müebbet

Bir de bakmışsın platonik bir sonbahar sarmış bedenini, ellerinde ağustos sıcağı, zihnin de ise kış, uzaktır yaşamak istediklerin. Uzandıkça arzularına alevlenir tutkuların ama geç kalmıştır bahar. Cehennem gibidir artık düşlerin, artık ya aşkınsındır ya da aşksındır.

Dileklerin yankılanır şimdi bir vadi içerisinde kurumuş nehir ardı kimsesizliğe savrulan rüzgarla. Ufukta görünür gibi olsa da tarifi imkansızların, yalnız bir kartal çığlığı uyandırır gerçeği, dağılıp gider, serseri bir girdapla sahrada bir serap gibi canlananlar, kalbinin doğusundan.

Gitmek kalmıştır artık, mahkumsundur müebbet bir aşka. Gitmek kalmıştır artık bir çığlıkla birlikte ebedi istirahatgaha, içinden derinden bir yerlerden...

Huzurdur belki de, bu bırakıp gitmek. Belki de korkaklık. Ama gerçeğin, gerçek olacakları düşündüklerinle alakası olmadığı gerçeği, çoktan doğmuşken akşamdan kalma bir ayyaş gözlerine erken vakitli güneş gibi faydasızdır işte durup yapabileceğin hataları tasarlamak. Gitmek kalmıştır artık içinde derinde bir yerlere...

27 Şubat 2010 1-2 dakika 21 denemesi var.
Yorumlar