Mutluluk
Ana rahminden ilk çıktığımızda hayatın acı dolu nefesini çektiğimizde ciğerlerimize ve bu acı ile çıkan gür sesimiz belki de hayat boyu bir daha acılara sesimizi çıkaramayacağımız gerçeği ile bu kadar gür çıkmıştı kim bilir,
Hayatın hep mutluluk dolu olduğunu sandık, oysa ilk gözlerimizi açtığımızda bu dünyaya ağlayarak başladık nefes almaya, hayatın acıları, kaderlerini ilk o an çektik ciğerlerimize.
Sonra başladık mutluluk aramaya, her taşın altına baktık, tüm sokakları dolaştık, her yeri karış karış aradık, yine de bulamadık.
Oysa herkes mutluluğu yanlış yerde aramıyor muydu? , kimi bir insanda, kimi bir nesnede. İnsanoğlu sürekli oyalamaktadır kendini 'şu yük kalksın Bi üstümden mutlu olacağız veya şöyle bir lüks bir yaşamım olsaydı mutlu olurdum' vs peki mutluluk gerçekten bunlardamıydı?
Sahi mutluluk neydi? Para mı? Aşk mı? Mutluluğun sırrı neydi? Mutlu olmak için ne yapmak gerekliydi?
Milyonlarca soru sorulabilir, fakat kimse fark etmez ki insan olduğu ile mutludur, mutluluğu aramak gerekmez, bazen bir annenin saçını okşamasıdır, bazen ise eline veriler küçük bir şeker, bazen bir gülümseme, bazen ise baktığın gökyüzü, bazen güneşin doğuşu, bazen ise güneşin batışıdır.
Aslında mutluluk birazda acıydı, kederdi, gözyaşıydı önemli olanda bunların içerisinde mutlu kalabilmekti, mutlu olabilmek için ilk önce hüznü tatmak gerekir aslında, işte o zaman mutluluk nedir anlaşılır. Ama bizler sadece mutluluk bekledik hüzün, keder, acı olmadan safi mutluluk bekledik.
Mutluluk insanın kendisidir, mutlu olmak insanın elindedir, mutsuz olmakta, seçenek hep bizdeydi, sadece biz mutluluğu hep başka yerlerde aramayı tercih ettik, hep başkalarında sandık, oysa hep bizdeydi...
Mutluluk formülü= Az yemek+az insan + az mal.
Dogru hersey insanin kendisindedir ve kendisinde olmayan şeyleri hep dışardan talep eder, sevgi gibi mutluluk gibi. Tebrikler
İnsanın dünya serüvenini doğumundan ölümüne mutluluk arayışı mutlu olabilme ve mutlu kalabilme veyahut sürdürülebilir mutluluk tarifleri ve beklentileriyle anlamak hem çok güç hem çok yetersiz kalacaktır. Esasında insanın arzuladığı şey mutluluk gibi görünsede muhtaç olduğu şey huzurdur. Huzur, en basit ifadesiyle çekişmesizlik durumudur. Mutluluk ise en basit haliyle arzu edileni elde etmekle gelen haz ve tatmin duygusudur ve aldatıcıdır. Hazzın insanı zamanla tüketen mıütekemaliyeti yavaşlatan hatta zamanla imkansızlaştıran bir tüketim olduğunu düşünüyorum. Örneğin müthiş yemekler ile müthiş hazza varan, önce yükselen sonrada düşüşe geçen bir çizgide yol alırız hatta bir süre sonra daha çok haz için daha çok tüketme obezite diyabet vb marazlara yol açarak insanı asla isteyemeyeceği kalıcı mutsuzluklara taşıyabilir. Örnekler çoğaltılabilir… Huzur açısındanda bir örnek vermek gerekirse Hristiyan bir keşişin bir manastırda hiç evlenmeden oruçla ve işkence denilebilecek yoksunluklar ile geçirdiği bir hayat tercihini haz duygularıyla bakan bir göz mutluluk ile tarif edemez hatta keşişin kendiside sık sık mutsuzlukları deneyimler fakat başı ve sonu belli olan ve tam teslimiyetle sarıldığı inancı onu huzurlu olmayı her şeye tercih etmeye sevkeder. Hatta mutsuz olduğu anlarını da fedakarlık nazarıyla kıymetli ve muteber kılar. Biraz uzattım bağışlasınlar Ezcümle hayat mutlu ve mutsuz anlarıyla bizi bir yere taşıyacak asl olan mutsuz anlarımızıda kıymetlendiren yani insanın iç dünyasından vicdan muhasebesinde yaptıkları ve yapacaklarıyla tüketmeyip kıymetlendiren huzurlu bir yaşam sürmek olacaktır. Tebrikler, selamlar
Tercihlerimizle cenneti de cehennemi de yaşarız bu dünyada çünkü. Sevgilerimle Büşra hanım