Nasıl İyi Şair Olunur( 1)

Ülkemizin insanları, dünya ulusları içerisinde önüne çıkan engelleri en pratik yoldan halletme konusunda en mahir insanlardır. O yüzden iş hayatımızın her alanında olduğu gibi ŞAİR OLMA konusunda da bizim muhterem şairler camiası çok pratik yöntemler icat etmiştir.

Hatta bir bilgisayar programcısı çok pratik bir şiir yazdırma programı üzerinde harıl harıl çalışmaktaymış.

Onun tek tuşla ŞİİR YAZDIR adlı , ŞAİRE İSTEDİĞİ KONUYA GÖRE ŞİİR YAZDIRTAN WORLD ŞİİR PROGRAMI bitme aşamasındaymış ki buradan ilgili şairlere duyurulur.

Böylece dileyen, bir iki butona basarak istediği tarzda şıp diye şiir yazma olanağına kavuşacaktır.Ve de insanlık tarihinin hinoğlu hinlik serüvenine yepyeni bir sayfa daha açmış olacağız. Ne yani
beni de mi yalancı sanırsınız...? Şairlerimizi vezin düzmek, söz düşünmek, imge bulmak,
hatta mısra yazmak gibi meşekkatli işlerden kurtaracak bu icattan dolayı bu şahsı yürekten kutluyorum.

Amma ki şiir yazma makinası bazan arıza yapıyor olmalı ki arada sırada abuk sabuk şiirlerin ortalıkta tufan koparmasına engel olunamıyor zahir.

Bu arada pratik vasıflarımızın üstünlüğü konusunda kuşkuya düşenleri şöyle ikna edeyim. Avrupada yaşayanlarımıza sorun , gavurların jetonla çalışan, kahve, sigara,içecek veren makinalarını bizim on yaşındaki Türk bebelerinin nasıl kandırıp, bu ihtiyaçlarını bedavaya getirdiklerini , zavallı gavurların bizim bu pratik çözüm bulma yöntemlerinden kurtulmak ve engellemek için harıl harıl nasıl yeni icatlar geliştirmek zorunda kalışlarını hayretle dinleyeceksiniz.

Son elli senedir dünyadaki teknolojik gelişmeler, belki de elli bin yıllık insanlık tarihi boyunca yaşanan gelişmelerin bin katına denktir.

SIKI DURUN MÜTHİŞ BİR İDDİADA BULUNACAĞIM.

Son elli senedeki bu gelişmelerin ortaya çıkmasındaki faktörlerin çok büyük bölümü bizim YÜCE TÜRK MİLLETİNİN PRATİK YOLLARDAN AVANTADAN GEÇİNME YÖNTEMLERİNİ BULABİLME MAHARETİ SAYESİNDE BAŞARILABİLİMIŞTIR.

Bizler onların icatlarının taklitlerini ve sahtelerini çıkarıp bedavaya getirdikçe ,onlarda taklit edilemeyip, sahtelerinin yapılamaması için canhıraş bir şekilde hababam yeni teknolojiler geliştirdi. Biz de hababam hin oğlu hinlikte aşama kaydettik.Bu yarış son hız devam ediyor. Bakalım onların icatları mı, bizim hinliğimiz mi galip gelecek ?

İleri zamanlarda geliştireceğimiz " MAKRO TÜRKSOFT HİLE GELİŞTİRME VE AVANTA PROĞRAMI " sayesinde yukarıdaki konunun derinlemsine tahlili de sağlanabilecektir.

Ama ne yazık ki, bu zahmetli araştırma işlemini bu günlerde yapabilecek avanak bilim adamı pek kalmamıştır. Dünyanın en çok bilim adamına, buna rağmen en az bilimsel makalesine sahip olan ülkemizde yazılan bilimsel tezler " Copy âlâ, kes yapıştır " yöntemleri gibi pratik metotlarla hazırlandığından, kestirme yollara alışmış alimlerimizin naciz zihinlerini böylesine banal bir konu için senelerce rencide etmeye ve meşgul etmeye kalkışmak zaten külliyen abes bir düşüncedir. Akıllı alim , keşfeden değil, kopyalayan alimdir ki keşfetmek ve işlerlik kazandırmanın külfeti en akılsız insanlara bile âyândır.

