Neden

Soruyorum bazen kendime, neden insan hep birilerini üzmek ya da onu kırmak zorunda. Sevmek duygusu neden her daim bulunmaz yüreklerinde. O yumuşak ve kırılgan yüreklerinde, zindan karanlığını neden barındırırlar. Neden kendilerini boşluğa itip kaybolurlar cehennem çukurluğunda. Kalp kırmak onlar için bir oyun mu, yoksa zevk aldıkları bir hobi mi acaba?

Dinlemeden, anlamadan neden yargısız infaz yaparlar hiç anlamıyorum. Parayla, sevgiyle neden itham ederler. Baba oğluna, oğul arkadaşlarına, arkadaşlar çevresine, çevre ise dünya ya hep bir zulüm içinde neden kalır... Sevgi gibi yüce bir duygu barınırken yaratılışta, bu zulüm, bu nefret, bu keder nedendir, niçindir?

Dost dosta, akraba akrabaya, baba oğla neden hep sualsiz cevaplar vererek yargılar. Özellikle de çevrende dost bildiklerin, amca, dayı, hala, akraba bildiklerin neden arkandan çukurlar eşip de içine düşmeni diler. Bu düşmanlık mı yoksa riyakârlık mı? Düzenbazlık mı yoksa sinsilik mi?

Kalp, kan ile dolmuştur, hayat ile var olmuştur. Ama nedense insanlar bunu anlamayıp kanı ölüm olarak görmüşlerdir. Ancak 'kan' ölüm değil, zulüm değil, hayattır... Ne söylenirse söylensin; ne riyakârlar, ne düzenbazlar, ne de düşmanca tavırlar hiçbir zaman sonsuz mutluluğa erişemezler. Bir baba oğul için, bir oğul baba için vardır; bir arkadaş dostu için, bir dost arkadaş için vardır. Ne yapılırsa da bu gerçek asla yalana dönüşemez.

Neden diye sorulsa da, cevap olarak da şunu söyleyin; bir dal ne ağaçsız büyüyebilir, bir ağaç da bir dalsız yükselebilir... Dal evlattır baba ile yetişir, ağaç babadır evlat ile yükselir...

Bunu bilsek de bilmesek de, gerçek her zaman gerçektir...

07 Eylül 2012 1-2 dakika 20 denemesi var.
Yorumlar