Nefret Söylemi

Gönlümce sevmek yıldızlarını gökyüzüne asıyorum artık. Hayat'ın lüks bela taşlarına basarak yürüdüğüm ve düştüğüm gençliğimce affedemiyorum geçmişimi. Aklımda misafir köhneliğinin ve ibne telaşının muzdaripliği hakim. Ben seni günün kendini geceye devrettiğince o hakla, o gerçekle ve o cesaretle sevmiştim. Ertesi gün gibi daha sonraki günlerde de bir telefon kadar yakın olacaktın bana. Seni düşündüğüm an senin de beni düşündüğünü bana hissettirecektin. Yalancı sersefil Hainim... ben seni affeder miyim artık? Vardığım yalnızlık yollarınca pusu kurmaz mıyım mutluluğuna?

O günün geri gelmesini istediğim gibi bekledim Seninle yaşlanmak masalımı... şimdi başkalarına yer veriyorsun seviyorum yollarında, öyle mi? Peki, sev o vakit sevebildiğin kadar. Seni unutmayı seveceğim günlerce gözyaşını seyredeceğim nispeten, bir İstanbul gözyaşında bana geldiğin gibi bir İstanbul pes edişinde boğacaksın kendini İstanbul'unda... İstanbul da gitsin; sen bana kalmadıysan...

O kadar nefret ediyorum Ki üçümüzden de; üçümüzü bir aşka sığdırdık zalim bir nefret çıktı, üçümüzü ayırıp, ayrı yollarda ayrı yalnızlıklara eklesem bir umut etmeyiz. Sen, İstanbul'un da azılı katilisin. Seninle birlikte onu da sevecektim; köprüler dile geldikçe intihar yolları değil; aşk hasret köprüleri kurulacaktı. Sen... nefretimin acılı varlığı; seni türlü yokluklara emanet ediyorum şimdi. Yokken var olmak isteği çıldırtır insanı; ben çıldırdım yokluklarımda, biraz da sen çıldır...

05 Ekim 2016 1-2 dakika 464 denemesi var.
Yorumlar