Başka bir deyişle, son elli yıldır Batı medeniyetinin ilerlemesine ve bunca icat ve önleyici keşif bulmasına biz sebeb olduk. Avanak Batılıları yolalım derken, adamları öylesine canhıraş önleyici keşifler bulmaya ,kırk bin türlü yeni icat ihtiyac maddeleri oluşturmaya mecbur bıraktık ki çökmekte olan medeniyetlerinin ve ekonomilerinin düzelmelerine biz sebeb olduk. O yüzden öyle bir kaç yüz tane ihracatçı ve ithalatçı firmamıza dolandırılmış olmakla bizimle asla ödeşmiş olamazlar.

Yani onlar bizim avantadan ihtiyaclarımızı giderme konusunda gösterdiğimiz maharetlerle başedebilmek için habire önleyici keşif yaptılarsa da , biz de onların , önleyici keşiflerini
madara edip yine avantamızı almakve sövüşlemek konusundaki uzmanlığımızı geliştirdik.

O yüzden Avrupaki en önemli meslekler ile bizdeki önemli meslekler birbirinden çok farklıdır.Bizdeki itibarlı meslekleri sayarsak konu daha iyi anlaşılır: Hackerlık, kredi kartı şifre kırıcılığı, sahte bilet, sahte para, kredi kartı, evrak, mafya çek ,senet,ehilyet, ruhsat, cahange: araba, marka ,yazar kasa, YAZARCILIK , ŞAİRCİLİK, alimcilik,dolandırıcılık,tırnakçılık,yankesicilik, ipcilik, tipcilik,mitcilik... çilik de cilik....

Zaten tek bir meslek de uzmanlaşmış olmak, ülkemizdeki şartlar gereği danglalaklığın dik âlâsıdır. Gavurlar bir kişinin ömür boyu gece gündüz çabalasa bile tıp, fizik veya herhangi bir bilim dalında uzman olabilmeye ömürlerinin yetemeyeceğini düşünmektedirler. Bu fikir bize çok komik gldiğinden beş on konuda uzman olamamış adamı ,adam müsvettesi bile sayamayız.
Bazı kaliteli copy âlâ tez yazamadığından prof, doçnt olamayanları kanun hükmünde bir kararname ile bir gecede oldu prof, doç ilan ederiz, olur biter.Yani bu alimlerimizin üçüncü, dördüncü dereceden uzmanlıklarına böylesi eften püften işler için engel mi olalım yani.

Bu sebebtendir ki, bir koyun çobanı ilkokulu bile bitirmediği halde aynı zamanda , botanik uzmanı, ziraat mühendisi , hakim, avukat, politikacı, şair, muhtar vs vs.olma hakkına sahiptir.

Bu yüzden müşavirlerimizin aynı zamanda sahteci , müteahhit, inşaat mühendisi, bankacı,
sigortacı , ekonmist vb olmasında beis yoktur. Bu kadar becerikli bir milletin yöneticilerinin on yıllık meslek hayatlarında beş yüz yıllık maaş miktarlarında servet edinmelerinde elbette şaşılacak hiç bir yan bulunmayacaktır.

Dünyanın en iyi kasa hırsızlarının, en kaliteli kalpazanların , paradan tutun her türden evraka kadar her şeyin en kaliteli sahtecileriinin, dünyada sahipleri tarafından içi boşaltılıp, dolandırılmış en çok bankanın,üstelik başkaları tarafından dolandırlmaya uğraşan bankacılarının vb, vs, gibi ...gibi..., en fazla bizim ülkemizde yetiişmediğinden kuşku duyanınız var mıdır ?

