Mürekkep ve Kağıt

Selam Sevdiğim...

Önemseyip önemsemediğini bilmiyorum ama yine ben... Seni fazla sıkmayacağım konusunda kendime söz vermeme rağmen olmuyor işte. Sadece kendimi kandırıyorum. Uzun zamandır mesailerimi sana ve seni sevmeye ayırıyorum.

Başıma taç ettiğim, noktasına dünyaları değişemeyeceğim kitabı bile okurken arada senden izlere rastlıyorum. Okuyup kılıfına koyduktan sonra hep seni yazdım "O" na yolladığım dilekçelerde: Bir "cezim" gibi bağlasam ellerimi ellerine. Bir "şedde" gibi hiddetlensem aramızdaki mesafelere. Bir "vav" gibi eğilip bükülsem avuçlarında. Ah bir de "elif" gibi dimdik durabilse bu vücud aymazlığına...

Canım seninle kavga etmek istiyor. Hayalini kurduğumuz çocuğun kavgasını... İlk önce kız mı erkek mi olsun diye didişelim. Sonra sağlıklı olsun da gerisi önemli değil deyip işi tatlıya bağlayalım. Ardından isim verme telaşına girelim. Sen sosyetik isimler düşünürken; ben hayatta olmayan büyüklerimin adını yaşatmak isteyeyim. Kura çekip bu kavgayı da kazasız belasız atlattık mı kurayı kazanan: "Üzülme. İkinci bebeğimizin adını da sen koyarsın" diyerek; teselli etsin kaybedeni...

Konu çocuğa gelmişken: İkimizden izler taşıyan meyvenin yükünu omuzlayıp dolaşmak varken; sensizliğin paletleri altında bankın üstüne düşmüş; ezilen, solgun bir yaprak gibiyim. Bir de gözlerin var: Sokak lambalarının asaletini taşıyan gözler... Kocaman güneş inzivaya çekildiğinde kirpiklerine yaslanıp huzur bulduğum bir çift göz... Onlar da yok. Ve ben güneşin en dik açılarıyla geldiği bugünlerde içimdeki karanlıklar ve zemherirlerle savaşıyorum.Halbuki hep nimetten saymıştım gözlerini. Adın, "Kelime-i Şehadet" ten sonra geliyor yüreğimin protokollerinde. Leyalim Kudüsvari kuşatılmışlıkların pençesindeyken; -Ne olur! Selahhaddin misali- sür atını ürkek yalnızlığıma.

Bakma bunca şey istediğime. Kavuşmaya gerek yok aslında. Özlendiğini bilmek bile yeter. Her telefon çalışında heyecanlanabilmek; Her yağmur katresini gözyaşlarına yormak bile avunmak için yeterli. Her ihtimale karşı sofrada bir tabak fazla bulunduruyorsan eğer son randevusu öbür dünyaya kalsa bile seni sevmek güzel şey...

Dedim ya saydığım onca şeyin gerçekleşmesine gerek yok. Avuçların içindeki çizgileri sayıp onlara dokunmaktan bile vazgeçtim. Ama uğruna ölümü bile göze alacağım bir ukde var içimde; Seni hep çocukça sevdim. Ve şuan çocukça birşey istiyorum senden: Öp kalbimi de geçsin bu onulmaz acı.

Nurullah DEMİR

05 Haziran 2010 2-3 dakika 3 denemesi var.
Yorumlar