değil mimariye, sanata, insana bile gereken önem verilmiyor.