Ülkemizde en beğenilen ve önerilen kişilik tarzı; kısa yoldan köşe dönmece tiplemeleridir ki,
bu tüm mesleklerimizin ilgi alanını oluşturur.Buna ŞAİR ve yazar olmak da dahildir.Bu ülkede bu tip maharetleri olmayanlara kolay kolay kız bile vermezler. Eğer gönüllü varan kızlarımız varsa, onlar da son kozunu oynamak zorunda kaldıklarından evet demek mecburiyetinde kalan bi nacar hatunlarımızdır.

Bizde kestirme yoldan gitmeyi bilmeyenlere, inek, avanak, salak gibi sıfatlar verilir.Sınıftaki çalışkanlara inek denmesinin sebebi de bu değil midir?. O yüzden uysal olan öğrencilerimiz de inek durumuna düşmemek için bu mecburiyet karşıında cin oğlu cin rolünü oynamak zorunda kalırlar. İleriki yaşantılarında bu rolü oynamak zorunda kalmamak için, işin esaslısını yapmak yerine, sahtesini yapmanın daha kârlı ve daha az zahmetli olduğunu öğrenmektedirler.

Daha da ilginç olanı gerçekten yaptığı işin idealini yapmaya kalkışmanın bu ülkede insanın başına ne belalar getireceğini daha okuldayken öğrenmiş olmalarıdır.Sıkıysa herhangi bir klasik soruyu öğretmeninden daha iyi bildiğini belli edecek şekilde cevaplayıversin....

Ebeveyinler olarak bebelerimize hayat hakkındaki tüm hileler ve kaçamak yolları iyice belletiriz. Öğrenemeyen hıyaroğlu hıyarlar üniversitede, orada da belleyemezlerse; hayat üniversitesinde, nasılsa deneme yanılma yoluyla öğrenmek mecburiyetinde bırakılırlar. Bu vaziyet bendeniz tarafından çok acı tecrübelerle yaşanılarak öğrenilmiştir.

Şimdi okur diyecek ki: " Yazı başlığı neydi, konu nereye gitti ? Dam üstünde kara karga vur tüyüne zımbayı..."

Valla okursanız anlarsınız. Hem boşuna mı öykü bölümüne sohbet tarzı yergi yazdık, sebeb açık. Bu yazı bu sayfada günlerce kalır da ondan . Ne de olsa ben de bu uyanık milletin bir ferdi değil miyim ? Üstelik bunu niye buraya astın diye soran mı var ?

Önceki anafikre uygun olarak esas konu zaten şıp diye anlaşılmış olmalıdır.Zaten pratik zekâlı şairlerimizin emek ederek yazının burasına kadar okumaya devam etmiş olmaları ihtimal dışıdır. Onlar bunca zahmete katlanamazlar. İyi şair olmak için onların zaten okumaya ve öğrenmeye hiç ihtiyaçları yoktur. Bu tip uğraşlar vererek şair veya yazar olmaya kalkışanlar zaten onların gözünde" Avanak Akademisttir" ki onlar gibileri bırak adam yetiştirmeyi KOYUN BİLE GÜDEMEZLER.

Valla bana kalırsa lafın burası doğrudur. Koyun güdebilecek bir akademisyen varsa buyursun koyun gütsün de görelim.

Velhasıl toplumuzun genel anatomisi bu olunca:
Böyle bir toplumun şairinin özelliği nasıl olmalıdır ?
Ya da böyle bir toplumun şairi ne vasıfta bir şair ya da yazar olabilir ?

Aslında bu toplumun bir ferdi olarak acizane bu soruyu şöyle algılıyorum. Şehir çöplüğünde kokmamış yiyecek bulup, yemek şansı var mıdır ?

Devamı kısmetse haftaya saygımla kalın.

04 Mart 2009 7-8 dakika 13 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar