Müzmin Bir Yalnızlık Ağrısı
Bir akşam alacasının şehre inen evcil yorgunluğundaki o sadakat gibisin adeta. Sarmaşık dallarının balkon demirlerine tutunuşundaki o inatçı bağımlılık. 
Dost mu düşman mı olduğunu hala kestiremediğim; 
ve bir yığın soru işaretinin cümle sonlarımı katledip, düşüncelerimi esir alışındaki o zorba... 
Sen , yalnızlığım! 
Ne kadar oldu anımsamıyorum, bu hikayenin çıkmaz sokaklarında benimle kaybolalı. Bir gece yarısı kabusu ardı mıydı yoksa beni kollarına alışını hissettiğimde? Belki de  okulun o ilk günü; annemden ilk ayrılışımdaydı yüreğime demir atışın. Ya da dünyaya ilk 'merhaba' deyişimdeydi, bana şöyle içten bir sarılışın. 
Yalnızlığım!... 
Ve yine ne kadar oldu anımsamıyorum; içimdeki o sakin sulara bir taş atıp kaçışının ardından, halka halka dalgalanışım. 
Sahi; gözbebeklerimin içine oturup, pırıltısına gölgeni düşüreli ne kadar oldu yalnızlığım? Ne kadar???
Aşk gibi,aniden ve çat kapı kuşatıveriyorsun benliğimi. Ve öyle kıskanç,öyle bencilsin ki;kalabalıkların ortasında istila ediveriyorsun yüreğimi.Bakışlarıma bir kıvılcım sıçrıyor önce. 
Sonra içimdeki o yalnız çocuğu kucaklıyorsun. Ve beni apansız bir boşluğa bırakıveriyorsun... 
Bir akşam alacasının şehre inen evcil yorgunluğundaki o sadakat gibisin adeta... 
Çehremi kuşatan o garip loşluk ve bakışlarımı istila eden o nedensiz boşluksun. 
Sen, yalnızlığımsın!...
