Mutluluğa Ulaşmanın Yolu

      İnsanın geçmişi geleceğinin garantisidir. Geçmişte yaşadıklarımız bizi biz yapan su götürmez gerçeklerdir. Unutamadıklarımız, zihnimize adeta kazıdığımız hatıralarımız, şöyle bir geçmişe uzanalım mutsuzluğumuzun nedenini sorgulayalım. Mutluluk sevmekten geçer ve kendini sevmeyen, kendiyle çatışmasını bitiremeyen bir insan başkasını ne ölçüde sevebilir ne ölçüde mutluluğu yakalayabilir? Ben size kendi fikrimi söyleyeyim; kendini sevdiği kadar sevebilir ve bu sevgiyle birlikte tam anlamıyla mutlu olabilir.

     Bu çatışma halinden kurtulamayışımızın asıl nedeni, yaşadıklarımızı, ben bunu hak ediyor muyum etmiyor muyum gözüyle bakarak değerlendirdiğimizden ileri geliyor. Sürekli olaylara bir neden veya kılıf aramaktan vazgeçmeli nedenlerin aslında sonuçlar olduğunun farkına varmalıyız, klişe de olsa söylemeden edemeyeceğim bardağa dolu tarafından bakmalıyız.

      Hadi bir kaç damla daha ekleyelim bardağımıza, hep birlikte geçmişe doğru yol alalım. Örnek temsili olsun diye kendimi feda etmeye hazırım. Terazim yanımda , şimdi hesap kitap zamanı, kalemler ve kağıtlar hazır mı? Biraz ekleme, çıkarma, çarpma ve bölme yapalım yalnızca dört işlemi kullanarak bu işin üstesinden geleceğimize inanıyorum.  Hayal kırıklıkları, çokça üzüntü, fazlaca rezil olma hissi, olmazsa olmaz kimse beni sevmiyor hatta anlamıyor duygusu, pişmanlık bunu ikiyle çarpabiliriz, bol bol gözyaşı, biraz özenti, biraz imkansız hayaller, biraz da acı bölü nefret. Sen ne yaptın dediğinizi duyar gibiyim terazi tüm yükünü aldı gibi görünüyor değil mi? Mutsuzluk ağır bastı zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Şimdi sıra diğer kefeye koyduklarım da; dostluk, paylaşılan bir simit, yağmurlu havada oynanan oyunlar, kırlarda koşmak, sevimli hayvan yavrularının başını okşamak, oyuncak bebeğe yapılan kabarık bir elbise, yüksek sesli kahkahalar, erik ağacına tırmanış, masallara inanış, uydurulmuş şarkılar, sabahın köründe izlenen sevimli kahramanlar ve bunun gibi bir sürü şey. O kadar çok ki beni mutlu eden anlar. Neden inatla sadece mutsuz anlarımızı  hatırlıyoruz? Neden kendimizi sevmek yerine kendimize sadece acıyoruz? Her şeyi kadere bağlıyor kaderin değişmeyeceğine körü körüne inanıyoruz.

        "Adamın bahtı kızına çeyiz olurmuş" diye dilimizde bir atasözü var. Neden bir insanın bahtı kızına çeyiz olsun, bahtımız önceden belliyse neden yaşıyoruz? Ne yaparsak yapalım kaderimizden kaçamayacak isek çaba sarf etmenin manası ne? Bence bu hayatın özüne aykırı bir inanış. Yaratılışa isyandan başka bir şey değil. Hiç bir şey bizim elimizde değilse ödüllendirilme ve cezalandırılma neden var? 

        Bırakın artık her başınıza geleni kadere bağlamayı, alın dizginleri elinize, sürün şahlanan atınızı mutluluk evrenine. Bize verilen muhteşem hazinelerin farkına varalım yeri geldiğinde değersiz bir taşı bile sevebilecek kalbimiz var, istersek kaşığı bile büktüren beynimiz var, daha ne olsun!

24 Mayıs 2022 2-3 dakika 14 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (2)
  • 23 ay önce

    Mutluluk sevmekten geçer ve kendini sevmeyen, kendiyle çatışmasını bitiremeyen bir insan başkasını ne ölçüde sevebilir? bu cümle insanı tamamen farklı düşüncelere sokuyor. Aslında çok doğru her şey insanın kendisi sevmesi ile başlıyor... Ama nereye kadar ? kime kadar ? Hele ki uğraşılacak bir aile, geçinilecek bir hayatın içerisinde ufakta olsa mutluluğun formüllerini bulmak gerekir diye düşünüyorum, çünkü 'umut' hep var...